Son zamanların en büyük hastalığı bu olsa gerek; kutuplaşan toplumda artık her kutbun ‘hırsız’ı , kendi masumu!
Tek kutuplu dünya çok kutuplu dünyaya dönüşürken ve son 20 yıldır ‘tek kutuplu’ siyasi iktidar, son birkaç yıldır muhalefetin güçlenmesiyle iki kutuplu hale dönüşmeye çalışırken ; görünen o ki değerler ve değerlendirmelerin şekli değişti.
İktidar ve muhalefetin mahalleleri sınırlarını her gün daha belirgin hale getirdikçe, savunma sınırları da kalınlaşıyor anlaşılan. Siyaseten iki mahallesiarasındaki iddia ve iddialar safları kalınlaştırırken, bırakın birinin ak dediğine diğerinin kara demesine, her iki taraf için de diğer taraftaki her şey adeta artık sadece ‘kara’!
Örnekler çok da, en sonuncusundan başlayalım:
Söylenene göre, son 50 yılın en yüksek miktarda kar yağışı olan İstanbul’da kaza –meteorolojinin duyurularıyla- göz göre göre geldi.
Aynı gün AVM’ler, iş yerleri mesaiyi erken kapattılar.
Muhakkak İstanbul Büyükşehir Belediyesi de kendi çapında tedbir almıştır diye düşünüyorum.
Her ne kadar alışılmış resim olan - Murat Ongun ve Ekrem İmamoğlu’nu –aynı karede açıklama yaparken göremesek de, bizler alt beynimizde öyle farz ettik. Ta kiii akşam saatlerinde karşı mahalle, Ekrem Bey’i karda ‘balık’ gibi avlayana kadar!
Buraya kadar her şey normaldi (!) aslında.
Ne olacak ki?
En küçük bir yağmurda bile tıkanan İstanbul trafiği , yağan onca kara rağmen kapanmayacak da ne zaman kapanacaktı ki?
Ancak ne olduysa Avcı’nın oltasına takılan ‘balık’ Ekrem İmamoğlu taraftarları tarafından , ‘Yokoltadaki balık o değil’ diyene kadar…
Şaka bir yana burada sorun ne iletişim, ne iktidar ne muhalefet sorunu. Sorun ; büyük bir etik sorunu!!!!
En basit soru şu olmalı:
-Bir belediye Başkanının resmi bir yemeği hangi hallerde gizlenir ve hangi hallerde halktan kaçırılır?
Bu sorunun cevabı , bugünkü sorunun gerçeği ne yazık ki….
Buna kimileri, ‘iletişim kazası’ dedi. Kimileri başka şeyler…
Konuya dönersek, ee.. avcı bu; balığı oltaya takmış bırakır mı? Mahalle mahalle gezdirip gösterecek ve övünecek. Bunu göstermek için MOBESE’den de yararlanabilir. Ya da teknoloji o kadar gelişti ki, telefona indirilen bir program ile bile bu görüntüleri elde edebilirken; bugün görüntülerin menşei problem halinde karşımızda!
Avcı, avını avlamış. Gerisi teferruat!
Burada ‘av’ avlandığını kabul etmiş bir kere…
Taraftarları da.
Daha ilk dakikadan, evet ben ‘Kahraman’ balıkçıda şununla yemek yedim. Önceden planlanmıştı. Benim seçimim dese avcının eli boşta kalacak…
Ardından buna bir de basın danışmanının herkes İstanbul sokaklarında kayarken İsviçre’de kaydığı eklenince ‘Avcı’nın gücü artıyor ister istemez!
Oysa hepimiz insanız. Basın müşavirlerinin de yıllık izin hakları ve yurtdışında tatil yapma hakları varken ve yasa dışı bir durum yokken, şimdi basın müşavirinin uçuş bilgilerinin THY tarafından sızdırıldığını tartışıyoruz….Ortada bir suç ve suçlu olursa bilgi ve belge sızdırılır benim bildiğim. Ama bugün bu ‘sızdırma’yı doğrudan konunun muhatabı basın müşaviri iddia ediyor. Şaka olmalı diyorsunuz.
Sanırım tüm bunlar traji komik bir senaryo ve oyun olur olsa olsa…
Bir zamanlar başka bir iletişim dehası olarak sunulan ‘Cumhurbaşkanımız basketbol oynuyor, uçaktan yürüyerek indi’ diye sunulan videolar gibi….Oysa cumhurbaşkanları da etten kemiktendir. Hasta olabilirler. Bu halk onu anlar. IQ’sü yüksektir. Merak etmeyin! Hatta üzülüp iyileşmesini dileyip aralarında dua edenler de olabilir…
Ne demek gerekir son söz olarak bilemiyorum ama dün bürokrasinin hantallığından şikayet edip , seçilenlerin halka sorumluluğu olduğu için hata risklerinin az olduğunu söyleyen bizler, sanırım bugün , seçilenlerin koltukları uğruna sınır tanımazlığı ile yüz yüzeyiz. ..
Sonuç?
Sonuç gelecek sandıkta!