AB liderler zirvesi sonrası çıkan sonuçlar ile açıklanan Amerikan yaptırımları, kamuoyunu doğal olarak tedirgin etti. Bu tedirginliğin sebebi; yaptırımların siyasi, ekonomik ve askeri karşılıklarının, altından kalkılamaz bir sonucu getirebilme ihtimalidir. Elbette bu yapılanlar bir haksızlık. Ancak, bizim de hatalarımız var. Özellikle ABD ile olan ilişkilerde yaşanan zikzaklar, yapılan yanlışların başında geliyor. Yaptırım kararlarının ayrıntılarına girmeyeceğim. Şimdi bu kararlar kabul edilemez deniliyor. Doğru… Ancak keşke zamanında, tivit ve mektuplarla en üst perdeden yapılan hakaret ve saygısızlıklar karşısında daha iyi bir duruş sergilenebilseydi. Diğer yandan örneğin, tutuklu rahip meselesinde de süreç normal yönetilemedi. Kriz yönetiminde gösterilen performans ve tempo istenilen seviyede olmayınca, iş kontrolden çıktı ve bugünlere kadar gelindi. Artık olan oldu ve bundan sonrasına bakmak gerekiyor. Dünya eskisi gibi değil. İttifaklar içinde fikirsel ayrılıkları yaşayan ve bunun getirdiği sonuçlarla başa çıkmaya çalışan da sadece biz değiliz. Ancak bu gibi durumlarda, tarafların her biri; gücü nispetinde bir direnç gösteriyor. Bu kapsamda, siyaseten ve ekonomik durumumuz itibarıyla kötü bir zamana denk düştüğümüz görünüyor.
Diğer yandan her yeni gün, bize yeni fırsat kapılarının aralanacağı bir sürprizi sunabilir. Bu yaşananlar, elbette dünyanın sonu değil. Üstelik, bu muameleyi kendilerince bize reva görenlerin; yakın bir gelecekte başka sorunlarla boğuşmak zorunda kalacağını da unutmayalım. Venezuela’da bile istediklerini yaptıramayanların; Ruslardan S-400’ler alındı diye bize ders vermeye çalışmaları biraz tuhaf kaçıyor. ABD yaptırımlarına neden olan S-400 konusunda haklı olan biziz. Adamlar, aldığımız S-400’lerin; Ruslara karşı, Baltık’tan başlayarak, Batı Karadeniz, Ege Denizi ve Doğu Akdeniz’i sarmalayacak şekilde tasarladıkları bir kuşağın izleme ve müdahale sistemine engel teşkil edebileceğini düşünüyorlar. Aslında, bizim tarafta böyle bir niyet yok. Ancak karşı taraf, S-400’ün işletimini sağlamamız durumunda; yarının neler getirebileceğini kestiremiyor. Sen, dost ve müttefik demeden; bu kadar çok oyun üstüne oyun kurarsan, kestiremezsin tabi. Üstelik bu sistemin, F-35 uçaklarının, varsa, olası defolu yanlarını ortaya çıkarma ihtimali; onları, ticari açıdan da endişelendiriyor. Diğer yandan, bu kadar olmasa da bir kısım Batılı ülkeler arasında da çıkar endeksli sorunlar yaşanıyor.
Batı’nın tehditleri ve sonrasında aldıkları kararların arkasında, çoğunlukla siyasi ve ekonomik nedenlerin olduğu bilinir. Ancak siyasi meselelerin, ekonomi ve savunma yaklaşımlarıyla şekillendirildiği durumlarda ise karşımıza farklı resimlerin çıkabileceğini de göz ardı etmemeliyiz. İlgili tarafların siyasi öncelikleri; ilerleyen zaman içerisinde değişime ve/veya ötelenmeye maruz kalabilir. Hatta bu durum, günümüz dünyasındaki ortaklıkları da etkiler hale getirmiştir.
İşte tam bu noktada; Joe Biden’la birlikte nelerin değişebileceği tartışılırken, hangi Batı diye sordurtan gelişmeler de oluyor. Bu anlamda, kendi aralarında da bir itiş kakışın başladığını gösteren emareler görülmeye başlandı. İttifaklar içinde tehdit olarak tanımlanan olgulara karşı ortak bir tavır alınıyormuş gibi bir izlenim verilse de çıkarlar söz konusu olduğunda; kayıkçı kavgasına kadar gidebilecek çok farklı durumların ortaya çıktığı görülebilmektedir. Bununla ilgili olarak, iki farklı Batılı ülkeye ait, yabancı açık kaynaklara yansımış denizlerde yaşanan örnekler vermek istiyorum.
