KİLLİGİL, NURİ DEMİRAĞ, ERBAKAN DERKEN SAVUNMA SANAYİNE EL ATANLARIN BAŞINA GELMEYEN KALMADI VE BUGÜN! “İLK YERLİ VE MİLLİ İHA”MIZIN BAŞINA GELENLER Okuyacağınız bu yazı dizisinde, Savunma sanayimizle ilgili hafızalarımızı tazelerden, bir yandan bu gün hala bazı kişilerin nasıl engellendiklerine tanık olacaksınız. Bir yandan da bugün onlarca yerli ve milli savunma şirketimiz, değişik alanlarda hizmet vermeye devam ederken, engellenenler de var. Bu yazı dizisi bu anlamda 2 bölümden oluşuyor. Dünden bu güne kısa bir özet ve bugün yaşananlardan diğerlerinden farklı bir örnek. Diğer başarılı örneklerin hikâyesini, ürünlerini biliyoruz ve görüyoruz. Bundan sonrası için “def-i mazarrat celbi menafiden evladır” anlayışı ile, iyilerin önünü açmak yeni girişimcileri cesaretlendirmek için yaşanan ve tekrarlanmamasını ümit ettiğimiz yanlışların önünün alınması için bu yazı dizisini hazırladık. İçimizden birilerinin yaşamak zorunda oldukları güçlükler, bizden sonrakiler için baht kaynağı olsun diye bu yazı dizisini hazırladık.
“İLK YERLİ VE MİLLİ İHA”MIZIN BAŞINA GELENLER
Okuyacağınız bu yazı dizisinde, Savunma sanayimizle ilgili hafızalarımızı tazelerden, bir yandan bu gün hala bazı kişilerin nasıl engellendiklerine tanık olacaksınız. Bir yandan da bugün onlarca yerli ve milli savunma şirketimiz, değişik alanlarda hizmet vermeye devam ederken, engellenenler de var. Bu yazı dizisi bu anlamda 2 bölümden oluşuyor. Dünden bu güne kısa bir özet ve bugün yaşananlardan diğerlerinden farklı bir örnek.
Diğer başarılı örneklerin hikâyesini, ürünlerini biliyoruz ve görüyoruz. Bundan sonrası için “def-i mazarrat celbi menafiden evladır” anlayışı ile, iyilerin önünü açmak yeni girişimcileri cesaretlendirmek için yaşanan ve tekrarlanmamasını ümit ettiğimiz yanlışların önünün alınması için bu yazı dizisini hazırladık. İçimizden birilerinin yaşamak zorunda oldukları güçlükler, bizden sonrakiler için baht kaynağı olsun diye bu yazı dizisini hazırladık.
DÜNDEN BUGÜNE,SAVUNMA SANAYİİNDE ÖNCÜLERİMİZ
NURİ KİLLİGİL
Nuri Killigil 1899’da doğdu. 1949’da bir suikast olduğundan şüphelenilen patlama sonucu vefat etti. Fahri Mirliva. 3. Ordu, Kafkas İslam Ordusuna komuta etti. 1918’de Bakü Muharebesine katıldı. Killigil Enver Paşa’nın kardeşidir.
Elektrikli torna tezgahlarında ilk hava topunu ve tabancayı o üretti. Kabri Edirnekapı Şehitliğinde, ama cesedi, Fabrikasında suikast olduğundan şüphelenilen patlamadan sonra bulunamadı. 2 Mart 1949 günü saat 17.10'da fabrikada faili meçhul peş peşe 3 büyük patlama meydana geldi. 27 arkadaşı ile birlikte o patlamalar sırasında şehid oldu.
Nuri Killigil Enver Paşa - Babası Ahmet Bey - Kardeşi Nuri (Killigil)
Kiiligil 1899, Şakir Zümre 1885, Nuri Demirağ 1886 doğumludur. Erbakan 1926 doğumludur. 3’ü Osmanlı, bir Cumhuriyet doğumludur.
Nuri Killigil, 1. Dünya Savaşı'nın sonlarına doğru Azerbaycan'a hakim olan Rus ve Ermeni birliklerinin “Mart Olayları” adı ile bilinen “Müslüman katliamları” yapmaları üzerine, “Kafkas İslam Ordusu” adında Osmanlı, Azeri ve Dağıstan askerlerinden oluşan bir ordu ile Azerbaycan'ın işgalden kurtarılmasına vesile oldu. İngilizler Bakü'ye küçük bir aaskeri birlik gönderdi Fakat Nuri Paşa'nın komutasındaki Kafkas İslam Ordusu'nun Bakü Muharebesi'nde İngiliz birliğini 15 Eylül 1918’de yenilgiye uğrattılar. Ekim ayında bu birlikteki Osmanlı askerleri Dağıstan'a geçerek orayı da Rus işgalinden kurtardı.
Ne var ki, Suriye cephesinde, Liman von Sanders komutasındaki Osmanlı Yıldırım Ordular Grubu'nun, Edmund Allenby komutasındaki İngiliz ordusu karşısında Nablus Hezimetine uğraması sonucu Mondros Mütarekesi yapıldı. Mütârekenin ardından, Enver Paşa ülkeyi terk etti. Türkiye, Moskova Antlaşması ile Azerbaycan'ı Sovyetler Birliği'ne terk etmesi üzerine Kafkas İslâm Ordusu terhis edildi.
