Hatırladınız mı John Keating’i ? 1989’da dört dalda Oscar’a aday olan Ölü Ozanlar Derneği filminde Robin Williams'ın canlandırdığı ilerici öğretmeni. John Keating’in. 1950’lerin Welton Akademisi adında ciddi, disiplinli ve akademik çevrelerde saygınlığı yüksek olan ancak geri kafalılığın iktidarda olduğu bir okula atanmasıyla çok şey değişir. Keating öğrencilerine ders kitaplarını yırtıp atmalarını, kalıplaşmış düşünce şekillerinden uzaklaşmalarını ve hayatlarını dolu dolu yaşamalarını öğütlemesiyle okulun statükocu tavrına son derece zıt bir profil çizer. Öğrencilerini şiir ve nitelikli edebi yapıtlarla tanıştıran Keating onların pek çoğu üzerinde derin bir etki yaratır ve onların geleceğe dair hayallerinin şekillenmesini sağlar. Elbette Keating’in yaklaşımının okul yönetimi tarafından farkedilmesi ve üstüne gidilmesi uzun sürmez. Okul müdürü Nolan Keating’i okuldan uzaklaştırma kararı aldığında hayatlarını değiştirdiği öğrencileri Keating’i savunmak için harekete geçerler.
İzmir’de bugünlerde adeta “Ölü Ozanlar Derneği” filmine benzer bir olay yaşanıyor. Dokuz Eylül Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü hocalarından Doç. Dr. Oktay Gökdemir, Keating’e benzer davranışlar sergileyince kapının önüne konuldu..
“Bu eğitim sistemini ve köhne düzeni,statükoyu, ezberi, kitap okumamayı elleştirdiğim için hep ötekileştirildim...Her akademik kurulda özgürce bunları savundum...Hep engellendim...Türlü soruşturmalara uğradım...Sadece geçen yıl engizisyon gibi şahitlerimi dinlemeden apar topar iki defa kademe ilerlemesi cezası verdiler yancılar....1/4 ü olduğum için kadememde durduracak bir şey bulamadıklarından iki defa yarım maaş kesme cezası aldım...Üniversitenin hukuk müşaviri bu çok ağır demesine rağmen o zamanki rektör yardımcısı zira sıklıkla rektör ve yardımcıları değişiyor " kabul edilemez "demesine rağmen ceza verdiler...İtiraz ettim...Derse girmeyen hocalar var dedim soruşturmayı ben yedim...Lisans programında tekrar dersler var bu durum öğrencimizin motivasyonunu bozuyor dedim soruşturmayı ben yedim...Öğrencilere birinci sınıf öğrencileri dahil seminer vermeyin bu ders anlatmamanın kaçak yoludur onlara kitap okutun dedim soruşturmayı ben yedim... Derse girmeden ücret alan , idari görev yaftasıyla ders vermeyen insanlar var dedim soruşturmayı ben yedim... İkinci öğretimde dersler yapılmıyor dedim hatta boş sınıfların fotoğraflarını çekip yayınladım soruşturmayı ben yedim... Power pointten ders vermeyin bu dijital çağda öğrencilere karşı gülünç oluyoruz sizin yansıda gösterdiğiniz her şey öğrencinin akıllı telefonunda var dedim soruşturmayı ben yedim....Geçen yıl ve bu yıl toplam altı defa kendi üniversitemde konferans vermek için dilekçe verdim...Hepsinde ret ettiler...Öğrencileri odalarınıza çağırıp saatlerce bölüm öğretim üyeleriyle ilgili yönlendirme ve manipülasyon yapmayın dedim soruşturmayı bana açtılar....Üniversiteyi ideolojik kamplaşmaların odağı merkezi yapmayın , taşralı ve kasabalı reflekslerinizi üniversiteye yansıtmayın dedim soruşturmayı bana açtılar..Üniversitenin temel görevi manav açmak değildir dedim soruşturmayı bana açtılar...Keyfi yere insanları doktora jürilerinden çıkarmayın dedim soruşturmayı ben yedim” diyor Doç. Dr. Oktay Gökdemir.
Peki kimdir bu mağduriyetleri yaşayan öğretim üyesi? İzmir’li duayen gazetecilerden Okan Yüksel onu şöyle anlatıyor:
“Bazı insanları tanımlarken onların isimlerine gerek yoktur.Toplumun onlara yakıştırdığı isimler, aslında her şeyin açıklayıcısıdır.“Hoca” kelimesi belki de o nedenle en çok ona yakışıyor; Oktay Hoca'ya!..Üniversitelerin iktidarın dümen suyuna girdiği bir dönemde duruşuyla, ilkeleriyle, muhalif tavrıyla otoriter erk odaklarına karşı asla vazgeçmeyen mücadeleci kimliği ile son tahlilde yetiştirdiği binlerce öğrencisiyle Doç. Dr. Oktay Gökdemir, bir eski zaman şövalyesi, siyah-beyaz masumiyet yıllarının zamanımıza kalan hediyesi gibidir. Oktay Hoca, yıllardır Ahmet Piriştina İzmir Kent Arşivi ve Müzesi'nde (APİKAM) kentin kültür çalışmalarına çok önemli katkılar koydu.Onlarca kitap yayınladı, bu güzelim liman şehrini anlatan harika belgeseller yaptı.10 ciltlik "İzmir Kent Ansiklopedisi" ise evladiyelik bir eser olarak Oktay Gökdemir’in bu şehre kazandırdığı devasa işlerden sadece biri.Bu yiğit, şimdi AKP'de yıllarca siyaset yapan rektörün dayatmasıyla 9 Eylül Üniversitesi Tarih Bölümü”ndeki görevinden atıldı. Canı kadar sevdiği, iki kızına gösterdiği sevgiyi esirgemediği öğrencilerinden ayrı düşürüldü.Neden?Solcu, demokrat, Alevi kimliğinden, Cumhuriyet”e sevdasından, Atatürkçülüğünden!”
Doç.Dr.Oktay Gökdemir yaşadığı streslerden hastanede 70 gün yoğun bakımda kalmıştı. CHP’nin kitabını yazan Gökdemir İzmir İl Başkanı Deniz Yücel ve bazı partililere sosyal medya üzerinden yaptığı eleştiriler nedeniyle iki yıllığına partiden ihraç edilmişti. Bugün ona CHP sahip çıkıyor. Grup toplantısından sonra Kemal Kılıçdaroğlu meclisteki grup başkanlığı odasında onu dinledi, notlar aldı ve CHP olarak üniversitedeki bu olayın takipçisi olacaklarını ve kendisine her türlü desteği vereceklerini söyledi." Bu devirde özgür bir akademisyen olarak devlet üniversitesinde çalışmak için insanda mangal gibi yürek olmalı" dedi ve "sizi kutluyorum, mücadeleniz mücadelemizdir " diye bitirdi konuşmasını. CHP milletvekillerinden biri" Yaşam direnmektir hocam" deyince de Gökdemir “Direneceğim ve öğrencilerime geri döneceğim”yanıtını verdi.
Doç Dr.Oktay Gökdemir’in çevresinde büyük bir sevgi halesi var. Herkes onu tekrar üniversitesine kavuşturmak için seferber olmuş durumda. Öğrencileri mi? Onlar da fakültenin bütün sınıflarında “sessiz çığlık” tasarımını yansıya verdiler. Hocalarına da şöyle seslendiler.." Sizi bizden koparamazlar hocam, her daim yanınızdayız. Ölü Ozanlar Derneği örgütlü karanlığı ve kötülüğü yenecek”