CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Ankara Büyükşehir Belediyesi tarafından Doğan Taşdelen Çağdaş Sanatlar Merkezi’nde 2 Nisan Dünya Otizm Farkındalık Günü dolayısıyla düzenlenen, “Farkındayız Yanınızdayız” etkinliğine katıldı.
Kılıçdaroğlu, şunları söyledi:
"GÖRÜNMÜYOR BU AİLELER"
Bu toplantılara her katıldığımda, yeni şeyler öğreniyorum. Sorunu yaşayanı dinlemek kadar değerli bir şey yok. Çünkü sorunu yaşayanı dinlerseniz, sağlıklı ve tutarlı çözümler üretirsiniz. Bu sorunları çözmemiz lazım. Sorunları çözecek kurumun adı sosyal devlet. Hani var ya Anayasa’da, değiştirilmesi dahi teklif dahi edilemeyen maddeler arasında yer alan, ‘Türkiye Cumhuriyeti Devleti, demokratik, laik, sosyal hukuk devletidir.’ Sosyal hukuk devleti, yani sosyal devlet; sorunlu olan, sorunu çözmekte yetersiz kalan; bu ekonomik de olabilir fiziki anlamda da olabilir, yetersiz kalan bireyleri, aileleri o sorundan kurtarmaktır. Geliri olmayan ailelere gelir sağlamaktır. Varsa sürekli bakabileceği bir kişi, bir engeli varsa, onun en az yük getireceği ortamı sağlamaktır. Bu tür sorunlarla ilgili sağlıklı verileri derlemektir. Kaç otizmli çocuğumuz var, bilmiyoruz. Görünmüyor bu aileler.
"TÜİK VERİLERİ DÜZENLİ ALMALI"
Normalde bunların saptanması lazım. Yeni doğan çocuk olduğunda İngiltere’de; geliyor bakıyorlar, testler yapıyorlar. Bizde böyle bir şey yok. Aile keşfederse. Zaten belli aralıklarla çocuklarımızı doktora bile götüremiyoruz. Burada Sağlık Bakanlığı’na ve Milli Eğitim Bakanlığı’na görev düşüyor. Veriler alınmalı, TÜİK bu verileri düzenli almalı. Milli Eğitim Bakanlığı, bu çocuklarımızın eğitimi açısından özel sınıflar mı açar, ki tam tersine tam tersine diyorlar ‘akranlarıyla beraber aynı sınıfta olursa’, ben bu işin uzmanı olmadığım için olursa çok daha sağlıklı yapı ortaya çıkar.
"AKADEMİ İLE BAKANLIK ARASI KOPUK"
Bir özel öğretmen yetiştiriyor, ‘görgü öğretmeni.’ İlk kez duydum. Milli Eğitim Bakanlığı kadroları içinde anladığım kadarıyla böyle bir kadro yok, oluşturulması lazım. Oluşturulması için siyaset kurumunun bunu bilmesi lazım, baskı kurması lazım. Örneğin Plan ve Bütçe Komisyonu’nda, Milli Eğitim Bakanlığı’nın bütçesi görüşülürken, bu konunun gündeme getirilmesi lazım. Maliye Bakanlığı’nın bütçesi görüşülürken gündeme getirilmesi lazım. Bu kadroların sağlanması lazım. YÖK ve Milli Eğitim Bakanlığı arasındaki kopukluktan kaynaklanıyor. Aslında akademik dünya bunun farkına varmış ama Milli Eğitim Bakanlığı henüz bunun farkında değil. Yine bu tür aileler, anne sürekli çocuğa baktığı için çalışma hayatından da kopmuş oluyor. Anne evde engelli birisi varsa ve düzenli bakmak zorundaysa o sosyal güvenlik hakkına kavuşmalı ve sosyal güvenlik primi devlet tarafından yatırılmalı. Yeri zamanı geldiğinde o da emekliliğe hak kazanmalı. Biz bunu Aile Destekleri Sigortası içinde çözmeyi düşünüyoruz. Eğer ailede, gelir yetersizliği dışında engelli varsa, onlara da ayrıca ek bazı olanakların sağlanması lazım.
"HER TÜRLÜ HUKUKİ DESTEĞİ VERİRİZ"
Eğitim hakkı dramatik bir olay. En az 40 saat, haftada; ders görmesi lazım, ama 2 saat görüyor. Milli Eğitim Bakanlığı, gerçekten milli bir bakanlık mı, değil mi o da tartışılabilir bu çerçevede. 40 saat ders görmesi gereken bir çocuğa siz iki saat ders veriyorsanız, bu çocuğu sosyal devlet olarak gözden çıkarmışsınız demektir. O zaman bu sosyal devlet değil. Lütfen, hukukçu desteği isterseniz, hukukçu desteği de veririz. Bu tür aileler, evlatlarına 40 saat ders vermiyorsa Milli Eğitim Bakanlığı; tazminat davası açın, hak arayın, biz de destek verelim, mahkemede tanıklık yapın, Milli Eğitim Bakanlığı’nı zorlayın. Milli Eğitim Bakanlığı 40 saat ders versin. Batı, uygar ülkeler benzer olaylar hakkında dava açarlar, bu davaları sürekli kılarlar. Sonunda Yargıtay’a ve AİHM’e gidecek. AİHM’de dönüp bakacaktır, ‘Anayasa’nızda sosyal devlet yazıyor. Engelliye haftada iki saat ders mi verilir, verilmez diyecek.’ Ve her bir aileye tazminat öngörür. Devlet bu tazminatı ödemekten kaçınacağı için sizin evlatlarınıza 40 saatlik dersi öngörecektir. Bu ortam sağlanmayan aileler dava açabilirler, haklarını arayabilirler. BM’nin dünya kadar sözleşmesi var, buradan yola çıkabilirler. Örgütleriniz var, bu örgütlerden destek alabilirler. Dolayısıyla bizim siyasetçi olarak, yapacağımız katkı varsa sunmaya her zaman hazırız. Hukuki anlamda destek isterseniz gerekirse uluslararası alanlardan da yardım alarak her türlü hukuki desteği size verebiliriz. Siyasi iktidarın sizin talepleriniz yerine getirmek için, haklı olduğunuz davalarda; sesinizi duyurmanıza da ortam hazırlamış oluruz.”