Savaş sonrası Almanyaya giden Killigil, 1938 yılında Türkiye'ye döndü ve Zeytinburnu'nda bir madeni eşya fabrikasına dönüştürdü. Bu fabrikada tabanca, matara, demir çubuk, gaz maskesi ve mermi üretmeye başladı.
KİLLİGİLİN SAVUNMA SANAYİ FAİLİ MEÇHUL BİR SABOTAJA KURBAN GİTTİ
1941 yılında Nuri Killigil, Ankara'daki Alman büyükelçisi Franz von Papen ile görüşmeye başladı ve Turan fikrine destek vermeye başladı. 1944 senesi sonuna 2. Dünya savaşında Almanyanın kaybettiği anlaşılınca İsmet İnönü Almanya'yı destekleyenlere karşı sert tedbirler almaya başladı. Bu arada Killigil fabrikasını genişleterek yeni motor ve makinelerle havan ve havan mermisi üretimine de başladı. Hükümet Killigilin çalışmalarından rahatsızdı. Killigil fabrikanın silah üretmeyeceğini beyan etse de hükümet çevreleri üretimin devam ettiği kanaatındaydı ve Killigil Turancı fikirlerini koruyordu.
PATLAMADA KİLLİGİLİN CESETİ DE BULUNAMADI
2 Mart 1949 günü saat 17.10'da fabrikada faili meçhul peş peşe üç büyük patlama meydana geldi. İlk patlama kimyahanede olmuştu. Aralarında Nuri Killigil'in de bulunduğu 27 kişi bu patlamada hayatlarını kaybetti. Nuri Killigil'in cesedi bulunamadı ve boş tabutla defnedildi. Patlamanın kimler tarafından gerçekleştirildiği ise meçhul kaldı.
Nuri Killigil ayrıca bu tesisste 9 mm çapında, yarı otomatik tabanca da üretti. Bu tabanca Zamanının ilerisinde bir tasarıma sahipti. Killigilin boş mezarı Edirnekapı Şehitliği mezarındadır.
ŞAKİR ZÜMRE
HUKUKÇU OLACAKTI, MİLLETVEKİLİ, SONRA DA SANAYİCİ OLDU
Şakir Zümre 1885’de Varna’da doğdu ve 16 Haziran 1966’da İstanbulda vefat etti. Cumhuriyet tarihinin ilk sanayicisi idi. İstiklal Savaşı'nın ilk Türk özel "uçak bombası" fabrikasının kuran kişi Cenevrede hukuk okumuştu aslında. O bir Hukukçu idi.
I. Dünya Savaşı sırasında, Varna Türk milletvekili olarak Bulgar Parlamentosu'na 17 Türk temsilciden biri olarak girdi. Mareşal Fevzi Çakmak'ın yakın akrabasıdır. İstiklal Savaşı’na destek vermek üzere yurt dışından Anadolu’ya silah ve cephane gönderdi. İstiklal Savaşı'ndan sonra Türkiye’ye dönen Şakir Zümre, Türkiye’nin savunma sanayisinin ilk özel sektör fabrikasını kurdu. İlk üretimler Bulgaristan’dan getirilen yabancı teknik kadro ile yapılırken daha sonra yerli teknisyenler 1930’lu yıllarda bu fabrikada yönetimi devraldılar.
SAVUNMA SANAYİİNDEN SOBA SANAYİİNE!
Türk Hava Kuvvetleri'nin ve Türk Kara Kuvvetleri'nin ihtiyacı olan ilk silah ve cephaneler, ilk Türk denizaltı su bombaları, Şakir Zümre Fabrikası tarafından üretildi. 100 kg, 300 kg, 500 kg, ve 1000 k’lık uçak bombaları ve çeşitli yangın bombaları bu fabrikada seri olarak üretilmiştir. Türk Deniz Kuvvetlerinin ihtiyacı olan çeşitli boylardaki su bombaları ve cephaneler de fabrikanın seri üretimleri arasındadır. İlk Türk denizaltı su bombaları da bu fabrikada üretilmiştir. Şakir Zümre 1937 yılında yurt dışına, hatta Yunanistan’a silah ve cephane ihraç etmiştir. 2. Dünya Savaşı'nın ardından ABD'nin yaptığı silah yardımı sebebiyle Şakir Zümre Fabrikaları, silah ve cephane üretimini durdurmak zorunda kaldı. Şakir Zümre ilk savunma sanayi tesislerinde soba üretmeye başladı. “Küçük Amerika” olma hayalleri sonunda Uçak bombası üreten fabrika soba fabrikasına dönüştürüldü. Şakir Zümre’nin 1966’da ölümünden sonra faaliyetini ancak 4 yıl daha sürdürebilen fabrika, 1970 yılında kapatıldı.
NURİ DEMİRAĞ
Memet Nuri Demirağ1886’de Divriği, Sivas’da doğdu 13 Kasım 1957, İstanbul’da vefat etti. Milli Kalkınma Partisini ve Türkiyenin ilk Uçak sanayiini kurdu.
Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları inşaatının ilk müteahhitlerindendir. Türkiye’nin 10.000 kilometrelik demiryolu ağının 1250 km’lik bölümünün inşasını gerçekleştirmiş ve bu nedenle kendisine Mustafa Kemal tarafından “Demirağ” soyadı verilmiştir. Cumhuriyet döneminin sayılı zenginleri arasına girmiş ve hayırseverliği ile tanınmıştır.
