Fizyoloji veya tıp Nobel Ödülü, Pazartesi günü kanser araştırmacıları olan James P. Allison ile Tasuku Honjo’ya verildi. İkilinin yaptığı çalışmalar, bağışıklık sistemini ölümcül hastalığa karşı serbest bırakan, çığır açıcı ilaçlara yol açmıştı.
Ödülü veren İsveç Karolinska Enstitüsü’nün Nobel Kurulu, araştırmacıların çalışmasının, bağışıklık sisteminin kansere saldırmasını önleyen “frenlerden” nasıl kurtulunacağını belirleyerek, kanser tedavisinde devrim yarattığını söyledi.
Söz konusu keşifler, kontrol noktası önleyicileri olarak adlandırılan yeni bir ilaç sınıfına yol açtı. Bu ilaç sınıfı, ameliyat, ışın ve kemoterapi ile birlikte şimdi kanser tedavilerinin dördüncü sütununu oluşturuyor.
Allison, daha önce bağışıklık sisteminde bir kısıtlayıcı olarak tanımlanan bir protein üzerinde çalışmış; Honjo ise bağışıklık sistemini uzak tutan başka bir proteini keşfetmişti.
MD Anderson Kanser Merkezi’nin bağışıklıkbilimi bölümü başkanı olan Allison, New York’ta yapılan bir basın toplantısında, Pazartesi sabahı oğlunun kendisine ödülü kazandığını söylemesiyle “şok olduğunu” belirtti.
Bu onurun, temel bilimi desteklemenin önemini vurguladığını da sözlerine ekledi.
Bağışıklık sisteminin kilit bir parçasını kastederek, “Bunu kanseri tedavi etmek için yapmamıştım. T hücrelerinin nasıl çalıştığını bilmek istemiştim” diyor Allison.
70 yaşında olan Allison, on oniki yaşlarındayken annesinin lenfoma sebebiyle öldüğünü ve kendisinin, kanserden ölen pek çok ailesi üyesinden ilki olduğunu belirtiyor.
Bu yeni tedavilerin, ilerlemiş melanom, mesane ve akciğer kanseri olan bazı hastalar için özellikle faydalı olduğunun kanıtlanması, onkolojide yeni umutların ve ilaçlar için milyar dolar değerindeki bir piyasanın kıvılcımını ateşledi.
Fakat birçok hasta bundan fayda görmedi ve ilaçlar, pankreas kanseri ile gliyoblastomu tedavi etmede etkili bulunmadı. Ek olarak bu terapiler, ciddi yan etkilere sebep olabiliyor ve yılda 100.000 ABD Doları’ndan fazla tutabiliyor.
Allison, araştırmacıların daha fazla hastaya yardım edecek olan yeni tedaviler bulması için, çok daha fazla çalışmaları gerektiğini; çok büyük ihtimalle de bunları, diğer terapi türleriyle birlikte kullanacaklarını söylüyor.
Bir mülakatta şunları aktarıyor: “Önümüzdeki en büyük zorluk, tedaviye çok daha fazla cevap veren hasta oranına ulaşmak için doğru bileşimler geliştirmek. Bunu yapmak zaman alacak.”
Associated Press haber ajansının bildirdiğine göre, 76 yaşında olan ve Pazartesi günü Japonya’da çalıştığı Kyoto Üniversitesi’nde konuşan Honjo, tıp fakültesindeki bir sınıf arkadaşının mide kanserinden ölmesinin ardından araştırmalarına başladığını söyledi.
Golf oynamayı seven Honjo, bir keresinde golf klübündeki bir üyenin, kendisinin akciğer kanseri için tedavi bulunmasına yol açan keşfi dolayısıyla ona yaklaşıp teşekkür ettiğini söyledi.
“Bana, ‘Size teşekkür ederim, yeniden golf oynayabiliyorum’ dedi” diyor Honjo, AP’ye göre. “Böyle bir yorum, beni tüm ödüllerden daha mutlu ediyor.”
İsveç akademisi, bilim insanlarının, bağışıklık sistemini kansere karşı bir silah olarak kullanma konusunda bir yüzyıldan fazla süredir çalıştığını fakat, kontrol noktası önleyicileri üzerinde yapılan çalışmaya kadar sadece kademeli kazanımlar ettiklerini belirtiyor.
Allison, dönüm noktası niteliğindeki bu çalışmasını, 1990’lı yıllarda Berkeley’daki California Üniversitesi’nde ve daha sonra New York’daki Sloan Kettering Kanser Merkezi’nde çalışırken yürütmüş.
