Konuyla ilgili Sabah gazetesi yazarı Mahmut Övür'den dikkat çekici bir kulis bilgisi geldi. Övür, İYİ Parti'nin Ankara ve İstanbul kararını açıkladı.
Genel seçimler ve cumhurbaşkanlığı seçimleri sonrasında İYİ Parti ile CHP arasında soğuk rüzgarlar esiyor. Yerel seçimlerde iş birliği yapılacak mı en kritik soru...
Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş'ın Meral Akşener'i ziyaret etmesinden sonra dün CHP Genel Başkanı Özgür Özel, İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener'i ziyaret etmiş ve yerel seçimle ilgili işbirliği teklif etmişti.
Meral Akşener de bunu yetkili kurullarında görüşeceğini ve kararı ona göre vereceklerini söylemişti.
Şimdi bu görüşme sonrasında soru İYİ Parti, İstanbul'da Ekrem İmamoğlu'nun ve Ankara'da Mansur Yavaş'ın karşısında aday çıkaracak mı?
Bu görüşmeyle ilgili dikkat çekici bir yazı kaleme alan Sabah gazetesi yazarı Mahmut Övür, İYİ Parti'nin ve Meral Akşener'in İstanbul ve Ankara için kararının ne olacağıyla ilgili bir iddiada bulundu ve İYİ Parti cephesinden aldığı kulisleri paylaştı.
İşte Mahmut Övür'ün o yazısı
Yine başa döndük. Ekranda beliren iki yüzü, CHP Genel Başkanı Özgür Özel ile İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener'i izlerken hiç şaşırmadım. Özel'in Akşener'in ayağına gitmesi ya da kapıda bizzat karşılamaması eleştirilse de şaşırtmadı. Asıl şaşırtıcı olan Akşener'in şu cümleyi kurmasıydı:
"Bizim 'iki siyasi parti olarak hiç değilse bazı yerlerde birlikte işbirliği yapabilir miyiz?' sorusunu, Genel İdare Kurulu'na tekrar götüreceğiz."
İyi de o zaman aylardır sabah akşam "Yerel seçimlere hür ve müstakil gireceğiz" demenin anlamı neydi? Meydan okurcasına, "CHP'nin yancısı olmayacağız" diye bas bas bağırmanın, yeri göğü inletmenin manası neydi? Zaten bu seçimlerde ittifakı anlamlı kılan tek ve kritik il İstanbul'du. İmamoğlu için de bu karar yeter ve artar.
O zaman "81 ilde adayımızı çıkartacağız" dedikten sonra tekrar Genel İdare Kurulu'na soracağız demek nasıl bir siyaset ve neye işaret?
Anlaşılan GİK "evet" derse iş bitecek.
Yine kös kös dönüp HEDEP'le el ele vererek, "çark etti" diye suçladığı İmamoğlu ile "çak" yapacak. Ya da elini kaldırıp "Yüzünde Rabbi yessir gördüm", artık "Bir oy İmamoğlu'na, bir oy Yavaş'a verin" diyecek.
Sonra da seçim geçesi o meşhur komedi ikilisi sahne alıp o rezil, "Aramızda kalsın, kazanıyoruz" nakaratını tekrarlayacak.
Siyaset bu kadar pespaye hâle düşürülmemeli.
İşin en vahim tarafı, İyi Parti'de yaşananların ağa-maraba hikâyesini hatırlatması. Yolsuzluk ve taciz suçlamaları bir yana CHP ile ittifak ya da işbirliği kararı tekrar GİK'e sorulacaksa, neden onca insan İyi Parti'den istifa etti?
Daha işin başında, CHP'yle pazarlık da yapılabilir, hatta kızıştırabilirdi de. Ama en azından siyaset bu kadar ucuzlatılmazdı.
Bütün bu olanları normal bir siyaset aklıyla açıklamak mümkün değil. Eğer gerçekten Akşener tekrar çark eder, yeni adayla "işbirliği"ne razı olursa bu kez 6 Mart'ta masaya dönüşünden çok daha vahim bir durum var demektir.
Bu yüzden gelinen nokta, sadece el yükseltme ve pazarlıkla açıklanamaz. Kulislerde öyle bir "pazarlık"tan da söz ediliyor. Denilen o ki, Akşener'e Mansur Yavaş'ın İyi Parti'den Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı olması teklif edilmiş. Daha önce de yazdım, "İstanbul CHP'nin, Ankara da İyi Parti'nin olsun" pazarlığı vardı ve olabilirdi de. Bunu CHP taşıyabilir mi bilemem ama onların da eli mahkûm. Sadece İmamoğlu da değil, arkasındaki ulusal ve küresel güçler de bu ittifakın olmasında ısrarcı. Kaybetme korkusu hepsini sarmış durumda. Kulislerde bunun önüne geçmek için şeytanla işbirliği ve tehdit dâhil her şey yapılabilirmiş.
Anlayacağınız, İyi Parti iyi durumda değil. Baksanıza, işin içine oğlu Fatih Akşener dâhil her şey karıştırılmış. Sanki içeriden ve dışarıdan aynı anda düğmeye basılmış gibi bir saldırı var. Onay verilmezse daha neler olacağını da kimse kestiremiyor.
Acaba Akşener, izleyenlerin dışarıdan göremediği çok daha derin bir kuşatma ve korkutmayla mı karşı karşıya?
Son bir not: Konuştuğum İyi Partili bir yönetici, Akşener'in kararlı olduğunu, GİK'ten de "müstakil aday"a devam kararının çıkacağını söyledi.