Türkiye’de ilk uçak fabrikasını kurdu ve ilk sigara kağıdı üretimini gerçekleştirdi. İlk yerli paraşüt üretimini gerçekleştirdi. İstanbul Boğazına köprü yapılması, Keban’a büyük bir baraj yapılması düşüncelerini ilk kez gündeme getiren kişidir.
1886 yılında Sivas’ın Divriği kasabasında doğdu. Bu kasabanın eşrafından Mühürdarzade Ömer Bey'in oğludur, annesinin adı Ayşe Hanım'dır. Babasını henüz üç yaşında iken kaybetmiş, annesi tarafından büyütülmüştür. Ortaöğrenimini Divriği Rüştiye Mektebi’nde tamamladı. 1903'te Ziraat Bankası’nın açtığı memurluk sınavını kazanarak Kangal kazasındaki şubeye atandı. 1906-1909 arasında Erzurum’daki kıtlık sırasında 1909’da depolarda bırakılan buğday ve tahılları kişisel inisiyatifini kullanarak halka uygun bedelle sattı. Bu yüzden hakkında soruşturma açıldı ve aklandı.
1910’da Maliye Bakanlığı’nın sınavını kazandı ve maliye memuru oldu. Beyoğlu Gelirler Müdürlüğü’nde memur olarak İstanbul’a atandı. Bir yandan da Maliye Mekteb-i Âlisi’nde gece derslerine katılarak yüksek öğrenimini yaptı. 1918’de maliye müfettişi oldu. Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti'nin Maçka Şubesi’nin yöneticisi idi.. Nuri Bey, demiryolu yapımı sürerken çeşitli büyük inşaat projelerine de başladı. Karabük Demir Çelik, İzmit Selüloz, Sivas Çimento ve Bursa Merinos tesislerini, Eceabat Havalimanı’nı, Haliç kenarında İstanbul Hal Binası’nı inşa etti. Uçak fabrikası ve gök okulunu kurdu, Yüzlerce pilot yetiştirdi. Orta okul seviyesinde uçak teknikeri, sanat okulu kurdu ve NUDE presiplerine göre burada üretim yaptı. Yeşilköy hava alanı onun eğitim ve test pisti idi. Beşiktaş’ta sahildeki denizcilik müzesi onun uçak fabrikasının yönetim merkezi idi. İnönü dönemi’nde fabrikası iflasa sürüklendi. Demirağ daha sonra DP’den milletvekili olsa da. Dindar, ensi siyonit politikaları benimsediği için “sakıncalı” sayıldı ve engellendi.
Mesude Hanım ile evlenen Mehmet Nuri Bey’in bu evlilikten Galip ve Kayı Alp adlı iki oğlu, Mefkure, Şukufe, Süveyda, Süheyla, Gülbahar ve Turan Melek adlarında 6 kızı oldu. Drexel Üniversitesi biyomedikal mühendisliği bölümü kurucusu Profesör Doktor Banu Onaral torunu, Melike Demirel, Nursuna Memecan yeğenidir.
Bizim ilginç sanayicilerimiz vardır. Mesela Cumhuriyet döneminde Mehmet Ali Kağıtçı 1934 yılında Kocaeli'de SEKA Kağıt Fabrikası'nın temellerini atacaktır. Oysa İstanbulda ilk kağıt fabrikası, Kağıthanede 1453’de kurulmuştur.
Dünden bu güne yaşananları çok kısa bir özet olarak sunalım istedim. Sonra bugün bi,r çok örnek arasından birini seçtik. Sami Cüneyt Özdemir’le konuştuk.
O GÜNLERDEN BUGÜNLERE!..
İLK MİLLİ İHA’MIZ NASIL DÜŞÜRÜLDÜ?!..
-- Bize kendi hikayenizi anlatır mısınız? Bizim sanayileşmemiz hem sancılı olmuştur. Boraksımız, fosfatlarımız, altınımız, bakırımız, gümüşümüz, kömürümüz hep sorun olmuştur. Bize sizin İHA hikayenizi anlatır mısınız? İlk Milli İHA’mız nasıl düşürüldü?
--Önce, siz kimsiniz, Sami Cüneyt Özdemir kim?
-İlk soruya dönecek olursak,
-Evet, uzun bir hikayemiz var ve hala bu işlerle uğraşıyoruz.
Kamu, özel sektör ve milli iradenin sac ayaklarını oluşturduğu Türkiye Cumhuriyeti Savunma Sanâyi’nin özel sektör koluna FETÖ/PDY tarafından vurulan ağır darbenin anlatıldığı bu çalışma ile ihânet, cinayet, komplo ve câsusluk şebekesinin nasıl organize bir şekilde çalıştığını ortaya koymaya çalışacağım. Bakın 15 Temmuzun sene-i devriyesine geldik. Aradan kaç yıl geçti, hala bu tartışmalar sonuçlanmış değil.
-Evet, burada yapacağınız aaçıklamalar, davanın bundan sonraki seyrine de yön vermesi açısından önemli olacak..