Geçen hafta İngiliz basınında ilginç bir haber yayımlandı. Anlaşmasız bir Brexit durumunda İngilizler tarafından; Manş Denizi'ne yasa dışı girişleri engellemek adına, Fransız ve diğer AB üyesi ülkelerin balıkçı gemilerini durdurmak ve hatta bunlara el koymak için 4 adet İngiliz karakol gemisinin konuşlandırılmasıyla ilgili bir yasa teklifinin hazırlandığı açıklandı. Fransız tarafı ise konuyla ilgili soğukkanlılıklarını koruduklarını ve durumu izlemeye devam edeceklerini bildirdi.
İngiliz ve Fransızların kendi aralarındaki tutum farklılıkları, elbette sadece balıkçılıkla sınırlı değil. Diğer yandan, Rusların Atlantik’teki faaliyetlerinin bir bölümüyle de alakalı ilginç ayrılıklar var. Örneğin bir kısım İngiliz açık kaynakları, Rusların Baltık Filosuna bağlı muhtelif tipteki harp gemilerinin, muhtemelen Suriye’ye gitmek üzere, Manş Denizi geçişlerini haber olarak yayımlamaya başladı. Rusların geçişleri genellikle 7 ila 9 gemi arasındaki bir sayıda ve periyodik olarak gerçekleşiyor. Bununla birlikte İngilizler, Rus istihbarat gemilerinin; İskoç kıyılarındaki İngilizlere ait deniz ve hava üslerinin bulunduğu yerlere yakın sularda seyretmesinden de rahatsızlar.
Netice itibarıyla İngilizlerin gündeme getirdikleri bu geçişler ve İskoç kıyılarına olan bu Rus özel ilgisi, örneğin her nedense, Fransız basınında hiç yer almıyor. Oysa Manş geçişleri onları da ilgilendiriyor. Manş Denizi’nde iki ülkenin de karşılıklı kıyıları var. Her iki ülke de aynı ittifakta ve bu ittifakta Rus tehdidi ortak bir olgu. Görülen bu farklılıkları, sadece, her iki ülkenin karşılıklı kıyıları arasındaki Rus gemi geçişlerine verilen değişik tutum ve tepkilerle elbette açıklayamayız. Ancak, temelde bir farklılık olduğu belli.
Diğer yandan, her iki ülkenin küresel pozisyonlarını belirlemede de farklılıklar mevcut.
Örneğin bazı Çin açık kaynaklarında; Fransa’nın Rusya ile kurmaya çalıştığı ilişkinin boyutlarını anlamaya çalışan haber ve yorumlar çıkıyor. Fransa’nın ABD baskısı altında Rusya’ya yakınlaşmasındaki zorlukları ele alınarak; bunun ne kadar gerçekçi olabileceği yönünde yorumlar yapılıyor. Batı’da Rusya’yla ilişki geliştirmeye çalışan bir ülkenin, Pasifik’te ne yapmaya çalıştığı Çin’in ilgisini çekiyor. Bazı Fransız harp gemileri, 1 yılda iki defadan fazla olacak şekilde Güney Çin Denizi’nde görülmeye başladılar. Bir kısım Fransız kaynaklar, ilgi ve etki alanlarının daha da genişlediğini ve stratejik ağırlık merkezinin Hint-Pasifik bölgesine doğru yeniden dengelenmeye başladığını iddia ediyorlar. Bu, büyük bir iddia. ABD’nin bile yapmakta zorlandığı bir konuda; Fransızların fiziki kapasiteleri, şimdilik buna yeterli değil. Böyle olunca da Atlantik, Akdeniz ve Pasifik’te aynı anda olabilme hevesinin getirdiği sıkıntıları yaşıyorlar. Belli ki Fransa; deniz gücü uygulamalarında küresel bir bütünlük göstermeye çalışıyor. Ancak bu gösterişli tavır nereye kadar? Bu sözde proaktif tutum, elbette bir yerden sonra teklemeye mahkûm kalacak görünüyor.
İngilizler ise kendi gerçekliklerinin biraz daha farkında gibiler. İngiliz açık kaynaklarında, küresel güvenlik sistemine tam olarak nasıl tepki vereceklerini sorgulayan resmi demeçler yer almaya başladı. Potansiyel düşmanların değişken, kendilerinin ise durağan ve öngörülebilir kaldıkları hakkında yorumlar yapıyorlar. Savunma politikalarındaki hedeflerinin; tehdit odaklı yaklaşım, proaktiflik ve sürdürülebilirlik olduğunu belirtiyorlar. En önemlisi ise savunma teknolojilerinde geri kaldıklarının itirafı. Bu itirafı yapan İngiliz Savunma Bakanı Ben Wallace. Medyaya yansıyan bu itiraflar, aslında son 5-6 yıldır bilinen hususlardı. Korona öncesi ve günümüzde, İngilizlerin ekonomik birçok sıkıntı ve açmazları mevcuttu. Bu sorunlar, örneğin tersanelerini fazlasıyla etkiledi. Yıllardır süren askeri gemi inşa projeleri tartışılır hale geldi. Şimdi ise kendi münhasır ekonomik bölgelerinde balıkçılıkla ilgili bir toparlanmadan başlayarak, küresel bir boyuta doğru denizlerde yeni bir değişimin peşinde görünüyorlar.
