Gazeteci İsmâil Saymaz, Cem Küçük'ten kazandığı tazminatı nihâyet tahsil ettiğini, sosyal medya hesabından duyurarak şöyle sordu:
“Bu parayı ne şekilde yiyelim? Nerede çarçur edelim? Nasıl har vurup harman savuralım? Tavsiye ve fikirlerinizi alayım.”
Sokrates, kendisine bağışlanan bir çuval altını, denize döküp şöyle demiş:
"Ey para! Seni batırıyorum ki benim rûhumu batırmayasın!"
İsmâil Bey,
O parayı yemeyin! Çarçur etmeyin! Har vurup harman savurmayın!
Yaşanmış bir hikâye anlatayım.
Bir apartmanda, hayat kadınlığı yaparak geçimini sağlayan hanım, hasta olup çalışamayınca âidat ödeyememiş. Apartman sâkinleri, yöneticiye, “Niye parayı tahsil etmiyorsunuz?” diye sitem etmişler. “Yapamam” demiş yönetici. “Komşumuzun nasıl para kazandığını biliyorum. Kapısına dayanıp para istemek, ‘Git zina yap’ demektir. Bir Müslüman olarak bunu yapamam.”
O paranın sâhibi, o parayı kolay kazanmadı. Yalan söyledi. İftira attı. Ah aldı. Ondan para istemek, “Rûhunu satmaya devam et” demektir.
Mâdem soruyorsunuz, bu adamın iftirâsına uğrayan birisi olarak fikrimi söylüyorum. O para kirli. Denize gömün diyemiyorum, deniz kirlenir. Bir yere bağışlayın diyemiyorum, virüs bulaşmış olabilir.
En iyisi, iâde edin! Bataklığa gömün!