-FETÖ tarafından işlenen suçların sayısı henüz bilinmediği gibi ortaya da çıkartılmamış, çıkartılamamış olması sebebi ile bu konuda bir istatistik bulunmamaktadır. Ancak bu çalışmada işlenen suçlardan belki de milli güvenliği en çok ilgilendiren savunma sanâyinin gelişimine katkı sunan bir şirketin Türkiye Cumhuriyeti’nde ilk kez geliştirilen İHA’nın #TUGRULIHA (İnsansız Hava Aracı) başına neler geldiğini ve nasıl düşürüldüğünü anlatılan bu çalışmadaki iddiaların tamamı delillere dayanmaktadır. Pensilvanya’dan alınan talimat ile önce Taraf Gazetesi’nin başlattığı karalama ve yıkım çalışması akabinde sanki bir şirket ortaklık savaşı gibi lanse ettirilerek kamuoyuna sunularak gözden kaçırılmıştır.
Burada anlatacaklarım ışığından FETÖ/PDY tarafından yapılan operasyonların nasıl tek elden yürütüldüğünü, bütün süreçlerin nasıl birbirini ustalıkla takip ettirildiğini gördüğünüzde bu yapının terör örgütünü yanı sıra usta bir câsusluk şebekesi olduğunu anlayacak, dezenformasyon silahının ne kadar etkin kullanıldığına tanık olacaksınız. Burada anlatacaklarım Ertuğrul Gruba yapılan operasyonun çok küçük bir bölümünün özeti olacaktır.
-Evet başlıyoruz..
-Cinayet, komplo ve casusluk şebekesi olan Fetullahçı Terör Örgütü bürokrasi, yargı ve TSK’da yapılanıp güçlendikten sonra kendini yavaşça gün yüzüne çıkartmaya başlamıştır. Güce erişebilmek için milli gücün bütün unsurlarını istisnasız yıldırmış, yok etmiş, parçalamış, hapse atmış, intiharlarına neden olmuş ya da pasifize edip itibarsızlaştırmıştır. Türkiye kamuoyu uzun yıllar daha FETÖ’nün ortaya çıkmaya başlayan operasyonlarını konuşacaktır.
Bu yapının hiyerarşi içerisinde kod adlar, kripto yapılar, hücre yapılanması vb. ile tamamı ile gizli bir teşkilatı, bir istihbarat servisi yapılanması olduğu artık tartışılmamaktadır. Bu nedenle meseleye terör örgütü yanında istihbarat mücadelesi olarak bakılması da gerekmektedir. Dolayısıyla operasyonlar incelenirken bunların hangi enstrümanlarla ve nasıl yapıldığının analizi gerekmektedir.
Burada FETÖ’nün savunma sanayine yaptığı operasyonları konuşuyoruz.
-Savunma Sanayi nedir? Savunma sanayine mutlaka devletin şirketleri mi iş yapmaktadır? Savunma sanayindeki başarılar neler?
- Türkiye’yi İHA, İKA ve ODAK üretimi ile hangi noktalara getirmiş ve getirecektir?
Devletimizin savunma sanayisindeki yatırımları önceki yıllarda gerçekleşmiş olsa idi, şu anda daha ileri bir seviyede olabilirdik. Sürekli engellendik. Ertuğrul Grup’un başından geçenleri dinlediğimizde FETÖ’nün savunma sanayine nasıl ağır bir darbe vurduğunu çok iyi anlayacak ve gün yüzüne çıkmamış bu olay FETÖ’nün Türkiye Cumhuriyeti Devletinin güçlenmesini isteyen kişi ve şirketleri nasıl diskalifiye edilmeye çalışıldığını görüyoruz. Biz bu konuda haksızlıklara, saldırılara uğrayan ilk şirket olmadığımız gibi, bu gidişle son şirket de olmayacağız.
KARABAĞ GERÇEĞİ
- Bu İHA ve SİHA’ların önemi ne?
-Gerek kamuoyu, gerekse de askeri uzmanlar Dağlık Karabağ'da 44 gün süren çatışmaların Azerbaycan'ın lehine sonuçlanmasında ve savaş sahasında Ermenistan'a karşı üstünlük kurmasında silahlı ve silahsız insansız hava araçlarının (İHA #TUGRULIHA) etkin bir şekilde kullanmasının hayati önemine vurgu yapıyorlar. İHA ve SİHA’ların önemini çok hızlı anlamak için Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev’in basın açıklamasına bakalım: “Türkiye'nin ürettiği SİHA'lar sayesinde "değeri 1 milyar doların üzerinde olan Ermeni mühimmatını imha ettiklerini" söyledi. Ancak Aliyev, France 24 kanalına verdiği mülakatta, ellerinde kaç tane İHA ve SİHA olduğuna ilişkin soruya ise "Yeterince var." yanıtını verdi ve kesin bir sayı belirtmedi.
İngiliz The Guardian Bayraktar silahlı insansız hava araçlarının (SİHA) bölgedeki askeri dengeyi hızla değiştirdiğini yazdı. Telegraph gazetesinde yer alan haberde ise savaşın doğasının değiştiğine dikkat çekiliyordu. Financial Times Türkiye’nin yükselen bir drone gücü olarak SİHA konusunda ABD, İsrail ve Çin’e rakip olduğunu gündeme getirdi. Alman Die Welt Türkiye’nin SİHA teknolojisinde öncü ülkelerden biri haline geldiğine ve askeri başarılar kazandığına yer verdi. Fransız Liberation ise SİHA’ları Türkiye’nin gücünün ve bağımsızlığının sembolü olarak yansıttı.