Netice itibarıyla, karşımızda parçalı bir Batı var. Bunu, iki ülke üzerinden örneklemeye çalıştım. Üstelik yeni dünya düzeninin nasıl bir şekil alacağı konusunda henüz ortak bir görüş yok. Bu olmadan, yaptırımların ve Doğu Akdeniz’le ilgili tehditlerin çok fazla bir anlamı olmadığını düşünüyorum. Yeni düzenin arkasında durabilecek ortak bir savunma anlayışı konusunda da kararsızlıklar ve ferdi hevesler söz konusu. Korona salgını ve sonrasında işler daha da karışık geldi. Yeni siyasi ve ekonomik düzenin temelini, denizlerdeki mücadelenin sonucu belirleyecekmiş gibi gözüküyor. Bu kapsamda, eski ortaklıkların hükmünün kalıp kalmayacağı da daha şüpheli hale gelmeye başladı. Kimsenin kimseye güvenmediği bir ortamdayız. Örneklediğim iki ülkenin; özellikle balıkçı kavgasının, kayıkçı kavgasına dönüşme ihtimali bile söz konusu.
Kendi meselelerimizi de kayıkçı kavgasına dönüştürmemek için hala bir manevra alanımız olduğunu düşünüyorum. Ancak, önümüzdeki ocak ve mart aylarında canımızı daha da sıkacak gelişmeler olabilir. Ezberlerin dışına çıkıp; hiçbir şeye güvenmeden, ancak gerçek resmi görerek, her şeyi izleyip değerlendirmek en iyisi gibi görünüyor.
Unutmayalım ki ortadaki kuzunun; tilkiyle plan yapılıp, kurtla birlikte saldırılarak çobanla birlikte yenilen bir yemeğe dönüşebildiği bir zamanda yaşıyoruz. Finalinde de kuzu sahibiyle beraber yas tutulabilecek bir oyuna dikkat etmeliyiz.
Kaynaklar:
‘‘İngiliz donanmasına Fransız balıkçıları gözaltına alma yetkisi’’, NTV, 13 Aralık 2020, https://www.ntv.com.tr/dunya/ingiliz-donanmasina-fransiz-balikcilari-gozaltina-alma-yetkisi,MVElXC2P8EmhdcXNhjWiDA (13 Aralık 2020)
‘‘France to 'keep calm and carry on' as UK readies navy to protect fishing rights’’, France24, 12 Aralık 2020, https://amp.france24.com/en/europe/20201212-france-to-keep-calm-and-carry-on-as-uk-readies-navy-to-protect-fishing-rights (13 Aralık 2020)
Mitchell, Ben, ‘‘Royal Navy shadows nine Russian warships around the UK’’, Belfast Telegraph, 05 Aralık 2020, https://amp.belfasttelegraph.co.uk/news/uk/royal-navy-shadows-nine-russian-warships-around-the-uk-39829024.html (08 Aralık 2020)
Sutton, HI, ‘‘Two Russian Spy Ships Operating Near Important Military Base In Scotland’’, Navalnews, 08 Kasım 2020, https://www.navalnews.com/naval-news/2020/11/two-russian-spy-ships-operating-near-important-military-base-in-scotland/ (09 Aralık 2020)
Heng, Cui, ‘‘France and Russia benefit from special relationship’’, Global Times, 07 Eylül 2020, https://www.globaltimes.cn/content/1194080.shtml (08 Aralık 2020)
Yeo, Mike, ‘‘France promises a presence in the Pacific amid an anticipated global confrontation’’, DefenseNews, 05 Haziran 2019, https://www.defensenews.com/global/asia-pacific/2019/06/05/france-promises-a-presence-in-the-pacific-amid-an-anticipated-global-confrontation/ (13 Aralık 2020)
Antonopoulos Paul, ‘‘French Naval company: We will cooperate with Greece to build frigates and ensure Greek dominance’’, Greek City Times, 22 Kasım 2020, https://greekcitytimes.com/2020/11/24/french-naval-company-greek-dominance/ (13 Aralık 2020)
Scott, David, ‘‘French Maritime Strategic Thought On the Indo-Pacific’’, Center for International Maritime Security CIMSEC, 31 Mart 2017, http://cimsec.org/french-maritime-strategic-thought-on-the-indo-pacific/31742 (13 Aralık 2020)
‘‘İngiliz Savunma Bakanı Wallace, Türk SİHA'larının üstünlüğünü örnek gösterdi’’, Hürriyet Gazetesi, 12 Aralık 2020, https://www.hurriyet.com.tr/dunya/ingiliz-savunma-bakani-wallace-turk-sihalarinin-ustunlugunu-ornek-gosterdi-41686933 (13 Aralık 2020)
https://www.facebook.com/FelsefeKulubu/photos/a.115358148494171/4067327823297164/