CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, partisinin TBMM Grup Toplantısı'nda gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu.
Konuşmasının başlangıcında bugün hayatını kaybeden CHP'li siyasetçi Ali Topuz'u anan Kılıçdaroğlu, Harp Okulu öğrencilerinin annelerinin gözaltına alınmasına tepki gösterdi.
Kılıçdaroğlu, "Harp Okulu öğrencilerinin anneleri Meclis'e girmek istiyor ama gözaltına alınıyorlar. Bu kabul edilebilir bir şey değildir. Neden annelere saygı duymuyorsunuz? Biz bütün annelere saygı duyuyoruz. Söz veriyorum tüm anneler için çalışacağım. Kadının elinin değdiği yerde bereket, huzur var. Dolayısıyla kadınlar üretim alanına girdikçe zenginleşen Türkiye olur. Kadınların önlerindeki bütün engellerin kaldırılması lazım" diye konuştu.
Kılıçdaroğlu'nun açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:
'ALİ TOPUZ'UN HEPİMİZDE EMEĞİ VAR'
- Kastamonuluların İstanbul’daki günlerine katıldım. İstiklal yolu diye bir yolumuz var, İnebolu'dan başlayan. Dolayısıyla Kastamon'nun bizim tarihimizde önemli bir yeri var. Kastamonu'ya Gazilik unvanı verilmesi için kanun teklifini verdik. Bütün partilerden beklentimiz Kastamonu'ya gazilik unvanı verilmesi yönünde oy kullanmalarıdır.
- Değerli ağabeyimiz Ali Topuz'u yitirdik. Hepimizde emeği var. Ali Topuz'a Allah'tan rahmet yakınlarına, camiamıza ve Türk siyasetine başsağlığı diliyoruz.
- Terörden çok çektik, çocuklarımız, kadınlarımız, yaşlılarımız öldü. Güvenlik güçlerimiz, gencecik çocuklar öldü. Terör bir insanlık suçudur. Terörün bir amacı yoktur. Terör, düzeni bozmak için yapılan bir olaydır.
- Yurtta barış, dünyada barışı savunan ender ülkelerdeniz. İktidarı uyardık, 'yanlış yapıyorsunuz' dedik. 'Duygusallıktan uzak, gerçekçi ve akılcı bir dış politika üretin' dedik.
'SUURİ ARABİSTAN'IN TERÖRE KARŞI VERDİĞİMİZ MÜCADELEDE BİZİ KINAMASINI KABUL ETMİYORUZ'
-
Teröre karşı mücadele etmek hepimizin ortak görevidir. Terörün bir iç boyutu bir de uluslararası boyutu vardır. Uluslararası dayanışmanın önemi büyüktür. Terör örgütlerine sağlanan mali imkanların önünü kesmek uluslararası ilişkilerin samimi bir şekilde yürütülmesine bağlıdır. Uluslararası ilişkiler atlatmaya yönelik değil de beraber mücadele yönünde olursa terörü hep birlikte sonlandırabiliriz.
- Suudi Arabistan, Arap Birliği'ni topluyor, teröre karşı verdiğimiz mücadelede bizi kınıyor. Bunu kabul etmiyoruz.
- Her seferinde gerek burada, gerek televizyon konuşmalarında, gerek miting meydanlarında defalarca iktidarı uyardık. Devletlerin çıkarı akıllı politikalar üretilmesine bağlıdır. Dış politikanın karşılıklı çıkarlar üzerine inşa edildiği unutulmamalıdır.
- Suudi Kralı öldüğünde biz yas ilan ettik. Cemal Kaşıkçı öldürüldü, öldürenler ellerini kollarını sallayarak gittiler. Failler buradaydı, iktidarın ellerinde ses kayıtları vardı ama öldürenlerin tamamı gittiler. Onlar da Müslüman, eyvallah. Biz kendi ülkemizin çıkarlarına bakarız. 'Efendim Suudi Arabistan Kralı beni hoş karşıladı.' E zaten onun görevi o. Siz de onu karşılayacaksınız.