Rus basınında Kazakistan’ın Çin insansız hava araçlarından (İHA) vazgeçip Bayraktar TB2 satın alacağı haberleri yer aldı. ABD’den Forbes dergisi Türk SİHA’larını “sihirli mermi”, Foreign Policy“uçan zırhlı hayvan” İspanyol El Pais ise “gökyüzünün yeni sahipleri” olarak tanımladı. Türk SİHA’ları İsrail ve Yunanistan medyasında da sıkça yer buldu. Bunca gündemin oluşmasında esasen etkili olan, SİHA’ların üretim süreçlerinin dramatik öyküsü, harp tarihinde ilklere imza atması ve bölgedeki çatışmaların seyrinde belirleyici bir rol oynamasıdır.
Türkiye böylece gücü küresel sınırlara ulaşmaya aday bölgesel güce sahip bir ülke konumuna ulaşmıştır.
- FETÖ’cüler, PKK, Terör örgütleri Türkiye’nin bu başarasından rahatsız olmuşlardır herhalde.
- Tabi ki olmuşlar, Bayraktar SİHA’ları karalayan firari FETÖ’cülerin sosyal medya paylaşımını yapmışlardır. Bu rahatsızlık Suriye ve Libya’daki başarılarla ve Azerbaycan Zaferi sonucunda mı ortaya çıkmıştır? Söz konusu rahatsızlık ve operasyon süreci Kemal Ertuğrul’un 2000 li yıllarda başlattığı başarılı çalışmaları sırasında da kendini göstermiş ve kendisi ile birlikte şirketine yapılan bitirme operasyonu sürecinin başlatılmasına neden olmuştur.
- Üretı̇ldı̇ğı̇ yıla göre, “dünyadakı̇ en teknolojı̇k ve en fazla uçuş süresı̇ne sahı̇p Tuğrul İHA” nasıl düşürüldü? Öyle diyorsunuz. Madem 60 yıllık bir sanayi geçmişiniz var. Bize bu 60 yıllık ertuğrul grubun başına gelenleri anlatır mısınız?
-Ertuğrul Grup; Kemal Ertuğrul’un babası Mehmet Ertuğrul tarafından kurulmuş bir aile şirketidir. Ana faaliyet alanı İnşaattır. Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Ertuğrul’un oğlu Kemal Ertuğrul’dur. 2000’li yıllarda Kemal Ertuğrul’a TSK’nın 2 subayının Türkiye’nin savunma sanayinde çok eksiklerinin bulunduğu bu nedenle bu alana yatırım yapmasının ülke geleceği için büyük öneme sahip olduğu dünyada da savunma sanayinin özel sektör tarafından geliştirildiği ilkeye birlikte omuz verelim demeleri üzerine Ertuğrul Grup Yönetim Kurulu Başkanı Kemal Ertuğrul işe girmeye karar verir ancak, ortaklarının karşı çıkmaları üzerine Kemal Ertuğrul oğlu ve kardeşleri ile eşi üzerine kurduğu Er Asya ve Ertuğrul Savunma Şirketleri ile bu işe girer. Bu işe girmeden önce Grup bünyesinde yurtdışı ve yurtiçi İnşaat şirketleri, çimento fabrikası, hazır beton tesisleri, benzinlikler, makine imalathaneleri, beton boru ve parke taşı tesislerini barındırıyor. Kemal Ertuğrul kafasında planladığı projeleri Bilgisayar Mühendisi olan Ö.D. ve M.T. hayata geçirerek öncelikle Mini İHA #TUGRULIHA tasarlanıyor ve imal ediliyor başarılı bir şekilde uçuruluyor, adrese teslim bomba olarak bilinen katlanır kanatlı akıllı mühimmat projesi, uzaktan kumandalı TOMA projesi gibi projeler zırhlı araçları mayından koruyan kalkan, büyük patlamalara dayanıklı zırhlı kulübe, duvar gibi birçoğu günümüzde bile yeni sayılacak veya olmayan projeler yapıyor.
2011’DE JET MOTORLU UÇAK HEDEFİMİZ VARDI
-Projeniz motor, mühimmad, silah gibi entegre bir proje idi sanırım...
- Evet. Bu projeler devamında 2011 yılında daha büyük 6 metre kanat açıklığına sahip yeni İHA #TUGRULIHA projelendiriliyor, prototip üretimine başlanıyor hatta TEİ kendi ürettiği motorlarının kullanılmasını teklif dahi ediyor! Jet motorlu hedef uçak, TUĞRUL MİNİ İHA ile adrese teslim akıllı mühimmat projesi yapılıyor. Bu mühimmatların savaş uçaklarına takılmasının üretici iznine tabi olduğu bu izinleri almanın onyıllar süreceği savaş uçağında kullanılabilmesi için ABD’den izin alınması, bu nedenle F16’ya ABD izni olmadan mühimmat eklenemediğinden bombaya dönüştürülen mini İHA’ları uçaklara herhangi bir eklenti yapmadan, ek bir proje geliştirerek bu sistemle ilgili özel konteynır dizayn edilip içine mini İHA’lar katlanır kanat sistemine dönüştürülüyor ve kargo uçağına yükleyip sınırda uçurularak konteyner içinden Türk subaylarının koordinat girerek düşman hedeflerine gönderiliyor. Mini kamikaze İHA’lar hedeflerini çarparak patlatan projeye dönüştürülüyor. O dönem ülkemizde olmayan katlanır kanat İHA Tuğrul ’da, İKA (insansız kara aracı), ODAK (karakol savunma kulesi) içerden ekrandan yönetilen, akıllı mühimmat füze sistemi ve jet hedef uçağı gibi projeler süratle geliştiriliyor.
