Düşünün ki, en yakın köye 10 kilometre yürüme mesafesindesiniz. Çünkü arada yol yok.
Bu 10 kilometrelik yolu en az 5 saat yürüyerek çıkıyorsunuz. Çünkü yolun başlangıcı 2100 metre, sonu ise 3400 küsur metre yüksekte.
Geldiğiniz yer Kaçkar Dağı'nın krater gölü. Mükemmel bir manzara. (Fotoğrafı da yanda.)
Bir taşın üzerinde, bir kitap duruyor.
Gelen geçen, kitaba şöyle bir göz atıp bırakıyor.
Sıra size geliyor. Bu kitabı kim bırakmış ola ki?
Alıyorsunuz elinize ve bir daha bırakamıyorsunuz.
İşte böyle bir kitap, bu koşullarda önüme çıktı. Kitabın adı "Official and Confidential: The Secret Life of J. Edgar Hoover."
Aldım ve bırakamadım. Belli ki bir İngiliz turist kitabı Kaçkar Dağı'nın zirvesine getirmiş, taşımaktan üşenince de orada bırakmış. Çünkü dağ zirvesine çıkarken öyle kolay taşınacak bir kitap değil bir hayli ağır.
Kitap bir gazeteci tarafından yazılmış. Yazan gazeteci İrlandalı Anthony Summers.
Yazar bu kitapla, FBI'ın efsane başkanı Edgar Hoover'ın nasıl bir adam olduğunu gözler önüne sermiş Athony Summers. Eğer 2011 yılında çekilen ve Leonardo Di Caprio'nun oynadığı "J Edgar" adlı filmi izlediyseniz, bu kitap o filmin en önemli kaynağı.
Edgar Hoover, Amerikan Federal Polisi FBI'yı bugünkü şekliyle kuran ve 50 yıl yöneten polis müdürü. Görevi süresince 8 başkan değiştirmiş. Sonunda da iş başındayken ölmüş biri.
Ama, şantajcı, düzenbaz, herkesin dosyasını tutup zamanı gelince kullanan kirli bir adam.
Eşcinsel ve sevgilisi olan erkek de FBI'da yanında çalışıyor.
Mafia eşcinselliğini öğrenip, muhtemelen bunu görüntülediği için Mafya'ya bulaşamıyor. Ve her istediklerini yapıyor. Bu yüzden Mafya güçleniyor.
Karşı çıkanı da mafya devreye girip cezalandırıyor.
Öyle ki, ABD Eski Başkanı John Kennedy'nin ölümünde bile mafyaya ucu dokunur diye doğru dürüst soruşturtmuyor.
Peki tüm bunları niye yazdım.
Çünkü bu kitabı yazan bir araştırmacı gazeteci.
Kitabı yazması 6 yıla yakın sürmüş. Kendisine 250 kişi yardım etmiş. 850 ayrı kişiyle röportaj yapmışlar.
Ve kitabın hazırlığı tam olarak 500 bin dolara mal olmuş.
500 bin dolar bugün 2.5 milyon TL gibi bir pahalı daire fiyatı ediyor.
Yani gazeteci bu kitabı yazsın diye yayınevi kendisine 500 bin dolarlık yatırım yapmış ve 6 yıl beklemiş.
Tabii ki ortaya da 600 sayfalık dev bir eser çıkmış.
Ve eminim, yazar da, yayınevi de bu kitapla zengin olmuşlardır.
Kısaca gazetecilik başka ülkelerde hala para ediyor.
Bizde nasıl derseniz valla olumlu bir yanıtı yok bunun. Önce şunu söyleyeyim, bu kitabı galiba daha Türkçe'ye bile çevirmemişler. Kimsenin aklına gelmemiş anlaşılan.
Ayrıca şu gerçekler var.
Bizde Acun Ilıcalı'nın biyografisinin bile yazarına sadece 2 bin 800 TL kazandırdığını, bir yazarın ise hamallık yaptığını bilince, insan çok şaşırmıyor.
O yüzden Türkiye'de gazeteciler kitap yazmıyor, Ege'ye taşınıp bahçe ile uğraşmaya başlıyor.
Ne demiş Konfiçyüs:
"Bana kitap dolusu bir kütüphane ve çiçek dolusu bir bahçe verin."
İşte bu yüzden.