'DÜNYANIN NEREDEYSE TAMAMINI KENDİMİZE DÜŞMAN ETTİK'
- Ama siz yaşadığınız terör ortada dururken bunları bir tarafa atıp sadece Türkiye'yi suçlayıcı noktaya gelirseniz sizin akılcı ve tutarlı bir politika uygulamadığınızı anlarız. Geçmişten ders çıkarmak aynı yanlışı tekrar etmemek anlamına gelir. Dış politikanın derinlikli bir yapısı vardır. Dış politika ülkelerin halkları arasında derin kırılmalara neden olabilir.
- Bugünkü dış politika dost kazanan değil düşman kazanan bir dış politikadır. AK Parti'ye oy veren kardeşlerime sesleniyorum. Doğru söyleyenin arkasında duracaksınız. 'Maceracı bir dış politika izlemeyin' dedik. Ne dediler, '24 saatte Emevi Camii’nde namaz kılacağız' dediler. Türkiye'nin maceracı bir politikaya ihtiyacı yoktur. Emevi Camii’ne gideceklerdi, Süleyman Şah Türbesi'ni kaçırmak zorunda kaldılar.
'SURİYELİLER İÇİN 40 MİLYAR DOLAR HARCADILAR'
- 3 milyon 600 bin Suriyeli Türkiye'de. 40 milyar dolar harcadılar Suriyeliler için. Özellikle 'komşularımızın toprak bütünlüğüne saygı gösterin' dedik. Ben başka bir ülkenin toprak bütünlüğüne saygı göstermezsem düşman kazanırım. Bugün neredeyse dünyanın tamamını kendimize düşman ettik.
- Egemen güçlerin maşası olmayın, onlar size ateşi tutturmaya çalışıyor ateşi tutmayın' dedik. 'Onların çıkarlarına hizmet etmeyin; bağımsız, tarafsız, dostane tutumunuzu koruyun' dedik. Defalarca söyledik. Yeri geldi celallendiler, 'Eyy Trump' diye bağırdılar. Ardından bir ses daha, 'Emret Trump' dediler. Gittiler Papaz'ı teslim ettiler. Bir şey söylediysen arkasında duracaksın. Arkasından duramayacağın sözleri söylemeyeceksin. Türkiye Cumhuriyeti'ni Trump kadar aşağılayan başka bir lider çıkmadı.
- Ordumuz Suriye'de, güvenliğimiz için. Yapılan operasyonun bir savaş olduğu söyleniyor. Bunu AK Parti’nin yetkilileri de söylüyor. Ama başka biri savaş dediği için kızıyorlar. Savcılar hemen harekete geçiyor, soruşturma açıyorlar. Bu çifte standart neden? Beyefendi kalkıyor fetihten söz ediyor. Suriye'nin fethinden bahsediyor. Fetih bir ülkeyi savaşarak ele geçirmek demek.
'ERDOĞAN NASIL OLUR DA FETİHTEN SÖZ EDER?'
- Erdoğan nasıl olur da fetihten söz eder; bir kişi 'savaş' dedi diye savcılar derhal soruşturma açıyor, 'fetih' diyene bir şey demiyor. Bu çifte standart neden?
- Her vatandaşımı göreve davet ediyorum. 17 yıldır bu noktaya nasıl getirdiler Türkiye'yi? Şehitlerimizin, gazilerimizin sorumlusu kim? Anneler hesap sormak zorundadır. 'Dış politikayı dine, etnik mezhebe göre sürdürmeyin' dedik. Mısır'a gitti, 'iman kardeşliği' dedi. Bir başka partinin amblemini başka ülkeden getirip kendi parti amblemi haline getirdi. 'Tek devlet, tek bayrak' diyor. E zaten tek devletiz biz, başka devletimiz mi var? Tek bayrağımız var zaten, 5 tane bayrağımız mı var?
- Bütün anneler çocuklarının sağ salim dönmesini isterler. Ordumuzun harekatı hepimizin destek verdiği bir harekattır. Politika buraya getirdi hepimizi, bu memleket hepimizin memleketidir. Hepimiz ordumuza, vatanımıza, milletimize güvenmek zorundayız.
