İYİ Parti TBMM Grup Başkanı İsmail Tatlıoğlu, Bülent Arınç'ın Osman Kavala ve Selahattin Demirtaş hakkındaki açıklamaları için, "Konuşma yolsuzluklarla dolu ihalelerin olduğu dönemlerde olmalıydı. Konuşma YSK’nın İYİ Parti’yi seçime sokmama ataklarında, İstanbul Belediyesi’ndeki seçime erteleme ataklarında ve yargıya AK Partili kadroların doldurulmasında olmalıydı. Yanlış zamanda konuşma, geçmiş zamanda konuşmanın bir anlamı yok" dedi.
Tatlıoğlu, Meclis'te düzenlediği basın toplantısında gündeme ilişkin açıklamalar yaptı. Hükümetin açıkladığı günlük koronavirüs vaka tablosuna ilişkin, "Normal olarak neyle karşı karşıya olduğumuzu bilmek, alacağımız tedbirleri ve vatandaşımızın bu hastalığa karşı mücadelesinde bir güç oluşturacaktır. Bunların saklanması, düşük gösterilmesinin hiçbir faydası yok" diye konuştu.
ORTADA CİDDİ BİR EKONOMİK FATURA VAR
Pandemi sürecinde ekonominin olumsuz etkilendiğini söyleyen Tatlıoğlu, yıl sonu itibarı ile eksi bir büyüme beklentisi olduğunu belirterek, şunları söyledi:
“Yıl sonu itibarıyla eksi büyüme beklentisi var. Bu küçülmeye rağmen dış ticaret rakamlarına baktığımızda 40 milyar dolar civarında dış ticaret açığı ve 23 milyar dolar civarında cari işlemler açığı var. Bu bize ekonominin sağlıklı bir plan çerçevesinde yürütülmediğini gösteriyor. Özellikle son 5 yıldır partili Cumhurbaşkanlığı Sisteminin 2017 uygulamasından sonra Türkiye, çok görünür bir iniş içerisinde. Ortada çok ciddi bir ekonomik fatura var.
YANLIŞ ZAMANDA KONUŞMANIN BİR ANLAMI YOK
Gazetecilerin sorularını da yanıtlayan Tatlıoğlu, Bülent Arınç'ın açıklamalarının sorulması üzerine şu yorumu yaptı:
“Biz parlamentoya Cumhurbaşkanı ve arkadaşları arasındaki ilişkilerin bulmacasını çözmek için gelmedik. Sayın Arınç ve birkaç arkadaş uzun bir ara verip Türkiye’ye geliyorlar. Biz bu arkadaşların konuşmaları gerektiği zamanlarda konuşmadıklarına uzun zaman şahit olduk. Konuşma Sayın Albayrak’ın Bakan atanması sürecinde olmasıydı, konuşma bu Partili Cumhurbaşkanlığı Sistemine geçişte olmalıydı. Konuşma yolsuzluklarla dolu ihalelerin olduğu dönemlerde olmalıydı. Konuşma YSK’nın İYİ Parti’yi seçime sokmama ataklarında, İstanbul Belediyesi’ndeki seçime erteleme ataklarında ve Yargı’ya AK Partili kadroların doldurulmasında olmalıydı. Yanlış zamanda konuşma geçmiş zamanda konuşmanın bir anlamı yok. Bu bir siyaset ve devlet duruşu değil, bu içeride bir kadrolar arasındaki mücadelede ayar vermedir. Bunun Türkiye’yi ve bizi bağlayan bir yanı yoktur. Hiçbir zaman, zamanında konuşmayan dil bize rehberlik etmedi.”
SAĞLIK BAKANLIĞI AŞI KONUSUNDA DA CİDDİ BİR ADIM ATMADI
Tatlıoğlu’nun açıklaması ana hatlarıyla şöyle:
Covid salgınında geldiğimiz noktada ne yazık ki, Sağlık Bakanlığı verileri de TÜİK gibi veri anarşizmine yol açmıştır. En son İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı’nın açıkladığı bir günlük rakam 186 vatandaşımızın vefat ettiğidir. Devlet bunları paylaşmaktan çekinmemeli, iletişim budur. Normal olarak neyle karşı karşıya olduğumuzu bilmek, alacağımız tedbirleri ve vatandaşımızın bu hastalığa karşı mücadelesinde bir güç oluşturacaktır. Bunların saklanması, düşük gösterilmesinin hiçbir faydası yok. Devlet iletişimi gerçekleri paylaşmakla mükelleftir.
Sağlık Bakanlığı bütçesinde aşı konusunda da ciddi bir adım atılmadığını görüyoruz. Bir milyon aşılamanın söz konusu olabileceğini söyledi halbuki, Avrupa Birliği aşağı yukarı 200 milyonun üzerinde bir aşılama planından bahsediyor. Türkiye covidde de aldığı mesafenin tamamını kaybetmiş geri düşmektedir.
TÜRKİYE’DE TEK ADAMLIKTAN YOK ADAMLIĞA GİDEN BİR SÜREÇ SÖZ KONUSU
Türkiye’de tek adamlıktan yok adamlığa giden bir süreç söz konusudur. Hiçbir sorunla ilgili yarına yönelik, başı sonu belli bir politika süreci söz konusu değildir. Ekonominin tamamıyla ilgili kamuyla paylaşılmış bir planlama söz konusu değildir. Sosyal yapıyla ve siyasal süreçlerle ilgili bir öngörülebilirlik tamamen yitirilmiş durumdadır. Sadece siyasi yapının ağızlarında bir reform dolaşmaktadır bir de acı reçete.
REFORM; YAPILACAK HİÇBİR ŞEY KALMAYINCA BAŞVURULACAK BİR YÖNTEM DEĞİL
Partili cumhurbaşkanlığı sisteminin bizi getirdiği nokta budur. Reform; yapılacak hiçbir şey kalmayınca başvurulacak bir yöntem değildir. Türkiye’nin gerçekten radikal ve yapısal reformlara ihtiyacı vardır ama mevcut yönetimin ne bunu yapacak gücü ne de bununla ilgili bir alanı vardır. Reform kavramıyla birlikte Türk siyasetinde siyaset dışı aktörlerin dolduğunu gördük. O nedenle Türkiye’de yapılacak ilk adım partili cumhurbaşkanlığı sisteminden iyileştirilmiş ve güçlendirilmiş parlamenter sisteme geçmektir. Bu reform yeni bir siyasal ikilimin ortaya çıkmasıyla yapılabilecek reformlardır. Gerek içeri gerek dışarı verilen mesajlarda bile bir teslimiyet ve acizlik söz konusudur, devlet yönetimi artık çok farklı boyutlara gelmiştir.” (Anka)