Çini fırınları arkeolojik kazı ve araştırma çalışmaları, Kültür ve Turizm Bakanlığının izniyle, İznik Müze Müdürlüğünün başkanlığında, Bursa Büyükşehir Belediyesinin desteği ve İstanbul Üniversitesinin (İÜ) bilimsel danışmanlığında sürüyor.
İznik'in bir çini ve seramik üretim merkezi olduğunu dünyaya kanıtlayan çalışmalar, bu yıl sürekli kazı haline getirildi.
İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sanat Tarihi Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Belgin Demirsar Arlı, AA muhabirine, 1963'te Prof. Dr. Oktay Aslanapa tarafından başlatılan İznik kazılarının 1981'de İznik çini fırınları kazısı ismini aldığını söyledi.
Kazılarda, içi doluyken çökmüş fırınların bulunmasıyla "Milet işi", "Rodos işi", "Haliç işi", "Şam işi" gibi isimlerle tasnif edilen seramik tekniklerinin de İznik üretimi olduğunun kanıtlandığını belirten Arlı, "Bu sayede bütün dünya, İznik'in Osmanlı döneminde çok önemli bir üretim merkezi olduğunu kabul ediyor." dedi.
Arlı, ilçede 1963-1969 yıllarında gerçekleştirilen birinci dönem kazı çalışmaları kapsamında, sondaj sırasında çökmüş halde fırınlar, yarı mamul ya da yanık parçalar, çok miktarda fırın destek malzemelerinin bulunduğunu dile getirerek, 1981'de başlatılan ikinci dönemde ise özellikle çini ve seramik üzerine çalışmalar yapıldığını anlattı.
"O zamanlar, burası yine çarşı bölgesiymiş"
Son yıllarda yapılan kamulaştırmalarla 4 dönümlük alanda çalıştıklarını aktaran Arlı, şunları kaydetti:
"Alanımız çok büyüyor. Şehrin tam göbeğinde bu kadar büyük bir alanın olması bizim için çok önemli. 2019 yılında son fırınımızı bulduk. Burada tam 9 fırınımız var. Her sene bakımları, sertleştirilmeleri yapılıp koruma altına alınan 9 fırına sahibiz. Bu çok önemli bir sayı. Bunları bu haliyle korumak çok önemli. 2020 ve 2021'de pandemi nedeniyle ekipte küçülmeye gittik. Önceleri yaklaşık 40 kişi olan ekibimiz, son 2 yıldır 10-12 kişi."
Arlı, Kültür ve Turizm Bakanlığının izniyle geçen yıl depo çalışması yaptıkları bilgisini verdi.
Alandaki 9 fırının birbirinin aynısı olmadığını vurgulayan Arlı, "Yapım teknikleri farklı. Yaptırdığımız birtakım analizlerle fırınların 14'üncü yüzyıldan 17'nci yüzyıl sonuna kadar kullanıldığını, farklı tekniklerin pişirildiği fırınlar olduğunu tespit ettik." diye konuştu.
Prof. Dr. Arlı, kazı alanının çok önemli bir atölye bölgesi olduğuna dikkati çekerek, şöyle devam etti:
"O zamanlar burası yine çarşı bölgesiymiş. Burası çok büyük bir atölye. Şimdiki kazı alanının kuzey tarafında 1980'li yıllarda 7 fırın tespit etmiştik. Onları da gerekli korumalarla değerlendirip, belgeledik. Bu alanın Roma ve Bizans döneminde kullanıldığını biliyoruz. Buluntular, duvar yapıları bize bunu kanıtlıyor. Osmanlı döneminde hazır bir zemini olan bu alanın büyük bir atölye bölgesi olarak değerlendirildiğini görüyoruz. Ağırlıklı olarak Osmanlı dönemi çini ve seramiği ele geçiyor alanımızda. İznik, Roma ve Bizans döneminde de seramik açısından önemli bir merkez. Alanda ağırlıklı olarak bulunan Osmanlı çini ve seramiği yanında bir o kadar da Bizans dönemi seramiği ele geçiyor."
"Bunların ortaya çıkması İznik'in yelpazesini daha da genişletti"
Arlı, sınırlı sayıda ekiple çalışmalarına rağmen verimli bir kazı sezonu geçirdiklerini belirtti.
Bu yıl hem kazı alanındaki mimari buluntular hem de küçük eser olarak nitelendirdikleri çini ve seramik eserler bakımından önemli ipuçlarına ulaştıklarına değinen Arlı, şu bilgileri paylaştı:
"Çok önemli olan, literatürde çok yer almayan ve aslında İznik'te üretildiğini çok bilmediğimiz kırmızı hamurlu, baskı tekniğiyle üretilmiş parçalar, son çalıştığımız alanda ele geçti. Bunların üretimine ait kalıplara da rastladık. Bizim için çok tatmin edici ve oldukça önemli buluntular. Bunları daha fazla Güneydoğu Anadolu'da, Hasankeyf yöresinden tanıyoruz; süzgeçli testiler veya baskı tekniğiyle üretilmiş seramikleri.
Bunların İznik'te üretildiğinin kanıtlanması, ortaya çıkması, çok önemli oldu bizim için. Güneydoğu Anadolu'daki buluntular 12 ve 13'üncü yüzyıllara tarihlenirken biz bunları tiplerine göre 14 ve 15'inci yüzyıllara tarihledik. Bu konularda çeşitli makaleler yazdık ve yayınlandık. Bunların ortaya çıkması İznik'in yelpazesini daha da genişletti."
Arlı, çalıştıkları alanın kuzeyinde yaklaşık 500 metrekarelik alanda, fırınların yoğun olduğu bölgenin kırmızı hamurlu buluntularıyla kendilerini şaşırttığını anlatarak, bu bölgenin, sadece baskı teknikli üretim değil, aynı zamanda sırlı tuğla üretimi açısından da kendilerini çok şaşırtan buluntular verdiğini aktardı.
"Sırlı tuğlalar, kullanılacağı yapının yakınındaki bir atölyede üretildiği düşünülür. Bulduğumuz sırlı tuğlalar, sadece İznik'teki Yeşil Cami minaresi için üretilmiş olamayacağını düşündürüyor, hem eşitlilik hem miktar açısından." diyen Arlı, çini fırınları kazılarının bir laboratuvar, uygulama alanı gibi olduğuna işaret etti.
Arlı, bu sene kazıların 40'ıncı yılı olduğunu, bu süreçte şu ana kadar yaklaşık 400 uzman ve öğrencinin çalışmalara katıldığını dile getirerek, İznik Müzesi'ne en fazla eser veren kazıların bitmesinin ardından gerekli planlamaları yapıp alanı bir açık hava müzesi haline getirip, ziyarete açmayı planladıklarını sözlerine ekledi.