- Dualarımız askerlerimizle, ordumuzla. Herkese minnet ve şükran borçluyuz. Ama birileri bu dramları yaşarken birileri de acaba ben buradan nasıl çıkar sağlarım düşüncesi içinde.
'DIŞ POLİTİKAYI İÇ POLİTİKANIN MALZEMESİ HALİNE GETİRDİLER'
- Mısır'a gitti ihvan kardeşliği. Bir başka partinin amblemini getirdi, Türkiye'de kendi amblemi haline getirdi. Niçin? İhvan'ın işaretini kullanmak için bir şeyler uyduruyorlar. Bu Türkiye Cumhuriyeti tarihinde bir ilktir.
- 'Dış politika ciddi bir iştir, deneyim ister' dedik. 'Liyakat, olmazsa olmazdır' dedik. 'Yandaşlardan, partizanlardan büyükelçi olmaz' dedik. Ama bunların hiçbirini dinlemediler. İstedikleri gibi dış politikayı iç politikanın malzemesi haline getirdiler.
- Bu ülkeyi kuran insan yani Gazi Mustafa Kemal Atatürk, savaş meydanlarından gelen biri. Ne söylüyor: 'Zorunlu olmadıkça savaş bir cinayettir' diyor. Türkiye'yi bu noktaya kim getirdi? Tehdit dili kullanılmaz dış politikada. Bir şey yaparsan yaparsın. Ne demek 'gelirim ha', 'giderim ha'. Gelirsen gelir, gidersen gidersin. 'Dış politika milli olmak zorundadır' dedik. Çünkü dış politikada ülkenin çıkarları esas alınır dedik.
'BU RESİM TÜRKİYE'NİN BİR KİŞİNİN İKİ DUDAĞI ARASINA BIRAKILMASININ GÖSTERGESİDİR'
- Barış Pınarı Harekatı koordinasyon toplantısı yapılıyor Saray'da. Yapılır mı yapılır tabii. Bu toplantıya TBMM Başkanı, Adalet Bakanı, Milli Savunma Bakanı, MİT Müsteşarı, Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü katılıyor. Bunlara hiçbir şey demiyorum. TBMM AK Parti Grup Başkanı Naci Bostancı, Savunma Komisyonu Başkanı İsmet Yılmaz. Ne işin var senin orada? Numan Kurtulmuş'un, Hayati Yazıcı'nın, Mahir Ünal'ın ne işi var orada? AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, ne işiniz var orada?
- İşte bu parti devletidir arkadaşlar. Tabii yaptığı işin yanlış olduğunu onlar da biliyor. Cumhurbaşkanlığı sitesine koyuyorlar fotoğrafları ama bu isimleri yazmıyorlar. İnsan utanır biraz. Fotoğrafta varlar zaten. Utanmak için ar damarı lazım tabii. Türkiye Cumhuriyeti sıradan bir devlet değildir; gelenekleri, tarihsel birikimleri, dünyada saygınlığı vardır. Anayasa'da kuvvetler ayrılığı ilkesi vardır. Türkiye Cumhuriyeti’nde kural olarak üç güç halkın çıkarları için beraber çalışır, birbirini denetler. Bu resim Türkiye Cumhuriyeti’nin bir kişinin iki dudağı arasına bırakılmasının göstergesidir.
- 'Buradan milletimizin her bir ferdini AK Parti kadrolarında yer alması için saflarımıza bekliyorum' diyor. Düşünebiliyor musunuz, ordumuz savaşıyor. Bu Türkiye'nin yönetilmediğini, savrulduğunu gösteriyor. Kişisel çıkar üzerine yönetilen bir düzeni gösteriyor. Halktan kopuk bir düzeni gösteriyor. Ordumuz orada mücadele ederken, gazilerimiz şehitlerimiz varken Erdoğan AK Parti'ye nasıl oy devşirebilirimin peşinde.
'AL KOLTUĞU BAŞINA ÇAL KARDEŞİM, NE YAPACAKSIN Kİ KOLTUĞU?'
