Resim yeteneğini ve bu sanata sevgisini AA muhabirine anlatan Aoyama, resmi kimliği ağır basan, hata ve hamasetten uzak tavırlarıyla bilinen bir mesleğin mensubu olmanın stresini manzaraları resmederek atıyor.
Diplomasinin asgari gerekliliklerinden, "durumu ne eksik ne fazla aktarma" hassasiyetini sanatına da yansıtan Aoyama, ne empresyonizmle kendi izlenim ya da iç dünyasını ne de gerçeküstü sürreal tablolar resmediyor. Japon diplomatın tercihi genelde kendi ifadeleriyle bir şeyi şekillendirmek değil, manzarayı olduğu gibi resmetmek.
Diplomatlar vazifelerini yürüttüğü ülkelerde karşı tarafı anlamak ya da kendini anlatmak için aylarca görüşmelerde bulunup küçük adımlarla sonuca ulaşabiliyor. Mesleklerinin gizlilik ve hassasiyetinden ötürü de yaptığı çalışmalar o an kitleler tarafından anlaşılamayabiliyor, ülkelerinin menfaatlerine yaptıkları bu çalışmalar gelecekte anlaşılacak tarihi vesikalarda yerini alıyor.
Bu durumun gerçekliğinin de farkında olan Japon diplomat, aylarca emek verdiği bir tabloyu sergilerken, kitleler tarafından anlaşılmak bir yana bir kişinin bile etkilenmesinden dahi memnun olacağını ifade ediyor.
Manzaranın resmedilmek için orada olmadığını ve yorumdan mümkün olduğunca kaçındığını aktaran Aoyama, resim sanatında da gerçekçiliği tercih ediyor.
Elçi-Müsteşar Aoyama, resme ilgisinin ortaokulda sanat dersine dayandığını belirterek, "Öğretmenimiz hem Avrupa hem de Japon sanat tarihini öğretmişti. Bu ders, benim hayatımda gerçekten büyük bir etki bıraktı." dedi.
Üniversiteye başlama döneminde sanatta ilerlemek ile hukuk okumak arasında tereddüt yaşadığını, o zamanlar sanat dünyasında yer almak için cesareti ya da kendine güveni olmadığını anlatan Aoyama, hukuk fakültesinde okumayı tercih ettiğini ancak eğitimi boyunca ve diplomat olduktan sonra da resim yapmayı sürdürdüğünü dile getirdi.
Müze ve sanat galerilerini gezerek resimlere değer vermeyi çok sevdiğini söyleyen Aoyama, "Hayat, tek bir çizgiden ibaret değildir, değil mi?" ifadesini kullandı.
"Muhteşem manzaralarla karşılaşabilmek için şehirlerde, dağlarda yürüyorum"
Elçi-Müsteşar Aoyama, daha çok yağlı boya ile gerçekçi resimler yaptığını belirterek, şunları söyledi:
"Gerçekçi resimlerin 3 ana türü bulunmaktadır: portreler, natürmort ve manzara resimleri. Ama ben her zaman manzara resimleri yaptım. Portre ve natürmort resimde, ressam çizdiği nesneleri kendi zevkine göre düzenleyebilir. Örneğin, modele poz verdirebilir, meyve veya bir vazo çiçek yerleştirebilir. Ancak manzarayı şekillendiremez. Manzara var olduğu gibidir ve resmedilmek için orada değildir."
"Manzarayla karşılaşmak ve etkilenmek, iyi bir resim için çok önemlidir." diyen Aoyama, muhteşem manzaralarla karşılaşmak için şehirlerde, kırsalda ve dağlarda yürüdüğünü kaydetti.
Japon diplomat, mesleğindeki metodolojiye benzer şekilde sanatını icra ederken, önemli bir toplantı öncesi hazırlık yapar gibi güzel bir manzara ile karşılaştığında eskiz defterine çalışmasının taslağını çiziyor. Sonrasında ise toplantı ve görüşmelerde aylardır üzerinde çalıştığı konunun mütalaasını yapar gibi olgunlaştırdığı eskizlerini yağlı boya tablolara döküyor.
Resme dökmek istediği manzarayı genellikle zihninde sakladığını, fırsat bulduğu zamanlarda ise tuvalin önüne geçip resmi yapmaya başladığını söyleyen Aoyama, "Bazen 2-3 ay gecikmek suretiyle, içimdeki duygunun yeniden oluşturduğu imgeyi olgunlaştırıyorum." dedi.