O GÜN TUĞRUL İHA #TUGRUL IHA’NIN ÖZELLİKLERİ İSRAİL’İN "SKYLARK"INDA
VE ABD’NİN "RAVEN"İNDE DAHİ YOK!
-Peki sonra ne oluyor da Taraf Gazetesi olaya el atıyor!
-Bakın, bu dönemde Tuğrul İHA #TUGRULIHA’nın özellikleri İsrail’in Skylark’ında ve ABD’nin Raven’inde dahi yok!
Kemal Ertuğrul’un projelendirip hayata geçirdiği Tuğrul’un o dönem ABD ve İsrail’in yapmış olduğu İHA’ların özelliklerinin karşılaştırması. Tuğrul diğer İHA’lardan kat kat daha üstün.
Bunlar dışında zırhlı kulübeler, zırhlı araçların altına konulan kalkan, arabaların hepsinin modeline göre ağırlığını girip içindeki kişi + ağırlığın ölçümü ve elektronik bir sisteme girişi suretiyle (Apple gibi) hangi aracın normalden fazla yükü var, bu yük bomba mı değil mi? gibi çalışmalar yapılmış ve patentleri alınmış idi.
Ö.D. İsrail’in ürettiği Heronların Türkiye’ye satışı sırasında İsrail’e de gitmek suretiyle çalışmış, İHA #TUGRULIHA ve otonom araçlar konusunda büyük bir otorite. Buraya dikkat; Ö.D. 17-25’ten hemen sonra telefonu usulsüz dinlendiği için savcılık tarafından çağrılıyor. Yani Fetönün telefon dinlemesi yaptığı açık ve net! Fetö, Ertuğrul Savunmanın yaptığı projeleri anlık takip ettiği ve tüm projelerden haberdar olduğu anlamına geliyor. Şirket adına projelerde çalışan M. T. ise iki defa yurt dışı projelerinde Birincilik alıyor. Bu dönemde böyle bir kadro ile çalışan başka bir şirket bulunmuyor! Kısaca anlatılanlar hayal ya da algı operasyonu değil!
Yine K.E. ve ekibi; İKA (İnsansız Kara Aracı) mayın dedektörü, meskûn mahal ve arazide uzaktan kumanda ile İHA’nın #TUGRULIHA yönlendirmesi ile tek başına savaşacak 2000’li yılların en gelişmiş robotik savaşçısı. Diğer bir anlatımla Karakol’dan İHA’ya, İHA’nın da yukarıdan kuş bakışı görüntüyü Karakol’a yansıtması ile İKA’nın yönlendirildiği dünyanın en gelişmiş, dönemi itibari ile insansız muharebe aracı! Uzaktan kumanda ile İKA kontrol edilerek özellikle sınırlardaki karakolların korunması ve operasyonlara tek başına ya da öncü kuvvet olarak çalışan bir sistem. TUĞRUL İHA hem açık alan hem de şehir içi kullanıma uygun, gizlilik gerektiren izleme operasyonları ve uzun mesafeli takipler için geliştirilmiş menzili ile her hava şartında kesintisiz görev yapabilen gece gündüz görüntüleyebilme kabiliyeti ve sadece 15 dakikada operasyona dahil edilebilme özelliklerinin yanı sıra güvenli iniş bölgesi tanımlama ve otomatik olarak insansız bölgeye inebilme özelliği taşıyor.
-Nuri Demirağ da zamanında bu konuda öncü isimlerden biri, aradan kaç yıl geçmiş yeniden bu konuya geri dönüyoruz ama yine benzer engellemelerle karşılaşıyoruz. Sizin hikayeniz yeni bir Nuri Demirağ hikayesi gibi sanki. Yeni bir Killigil, yeni bir Şakir Zümre hikayesi. Erbakanın Gümüş Motor hikayesi gibi.
-Evet, maalesef tarih tekerrür ediyor. Bakın bizim ürettiğimiz Tuğrul İHA’nın kanat açıklığı 6 metre olan büyük versiyonunun dizayn resimleri. Daha kimse
- Mehmetçiğimizi şehit vermemek için tasarlanan İ.K.A. lardan söz ediyorsunuz...
-Evet.. ODAK Kara Kuvvetleri ve Jandarma Genel Komutanlığı’nın bünyesinde bulunan sınır karakolları ile özellikle iç güvenlik harekâtı icra edilen bölgelerinde bulunan birliklerinin dış kuşak emniyetinin sağlanması ve savunma durumunda kalan birliğin hassasiyetlerinin giderilmesi maksadıyla tasarlanmıştır. ODAK yeni nesil sabit nöbetçi sistemidir. Tasarım ayrıntıları sayesinde çoklu platform olarak kullanılabilecektir. Kara Kuvvetleri ve Jandarma Genel Komutanlığı’nın en çok kayıp verdiği alanlardan olan dış kuşak nöbetçilerinin insandan arındırılmasını sağlayarak insan kayıplarının sıfıra indirgenmesini hedef alan dünyada eşi benzeri bulunmayan silah sistemidir.
