2019’da Türkiye ekonomisinde büyümenin ihracat ve iç talep arasında daha dengeli olacağı
beklenmektedir. Net dış talebin büyümeye pozitif bir katkısının olacağı tahmin edilmiştir. Net dış
talep üzerindeki temel belirleyiciler AB ekonomisindeki büyüme, petrol ve diğer hammadde
fiyatlarında artış ve bölgesel jeopolitik riskler olacaktır.
Sıkı para politikasının 2019’da yıl boyu sürdürüleceği varsayılmış, enflasyonda kalıcı bir düşüş
görülmeden herhangi bir gevşeme adımı atılmayacağı öngörülmüştür. Ayrıca talep koşullarındaki
zayıflığın fiyatlar üzerindeki baskının azalmasına katkıda bulunacağı varsayılmıştır. Bu nedenle özel
tüketimdeki artışın çok sınırlı olacağı tahmin edilmektedir. Yatırımların ise artan finansman
maliyetleri, jeopolitik riskler ve küresel yavaşlama nedeniyle azalmaya devam etmesi
beklenmektedir. Kamu harcamalarının Orta Vadeli Programda öngörüldüğü şekilde gerçekleşeceği
varsayılmıştır. Bu durumunda büyümeye buradan gelecek katkı sınırlı olacaktır.
AB ekonomisinde yavaşlamanın varsayılandan daha yumuşak olması, Brexit’in gerek İngiltere
gerekse AB ekonomilerine en az zarar verecek şekilde müzakere edilmesi ve jeopolitik risklerin
bertaraf edilmesi net dış talebin büyümeye katkısını artırabilir. Mevcut tahmin senaryomuzda
gelişmekte olan ekonomilere sermaye girişinin devam edeceği ve Amerikan Merkez Bankası’nın faiz
artırmayacağı varsayılmıştır.
Ekonomide yapısal reformlara hız verilmesi, özellikle işgücü üzerindeki yükleri azaltıcı adımlar
atılması, eğitim reformu, vergi reformu ve yatırım ortamını iyileştirici düzenlemelere hız verilmesi
ekonomik büyümeyi olumlu etkilemesinin yanı sıra potansiyel büyümeyi de uzun vadede yukarı
çekecektir. Bu yıl bankaların dış borç geri ödemeleri ve borç çevrim oranının 100%’ün altında kalacağı
varsayılmıştır. Yılın ikinci yarısında kredi artışının kademeli olarak tekrar pozitife döneceği
öngörülmektedir. Eğer banka bilançolarında daha hızlı bir mekanizma yardımı ile sorunlu kredilerin
temizlenmesi mümkün olursa büyüme oranı tahminimizin üzerinde gerçekleşebilir.
Aynı şekilde, özellikle Suriye sorunu kaynaklı jeopolitik risklerin daha da derinleşmesi, Amerikan
Merkez Bankası’nın beklenenin aksine faiz artırımına gitmesi, çeşitli nedenlerle AB iç talebini
beklenenin altında artması, net dış talebin büyümeye katkısını yaklaşık 1 puan kadar azaltabilir. Yani
temel senaryo olarak tahmin edilmiş yüzde 1 oranındaki 2018 yıllık GSYH artışının tahmin bandı
+/- 1 puan olarak öngörülmektedir.
Ayrıca, yeni bir diplomatik kriz veya küresel finans piyasalarında yüksek borçluluk nedeniyle
yaşanabilecek sorunlar, yukarıdaki tahmin bandının çok ötesinde olumsuz sonuçlar
doğurabilecektir. Amerika ile Çin’in ticaret savaşlarına son vermemesi ve aksine krizi derinleştirmesi,
Brexit’in anlaşmasız bir şekilde kısa zaman içerisinde gerçekleşmesi burada yapılan tahminlerden
çok daha olumsuz sonuçlar doğurabilir.
Her durumda, yapısal reform-büyüme ilişkisinin potansiyel büyümeye önemli bir katkı sağlaması
reform programının sağlıklı bir şekilde uygulanabilmesine bağlıdır. TÜSİAD Ekonomik Araştırmalar
biriminin çalışmaları yapısal reformların doğru önceliklendirilerek hayata geçirilmesi durumunda,
orta vadeli büyümenin, arz yönlü olarak, 1.0-2.0 puan kadar yukarı çıkabileceğini göstermektedir.