G-20 Zirvesi için gittiği Japonya’da Mukogawa Kadın Üniversitesinde fahri doktora unvanı ile onurlandırılan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, “Kadın Üniversitesi” hakkında ettiği sözler bir anda ülke gündemine oturuverdi(!)
Erdoğan’ın törende yaptığı konuşmada “kadın üniversitesi fikri bizler için çok önemli” şeklindeki ifadesini, doğrusu oldukça ilginç buldum.
Zira Bahçeşehir Üniversitesi ile Japonya'nın Mukogawa Üniversitesi 8 Aralık 2008 tarihinde karşılıklı öğretim elemanı ve öğrenci değişimini hedefleyen bir anlaşma imzaladı.
Devamında ise Bahçeşehir Üniversitesi’nin işbirliği ile 2009 yılında Japonya’nın Mukogawa Üniversitesi’nde kurulan Türk Kültürü Araştırma Enstitüsü 30 Ekim 2011 tarihinde düzenlenen bir tören ile bünyesine kattığı yeni sergi salonlarının açılışını gerçekleştirdi.
Burada Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı kimlerin yanılttığını sormak gerekmez mi?
Mukogawa ile ticari ilişki içinde olduğu anlaşılan Bahçeşehir Üniversitesi mi yoksa danışmanları mı?
Kadın sorununu çözmek için denizleri aşıp ta Japonya’ya gidip örnek almaya ne hacet?
Zira ülkemizde ilk açılan kız okulu Cumhuriyet dönemine dayanır ve adı da İsmet Paşa Kız Enstitüsü’dür (1928).
Dönemin Fransız şehir plancısı Jacques H. Lambert, Bayındırlık İşleri dergisinde İsmet Paşa Kız Enstitüsü’nden övgüyle şöyle söz eder: “Burada Türk kadını evinin istinadını teşkil edecek olan ev iktisadının husisiyetleri ile ve kendisini daha caziplendirecek olan fikri kültür ile ünsiyet peyda etmektedir.”
1940’ların başında, Adana, Afyon, Ankara, Bursa, Edirne, Elazığ, İzmir, Kayseri, Kütahya, Manisa, Sivas ve Trabzon’da 1’er tane, İstanbul’da ise 4 adet olmak üzere Türkiye’de toplam 16 Kız Enstitüsü bulunduğu da bilinmektedir.
Cumhuriyet tarihine dayanan Kız Enstitülerimizin ve Kız Liselerimizin uygulamaları, bugün Japonya’da olduğu gibi, kız çocuklarının topluma kazandırılmaları için kurulmadı mı?
Sistemin iyice oturduğu görüldükten sonra, 1960’lı yıllarda Kız-Erkek liseleri kaldırıldı ve karma eğitime geçildi.
Hani Japonya’dan örnek almak gerekirse, Kadın Üniversitesine gelene kadar sizlere aşağıda birkaç kalem sıralayıvereyim diyorum.
Kimono, ikebana, origami, sumo güreşi, çay seremonisi, deprem ve adalar ülkesi ile birlikte Mukogawa gibi kadın üniversiteleri dışında çok daha önemli örnek alınabilecek özellikleri vardır Japonya’nın.
Eğitimini örnek alacaksak eğer; ülkenin %100’e varan okuma yazma oranından söz etmemek olmaz.
Japonya, güneşin doğduğu ülke olarak bilinir.
Bugüne dek 19 Nobel ödülüne sahip olmuş, dünya sıralamalarında ilk 50’de yer alan kaliteli eğitim sistemleri ile küresel başarılar elde eden Tokyo ve Kyoto Üniversiteleri ile oldukça popülerdir.
Söz konusu üniversitelerden mezun olduktan sonra Toshiba, Hitachi, Toyota, Honda, Suzuki gibi sayısız dünya devlerinde kariyer imkânı sağlaması ise çok önemli bir unsurdur.
%50’yi geçen lisans ve yüksek lisans mezunlarına, bir de yetişkinler arasındaki okur-yazarlık oranı eklendiğinde Amerika, İngiltere ve Yeni Zelanda gibi ülkelerdeki oranı geçmektedir ki, bu listeye ülkemizin sıralamasını hiç koymayalım derim.
Bir başka örnek ise bizde olduğu gibi dünya ülkelerindeki şehir merkezlerinde yer alan yüksek maliyetlere sahip otellere alternatif olarak 1979’da Japonya’nın Osaka şehrinde kurulan tek kişilik, ucuz ve herhangi bir hizmet gerektirmeyen sadece uyku ihtiyacının karşılandığı kapsül otelleri oldukça ilginçtir.
Kapsül oteller, günümüzde de İngiltere, Rusya, Singapur ve Çin gibi kalabalık Metropollere sahip tüm dünya ülkelerinde hızla yaygınlaşarak yeni modelleriyle hizmet vermektedir.
Japonların –bize göre- ilginçliklerinden biri de, nerede ise hiç görmediğimiz hatta umudumuzu yitirdiğimiz bir özelliktir.
Ülkede özür dilemek bir erdem olarak kabul ediliyor ve kelime olarak en az 20 farklı özür dileme şekli vardır.
Yanlış okumadınız, “özür diliyorlar!”
Japon kültürünün parçası haline gelen özür dileme olayı, naif ve alçak gönüllülük Japon insanının karakteristik özelliklerine yansırken, kamuda çalışanlardan ünlülere, hükümet çalışanlarından şirket yöneticilerine kadar her şey hoşgörü, nazik olma ve saygı çerçevesinde gelişiyor.
Aynı zamanda yapılan bir hatadan sonra bir başka özür dileme metodu ise saçları tıraş etmektir ki, kadın ve erkek ayrımı gözetilmez.
2007 yılında hakkında mali yolsuzluk iddiaları bulunan Japonya Tarım Bakanı Toshikatsu Matsuoka'nın harakiri yaparak intihara teşebbüs ettiğini de hatırlatmak isterim.
Bizim meclisimizi şöyle bir gözümün önüne getirdim de…
Ayrıca Japonya’da işsizlik oranın sadece %4 olduğunu söylemeden de geçemeyeceğim.
Hani dedim ya…
Japonya derken, öncelikle örnek almamız gereken başta erdem olmak üzere daha pek çok özellik olduğunu hatırlatmak istedim.