Berat Albayrak, istifa etti. Kendisi hâriç, herkes bu istifa hakkında konuşuyor. Konuşanlar içinde en ilginç isim ise Sadık Albayrak.
Neden İlginç?
Çünkü herhangi bir makam veya vazife sebebiyle değil, babası sıfatıyla konuşuyor. Berat Albayrak okuldan kaçan lise öğrencisi mi? Niye velisi konuşuyor?
Sadık Albayrak, oğlunun istifası arkasından Ak Parti’den istifa ettiği lafları ortada dolaşınca bir açıklama yaparak, “Ayrılık yok” dedi. Erdoğan için ise “nur-ı aynım” ifadesini kullandı.
Sadık Albayrak’ın niçin istifa etmediği hakkında en isabetli analizi Barış Terkoğlu yaptı. Yazının son kısmı şöyle:
“40 yıl önceki radikal Sadık Albayrak olsa kalemi eline alır, önce oğullarının medyasını kadın programlarından, dizilerinden başlayıp yerden yere vurur, ardından iktidarın gittiği yolla kavga ederdi. Ama o, 2004’ten beri başka bir yolu seçti.
23 Kasım 1982’de, Silivri Cezaevi’nde, yatsı namazından sonra iki oğluna şöyle yazmıştı:
‘Kiradan kurtulamayacak, el-âlem yanınızdan gazlayıp, geçerken, sizler çamurlu yollardan ıslak ayakkabılarla eve koşacaksınız.’
Tam tersi oldu. Dev medyasıyla, bankalarıyla, o zenginliği yönetmek, belki de Sadık Albayrak’ın ‘çekilmesinin’ sonucuydu.” (16 Kasım 2020-Cumhuriyet)
Barış Terkoğlu’nun, -muhtemelen dalgınlığına gelip- bıraktığı boşluğu, ben doldurmak istiyorum.
2019’da Merkezefendi Anadolu İmam-hatip Lisesi öğrencileriyle yaptığı sohbette kendi hayatından kesitler sunan Sadık Bey, kutsal davayı bir bayrak yarışı olarak gördüğünü; bu bayrağın nesiller boyu aktarılma çabasını hayatı boyunca sürdürdüğünü ve bu bayrağın temsilcilerinin artık imam-hatip liseliler olduğunu belirtti.
Bunu söyleyen dava adamının çocuklarının imam-hatipte okuduğunu düşünürsünüz değil mi? Muhtemelen oradaki öğrenciler de böyle düşünmüştür.
İstifa sebebiyle yaptığı açıklamalarda ısrarla FETÖ vurgusu yapan baba Albayrak, geçen sene söyle bir açıklama yapmıştı:
“12 Eylül sonrasında biz mahkemeler ile uğraşırken o adam kaçıyordu. O devirde kitap basıyordu, Dahhak soyadıyla. Dahhak, 'Gülen' demek, komedyen demek. Hep söylerim, dünyada iki adam vardır, biri gülerek biri ağlayarak para toplar. Bu ağlayarak para topluyordu.”
Duyan da zanneder ki şıp diye cemaati çözmüş, Gülen’in ağlamasına kanmamış.
İmam-hatip davası olan ve hapisteyken oğullarına fakir kalmayı nasihat eden Sadık Albayrak, hapisten çıktıktan sonra her ne hikmetse oğullarını, kirada oturanların önünden geçemediği, yollarında bir damla çamur olmayan Fâtih Koleji’nde okuttu. Yâni Gülencilerin kolejinde. Üstelik “hocam” dediği Millî Görüş lideri Erbakan’ın arası cemaatle iyi değildi.
Cemaat, nur-ı aynı Erdoğan’a belediye seçimlerinde oy vermediğinde ise ikinci oğlu okudu.
Bana göre Sadık Albayrak 2004’de değil, 80’li yıllarda başka bir yol seçti. İmam-hatip davasından vazgeçti. Kirada oturmak ve çamurlu yollardan eve gitmek diye bir davası ise hiç olmadı. Olmadığı bir yana, gün geldi, lüksü ve şatafatı savunacak kadar ileri gitti. Erbakan’ın vefatı münasebetiyle verdiği, Erbakan’ın çaldığı maya tuttu” başlıklı röportajdaki şu ifadelere dikkatinizi çekmek istiyorum.
“İnsan, elbette en iyisini istiyor. Vakko alsan Vakko'dan giyiniyor diyorlar. Sen İtalya'dan gidip alıyorsun bir şey olmuyor da ben Türkiye'de imal edilen bir şeyi alınca neden sorun oluyor? Herkes giysin.” (6 Mart 2011-Yenişafak)
Lüks yaşayan, marka giyinen Erbakan’ın çaldığı maya, hakikaten tuttu.
Arkasından gelen dava adamları da artık böyle yaşıyorlar.
Sorun şu ki çilekeş sıfatını da pek seviyorlar.