Şekil 4: Karargâh dış kuşak savunmasında kullanılmak üzere ve Mehmetçiğimizi şehit vermemek için tasarlanmış ODAK sabit nöbetçi sistemi.
ROBOT ASKER DE YAPMIŞIZ!
-Siz resmen robot asker yapmışsınız. Bu silah nasıl çalışıyor?
-Makineli tüfek sistemi ile kule içerisinde dışarıdan görünmeyen makineli tüfeğin karargâha yapılan herhangi bir saldırı sırasında sensörler sayesinde terörist ateşine anında karşılık verebilen ve karargâh içerisindeki personelin ekrandan ve joystick ile idare edebileceği hatta uydu aracılığıyla Genel Komutanlıktan bile kumanda edilebilecek personeli hiçbir şekilde riske atmadan teröristler ile çatışabilecek bir sistemdir. Personelden alacağı komut çerçevesinde birkaç saniye içerisinde gizlendiği yerden çıkarak hedefleri imha eden asimetrik savaşa uygun insansız bir araçtır.
- Taraf Gazetesi konusuna geri dönecek olursak. bu işler maalesef siyaset, bürokrasi, akademi, kimi sermaye grubları, kimi STK’lar ve media birlikte hareket ediyor. Media tetikçiliği denilen bir şey de var maalesef günümüzde, şimdi buna bir de troller eklendi.
-19 Ağustos 2014 tarihinde Taraf Gazetesi’nin 4. sayfasında Ekonomi bölümünde “AKP’li Holding’in zula skandalı” Ak Parti ile birlikte bu işi yapıyor algısı oluşturuluyor. Haber metninde G.Ö’nün mağdur olduğu belirtiliyor. Kısaca Taraf Gazetesi G.Ö’e arka çıkıyor! Yargıyı etkilemek amaçlı algı operasyonu çerçevesinde tamamen yalan ve iftiradan oluşan haber metni incelendiğinde haberde yer alan ve sekreter olduğu belirtilen şahsın vesikalık fotoğrafının dahi haber metnine eklenmesi, haberin dosya halinde Taraf Gazetesi’ne servis edildiğini ortaya koyuyor.
19 Ağustos 2014 tarihinde FETÖ tarafından devleti yıpratma kapsamına Kemal Ertuğrul’u da dahil etmiştir.
-Sonra ne oldu?
-Akabinde Kemal Ertuğrul’un imzası taklit edilerek sahte evrak oluşturarak bu evrakın fotokopisi ile G.Ö, Kemal Ertuğrul ve Grubun bütün personelinden organize suç örgütü iddiası ile şikayetçi oluyor ve hepsine göz altı kararı çıkarttırıyor. Organize suç örgütü diye şikayetçi olduğu personel 25 gün önce G.Ö’e bağlı çalışan sigortalı kişilerdir.
G.Ö 15 Temmuz darbe girişimi başarılı olamayınca bu sefer kendini devlet yanlısı gösterme çalışmalarına başlamış ne kadar yurtsever varsa onlarla ilgili FETÖ’cü suçlaması yapmaya başlamıştır.
Emniyet ifadesinden sonra Savcı ifadesini dahi almadan tutuklamaya sevk edip tutuklanmasını talep ediyor. Mahkeme tutuklama kararı vermiyor ve bir personel ve Kemal Ertuğrul serbest kalıyor.
Bunun belgesini sunuyorum. Müracaat savcısı Kemal Ertuğrul ile birlikte 8 şirket çalışanı için ısrarla kararlara itiraz edip, 4 kere tutuklu yargılanmalarını talep etmiştir. Ne gariptir ki 7 şirket çalışanı G.Ö. resmi yönetiminde yıllardır çalışanlarıdır. Kemal Ertuğrul 3 sene önce 2010 yılınada yönetim kurulundan ayrılmıştır.
Şirkete önceki yıllarda G’nin “ülkücü arkadaşım” diye şirket vekaletlerini verdirdiği Av.R.K. Ak Parti milletvekili H.İ.’i araya koyarak davalara bakmak istediğini iletiyor. Kemal Ertuğrul H.İ.’nin bu teklifini kabul ediyor. Av.R.K’ye dosya verilip ödeme yapılıyor.
Av.R.K ile G.Ö yakın arkadaşlar hemen hemen her akşam kahvede beraberler G. ve R’nin aynı baz istasyonundan ne kadar sinyal verdikleri ve HTS kayıtları incelendiğinde yakınlıkları anlaşılacaktır. Savcı müracaat savcısı olmasına rağmen 4 kez Kemal Ertuğrul ve şirket çalışanları için tutuklu yargılansınlar diye dosyaya itiraz ediyor, mahkemeler itirazları da kabul etmiyor. Av.R.K Kemal Ertuğrul’a kol kanat germiş olsa idi 4 kez savcı itiraz eder miydi? Akabinde yani ilk duruşmada Av. R.K Kemal Ertuğrul’un davasına istifa mektubu sunar mıydı? Burada 1. Ağır Ceza Mh. E: 2013/236, 04.10.2013 tarihli duruşma zaptı’nı takdim ediyorum.
Allah rızası için bakar mısınız, biz neyle uğraşıyoruz. Ne yapmak için yola çıkmıştık, nelerle uğraşıyoruz.