Yalnızca hafta sonları ve tatil günlerinde resim yapabildiğini, resim yapmanın eğlenceli olmasının yanı sıra "manevi bir eğitim" olduğunu vurgulayan Aoyama, manzara resimleri yaparken tablolarında "ışığı, rüzgarı, sıcaklığı, çiçek kokusunu" resmetmeye çalıştığını söyledi.
Manzaranın atmosferini resmetmekten keyif aldığını, bunun kolay bir iş olmadığını, konsantrasyon ve sabrın yanı sıra tekniğin de geliştirilmesi gerektirdiğina işaret eden Aoyama, sanat galerilerinde ilgi duyduğu sanatçıların beğendiği eserlerine ve sanat kitaplarına bakarak yeni teknikler öğrenmeye çalıştığını aktardı.
"Resme bakmanın ve resim çizmenin, duyarlılık ve estetik anlayışımızı geliştirmekle bağlantılı olduğunu düşünüyorum." ifadelerini kullanan Aoyama, sergi açmak istediğini ancak tablo sayısının henüz yetersiz olduğunu kaydetti.
Aoyama, etkilendiği manzaralarla karşılaşmanın verdiği heyecanı ve güzel anıları tuvaline yansıtmaktan keyif aldığını dile getirerek, eserlerinde herhangi bir mesaj vermek istemediğini, tabloya bakan kişilerin eser üzerinden sanatçının bakış açısını ve düşüncelerini tasavvur edeceğini kaydetti.
Bunun yanı sıra, eser aracılığıyla, sanatçının kişiliğine de dokunmanın mümkün olabileceğine değinen Aoyama, eserlerini mümkün olduğunca çok kişinin görmesini arzuluyor. Birçok kişinin tabloları hakkında görüşlerini paylaşmasının daha iyi eserler ortaya koymak için önemli olduğunu ifade ediyor.
"17. yüzyıldan 19. yüzyıla kadar uzanan Rinpa okulu ressamlarının eserlerinin muhteşem olduğunu düşünüyorum"
Çağdaş Japon sanatçılarının manzara resimlerinden etkilendiğini dile getiren Aoyama, birçok kez Tokyo Ginza'daki galerileri ziyaret ettiğini ve zaman zaman tablolarını beğendiği sanatçılarla burada sohbet etme fırsatı bulduğunu belirtti.
Aoyama, Japon sanatçıların yanı sıra, 19. yüzyılın sonlarına ait Fransız Empresyonist manzara resimlerinden de etkilendiğinin altını çizerek, "Bir Japon olarak, geleneksel Japon sanat eserlerine bakarak güzellik anlayışımı geliştirdiğimi hissediyorum. Özellikle 17. yüzyıldan 19. yüzyıla kadar uzanan Rinpa okulu ressamlarının eserlerinin muhteşem olduğunu düşünüyorum." değerlendirmesini yaptı.
"Johannes Vermeer'in 'Delft Manzarası'nı defalarca görmeye gittim"
Hollanda'da görev yaptığı süre boyunca Johannes Vermeer'in eserlerinden çok etkilendiğini kaydeden Aoyama, "Özellikle 'Delft Manzarası' isimli manzara resmini defalarca görmeye gittim ve uzun süre tablonun önünde durup zaman geçirirdim." dedi.
Empresyonist çalışmaları beğendiğini ancak favorisinin Alfred Sisley'in resimlerinin olduğunu, bu empresyonizmden etkilenerek özgün anlatımlarını geliştiren Türk ressamlarının eserlerini de beğendiğini kaydeden Aoyama, örnek olarak Hikmet Onat, Nazmi Ziya, İbrahim Çallı isimlerini paylaştı.
"Fotoğrafın ortaya çıkmasından bu yana resmin rolü zayıfladı"
19. yüzyılda fotoğrafın ortaya çıkmasından bu yana resmin rolünün azaldığına değinen Aoyama, "Böyle bir dönemde gerçekçi resimler yapmak için bir ay, üç ay, hatta bazen yarım sene harcayarak gerçekçi resimler yapmanın anlamı nedir acaba? Bence cevap benim resimlerimde. Resimlerimi görüp etkilenen bir kişinin bile olması, gerçekçi resimler yapmanın anlamlı olduğunu düşündürür." ifadelerini kullandı.
Fotoğraf ve resmin ifade biçimleri farklı olsa da her birinin muhteşem olduğunu vurgulayan Aoyama, sözlerini, "Japonya Büyükelçiliğinin sosyal medya hesaplarından, benim eserlerimle Japon sanat tarihindeki önemli ressamların eserlerinin de tanıtımını yapıyorum. Mutlaka, Japonya Büyükelçiliğinin sosyal medya hesaplarını takip etmenizi tavsiye ederim." diye tamamladı.