Bağışıklık sistemi üzerinde bir fren vazifesi gördüğü belirlenen ve CTLA-4 olarak bilinen bir protein üzerinde çalışırken, kanser tedavisi için bazı uygulamalar olabileceğini fark etmiş. Bu proteini etkisiz hale getiren bir antikor geliştirmiş ve fareler üzerinde yaptığı çalışmalarda olağanüstü sonuçlar elde etmiş.
1994 yılında kendisi ve çalışma arkadaşları, kanserli farelerin bu yöntemle tedavi edildiğini gösteren çok önemli bir deney yürütmüşler. Allison, ipilimumab olarak adlandırılan ilaç tedavisinin insanlar için geliştirilmesi için yıllarca çaba harcamış.
2011 yılında Amerika Gıda ve İlaç Dairesi, Yervoy olarak da bilinen bu ilacı, geç dönemli melanom hastaları için onaylamış. Bu, kontrol noktası önleyicilerinin ilkiymiş.
Bu sırada Honjo, 1992 yılında, PD-1 olarak adlandırılan farklı bir protein keşfetmiş ve bu protein de bağışıklık sistemi üzerinde bir fren vazifesi görüyormuş fakat işleyişi farklıymış.
Bu durum, 2014 yılında onaylanan, Keytruda olarak da bilinen pembrolizumab gibi PD-1 karşıtı ilaçların geliştirilmesine yol açmış. O zamandan beri birçok benzer ilaç tedavisi onaylanmış.
İlerlemiş melanom teşhisi konan eski ABD Başkanı Jimmy Carter, 2015 yılında, ameliyat ve ışın tedavisinin yanısıra Keytruda ile başarıyla tedavi edilmişti.
Yapılan Nobel açıklamasında, PD-1 karşıtı terapilerin, CTLA-4 karşıtı tedavilerden daha etkili olduğunun görüldüğü belirtildi. İkisinin bir arada kullanılması, melanomlu hastalarda gösterildiği üzere çok daha etkili olabilir.
Ancak bağışıklık sistemi tedavilerini birleştirmek, dikkatli şekilde yönetilmesi gereken tehlikeli yan etkilere de yol açabilir.
Meslek hayatına Houston şehrindeki MD Anderson hastanesinde başlayan ve 2012 yılında oraya geri dönen Allison, köy doktoru olan babasının ev ziyaretlerine gittiği Güney Teksas’daki küçük bir kasabada büyümüş.
MD Anderson’da böbrek, mesane ve prostat kanseri uzmanı olan ve bilimsel çalışmalarda katkı sunan onkolog Padmani Şarma ile evlenmiş.
İkili, prostat ve diğer kanserlerde seri biyopsilerin kullanılarak, bağışıklık sisteminin farklı tedavilere zamanla nasıl tepki verdiğinin belirlenmeye çalışıldığı çalışmalar yürütmüş.
Neredeyse omuzlarına gelen uzun, serkeş gri saçlarıyla Allison, bilimsel çevrelerde müzikal hünerleriyle iyi tanınıyor ve Kontrol Noktaları isimli bir grupta mızıka çalıyor.
Büyük kanser toplantılarındaki konserlerde, “Big Boss Man” ve “Take Out Some Insurance on Me, Baby” gibi klasikleri homurdanıyor. 2016 yılında, Houston yakınındaki Redneck Köy Klübü’nde, kendisinin çok sevdiği Willie Nelson ile birlikte çalmıştı.
Allison, yıllardır muhtemel Nobel kazananları listelerinde gözüküyordu. Bazıları kalabalık bürosunun zemininde duran, başka pek çok ödül kazanmıştı.
Pazartesi günü diğer araştırmacılar, bunun epey gecikmiş bir şey olduğunu söyleyerek, Allison’ın seçilmesini övdüler.
Los Angeles’daki California Üniversitesi’nde bağışıklıkbilimci olan Antoni Ribas şöyle söylüyor: “100 yıldır bağışıklık sistemini açmaya çalışıyorduk ve bu, kanserde işe yaramıyordu. İşe yarasa bile verim göstermiyordu”
“Allison, bağışıklık sistemimizi kansere nasıl saldırtacağımızı çözdü. Bu durum, yeni tedavilere kapı araladı.”
Allison, geçen sene The Washington Post gazetesine verdiği bir mülakatta, kendisinin kanser araştırmasına girdiğini, çünkü her zaman bir şeyi bulan ilk kişi olmak istediğini söylemişti. Austin şehrindeki Texas Üniversitesi’nde girdiği ilk derslerde, tıp fakültesinin kendisine göre olmadığını fark etmiş.
“Eğer bir doktorsanız, doğru şeyi yapmak zorundasınız; yoksa birine zarar verebilirsiniz” diyor. Bir araştırmacı olarak, “Sınırda olmayı ve pek çok kez hata yapmayı seviyorum” diyor.
The Washington Post/Popular Scince/ Ozan Zaloğlu