Dikkat ederseniz Av.R.K, G.Ö. ile yaptıkları plan dahilinde davaya hiç katılmayıp, Kemal Ertuğrul’u hiç savunmadan, birinci celsede istifa dilekçesi vermiştir. Müracaat savcısına defalarca gidilmesine rağmen ifade almayan savcı Kemal Ertuğrul ve şirket çalışanlarının tümünü organize suç örgüt diye sabah erken saatte evlerinden fetöcü polislere aldırmış ve emniyette saatlerce sorgulatmıştır. Ertesi gün savcı tarafından tutuklama istemiyle mahkeme karşısına çıkartılan Kemal Ertuğrul ve şirket çalışanları hakkındaki tutuklama talebi reddedilmiştir. Talebi reddedilen müracaat savcısı ısrarla tekrar tekrar 4 kere tutuklu yargılanması için mahkeme kararlarına itiraz etmiştir. Ortada tutuklama olmamasına rağmen G.Ö., şirket çalışanlarının ve Kemal Ertuğrul’un Jet Tahliye edildiğini yandaş gazetelere haber yaptırıyor.
-Bundan sonrası artık bir sanayi konusu değil. Media konusunu da geçtik, konu yargı sorunu haline geliyor, anlaşıldığı kadarı ile.
-Evet, bu şartlarda bu ülke nasıl kalkınır. Mediası böyle, yargıda yaşananlar böyle.. Sahte imza ile ilgili belge o kadar ilginçtir ki Kemal Ertuğrul’da imzanın kendisine ait olmadığını belirterek sahte evrakın fotokopisini dosyadan alarak şikayetçi oluyor. Şikâyet her nasılsa aynı savcıya düşüyor. Aynı savcı fotokopi belge ile sahtecilik olmaz diyerek takipsizlik kararı verirken, aynı belgeye istinaden G.Ö.’ün şikayetindeki aynı belgeye imza incelemesi talep ediyor. Bilirkişiye gönderiyor. İlginçlikler bununla da bitmiyor. Söz konusu dosyada savcı polise gönderdiği emirde 4 şirketin belgelerini mali polis baskınıyla şirketten aldırıyor. Olaya konu 5 şirket var. Bilirkişi raporu önceden hazırlanmış olsa gerek, bilirkişiler polisin almadığı ellerinde evrak ve bilgileri olmayan beşinci şirket ile ilgili de rapor düzenliyor. Bilirkişiler asılsız, kendi içerisinde çelişkili ve yanlı rapor düzenliyorlar. Bilirkişilerden yazdıkları yanlı ve çelişkili rapor için herhangi bir bilgi ve belge istenmiyor. Rapora yapılan kapsamlı itiraz ile rapor itibarsız hale geldikten sonra acele ile Ticaret Bakanlığı İç Ticaret Genel Müdürlüğü’nden aldırılan raporda Anayasanın 138. maddesine aykırı olmasına rağmen yanlı müfettiş raporu düzenlettiriliyor.(12.11.2012 tarih 2012/248-15 sayılı rapor) Bu dönemde Bakanlıkların Genel Müdürlükleri’ne FETÖ’cülerin hakim olduğu herkesin malumudur. (Bakanlık müfettişi ile G.Ö. ilişkisi HTS kayıtlarından tespit edilebilir.) Savcı bilirkişi heyetinin asılsız ve yanlı raporuna yapılan itirazları gözardı ederek müfettiş raporu G.Ö. tarafından dosyaya sunulduktan sonra aynı bilirkişi heyetine ek rapora gönderiyor. Bilirkişi heyeti anayasaya aykırı ve yanlı müfettiş raporundan kopyala-yapıştır yöntemi ile ek rapor olarak dosyaya sunuyorlar. (Burada üzerinde durulması gereken önemli bir nokta ise 15 Temmuz hain darbe girişimi sonrasında Hakim-Savcılar ihraç edilirken, Bilirkişilere neden dokunulmadığıdır?) Yukarıda bahsi geçen bilirkişi heyeti birbirleri ile ilişkili. Böyle bir heyetin oluşturulması kanunlara da aykırı.
-Burada duralım isterseniz. Sizin yaşadıklarınız sıradan insanın tahammül sınırlarının ötesine geçiyor. Bu röportajı bu durumda ara vererek birkaç bölüm haline yayınlamak gerek.
Sanırım daha anlatacak çok şeyiniz var.
-Evet, henüz yeni başladık. Örgüt içi kavga, Akın İpek davası, Yargı imamı Boydaklar ve daha neler neler.
-Bugünlük bu kadar yeterli, teşekkür ediyorum.
-Ben teşekkür ederim.
-Bu hikayeyi konuşmaya devam edeceğiz. Bundan sonrası bayram sonrası inşallah. Erbakan Milli Sanayi hamlesinde, yeniden büyük Türkiye’yi inşa etmek için yola çıktığında “100 Bin tank motoru yapmaktan“ söz ediyordu. Bizim Media da dalga geçiyordu. Bizim o kadar Tankımız yoktu, Erbakan bu kadar tankı ne yapacaktı. Erbakan “Ekonomik istiklal olmadan gerçek bir istiklal olmayacağını söylüyordu. Ne demek istiyordu acaba. Bunları da konuşuruz yeni röportajımızda.