-
10 Ekim'de, 'Millet ittifakının parçalanması çok çok önemlidir' demiş. Yahu Türkiye nerede, bu beyefendi Millet İttifakı'yla uğraşıyor. Koltuğunun çıkarı peşinde. Hayatımda böyle bir devlet anlayışıyla hiç karşılaşmadım. Nasıl bir anlayıştır bu? Hangi akıldır, mantıktır? Birliği, beraberliği, siyasi parti ayrımını ortadan kaldırıp Türkiye'nin milli çıkarlarını öne çıkarmamız lazım. Al koltuğu başına çal kardeşim. Ne yapacaksın ki koltuğu?
- 'Bize milletten nasibini almayanlar' diyor. Biz niye nasibimizi almayalım? İstanbul'u, Ankara'yı, İzmir'i, Mersin'i, Adana'yı aldık. Milletten nasibini almayan sensin.
- Bunları dile getirmemin nedeni AK Partili kardeşlerimin gerçeği görmesidir. Benim çocuklarım da burada büyüyecekler. Her partiden yoksulluk çeken var, her ailede işsizlik çeken var. Dertleri ortaklaştırmamız lazım. Bir partinin çıkarları üzerine milli politika oluşturulmaz. Partilerin politikaları ayrıdır. Milletin çıkarlarıyla bu kadar oynanmaz. Kendi çıkarlarınız için feda etmediğiniz hiçbir şey kalmadı! Yanlış yaptınız dış politikada, devam ediyorsunuz.
- Kendi çocuğunu askere göndermezsin, garibanın çocuğunu gönderirsin. Dış politikada yalnızlaştık. Oysa biz ‘yurtta barış dünyada barış’ı söyleyen bir gelenekten geliyoruz. Herkes bize cephe almış. Dost bildiğimiz ülkeler de dahil olmak üzere.
'TEHDİT EDİLEN TÜRKİYE, YÖNETİCİLER SESSİZ KALIYORSA DEMEK Kİ BİR SORUN VAR'
- Trump'ı saymıyorum. Tweet atıyor bizimkiler korkudan bir şey söylemiyor. Emin olun bunlar ülkenin çıkarlarını kesinlikle düşünmüyorlar. Bunların özel çıkarları ülke çıkarlarının üzerindedir. Çok ciddi suçlamaları var Trump'ın. Bir şey söylediler mi buna karşı? Ben konuşunca dilleri bülbül gibi. Sabah başka, öğlen başka. Tehdit edilen Türkiye Cumhuriyeti'dir. Yöneticiler sessiz kalıyorsa demek ki bir sorun var.
- Hesabını veremedikleri, cesaret edemedikleri bir sorun var. Saray hanedanına göre Türkiye'nin iki sorunu var. Biri plastik poşet. Bununla ilgili düzenleme yaptılar. İkinci düzenleme, sigara kullanımı. Yahu bu milletin başka sorunu mu kalmadı?
- İşsizlik rakamları açıklandı. Geçen yılın Haziran-Temmuz-Ağustos ayına göre bir yılda 1 milyon 65 bin kişi daha işsiz kaldı. İşsiz kalan ailelere ve kişilere sesleniyorum, sarayda işsiz var mı? Herkesin oturup düşünmesi lazım.
'BÜTÜN FAKİRLER SİZE SÖYLÜYORUM, ONLAR KÖŞEYİ DÖNDÜ'
- Sen bir ailenin çocuğunu üniversiteye hangi hayallerle gönderdiğini biliyor musun Sayın Erdoğan? Çocuk üniversiteyi bitirdikten sonra o çocukların aylarca, yıllarca iş bulamadığını biliyor musun? Sen kalkıp nasıl dersin 'Her üniversiteyi bitiren iş bulacaktır diye bir kaide yoktur' diye.
- 22 milyon 500 bin kişi açlık sınırının altında yaşıyor. Bütün fakirler size söylüyorum, onlar köşeyi döndü. Siyasete yırtık ayakkabıyla atılmışlardı, şimdi 1100 odalı sarayda yaşıyorlar. Senin pozisyonun yine değişmedi sen hep fakir kaldın. O zaman sandığa gidince demokrasi dersi vereceksin. Fakir fukara için, memleket için yeter diyeceksin.