Kimyasal silahlar için kritik uyarı! Farkında olalım, korkmayalım

Adli Bilimciler Prof.Dr. İ.Hamit HANCI ve Prof.Dr. Levent KENAR, kimyasal silahlar konusunda bir makale yazdı. İşte o yazı...

Kimyasal silahlar çok eski çağlardan beri ilkel yöntemlerle de olsa kullanılmakta olup kimya alanındaki gelişmelere paralel olarak özellikle Birinci Dünya Savaşı ve sonrasında kimyasal silahların geliştirilmesi ve kullanılması devam etmiştir. Önceleri “Harp Gazları” diye de adlandırılan kimyasal silahlar artık terör örgütleri tarafından üretilmeye ve kullanılmaya başlanmıştır. Son yıllarda ülkemize komşu Suriye’de ve Irak kuzeyinde küçüklü büyüklü yüzden fazla kimyasal silah saldırısı meydana gelmiş, dünyanın da çeşitli noktalarında bu silahlar gerek terör gerekse suikast maksadıyla kullanılmıştır. Bu sebeple, kritik bir coğrafyada bulunan ülkemizin ve halkımızın bu silahlar konusunda bilgi sahibi olması ve farkındalığımızı arttırmamız büyük önem kazanmıştır. Aynı zamanda “Kitle İmha Silahları” diye de adlandırılan kimyasal silahlar sadece öldürmek ve yaralamak maksadıyla değil, o bölgede toplum hayatını gıda ve suları kirletmek, ö bölgenin ekonomisini olumsuzu etkilemek kritik kurumlara ve sansasyonel saldırılarla kaosa sokmak amacıyla da kullanılabilir. Bu tür silahlar insanların toplu olarak bulunduğu AVM’ler, metro istasyonları, okullar, askeri birlikler, otogar, havalimanları, spor karşılaşmaları, vb. gibi yerlerde kullanılabileceği ses getirebilecek haber değeri olan alanlarda da gerek suikast gerekse küçük çaplı saldırılar şeklinde de kullanılabilir. Çok çeşitli kimyasal silahlar mevcuttur, ancak dünyada depolanmış ve kullanıma hazır olması sebebiyle sinir sistemini etkileyen “sinir gazları” ve cildi ve solunum sistemini yakarak etkileyen “hardal gazı” özellikle ön plana çıkmaktadır. Bu iki önemli kimyasal silahın özelliklerinden kısaca bahsedecek olursak; SİNİR GAZLARI Sinir gazları, canlıları öldürücü özellikte olan kimyasal maddeler olup vücuda giriş yolları gözler, solunum yolu ve ciltten emilim şeklindedir. Sinir gazlarının solunmasıyla solunum yetmezliği gelişir, kişi nefes alırken zorlanır, aşırı burun akıntısıyla birlikte ağızdan salya gelmesi görülür. Saniyelerle dakikalar arasında oluşabilen bulanık görme, baş ağrısı, burun akıntısı, yoğun miktarda tükürük salgılama, nefes darlığı görülür. Sonrasında ilk yardım yapılıp tedavi edilmezse, 2 solunum durması, kas titremeleri, kas güçsüzlüğü, bilinç kaybı, idrar ve dışkı tutamama meydana gelir. Sinir gazlarının ciltten emilmesiyle, başlangıçta kas titremeleri ve terleme daha sonra tüm kaslarda oluşabilen kas seğirmeleri ve güçsüzlük görülür. Erken müdahale edilmezse, solunumun durması veya güçlükle nefes alma, bulantı-kusma ve güçsüzlük, bilinç kaybı, idrar ve dışkı kaçırma ve sara tarzında nöbet geçirebilir. Deriden emilmesiyle veya sindirim yolundan vücuda girerse gözdeki etkileri ya geç ortaya çıkar ya da hiç oluşmaz. Göz bebeklerinin küçülmesi, her iki gözde birden olabileceği gibi tek gözde de görülebilir. Sıvı formdaki sinir ajanlarının deriye temasıyla beraber ilk belirtiler bulantı-kusma olabilir. Ayrıca ishal, istemsiz olarak idrar-dışkı kaçırılması ve göğüste yanma-ağrı hissi görülebilir. Yüksek dozlarda maruz kalınması veya tedavi alınamaması veya geç kalınması durumunda şuur kaybı oluşur. Sinir gazıyla temastan sonra hayatta kalanlarda birkaç hafta boyunca sürekli uyku hali, kısa süreli hafıza kayıpları ve baş ağrıları görülebilir. Sinir gazlarına maruziyetin ilk yardım ve tedavisinde; Yaralı, öncelikle en kısa sürede olay bölgesinden uzaklaştırılmalıdır. Sonra “dekontaminasyon” diye adlandırılan yaralının tüm vücudunun tepeden tırnağa bol su ile yıkanması işlemi, bu kimyasalların tedavisindeki en önemli aşamadır. İlaç tedavisiyle başarının sağlanabilmesi için öncelikle hastaların dekontaminasyonu yapılmalıdır. Yaralı, kimyasal ajandan arındırılırken temizlenmesi gereken vücut bölgelerinin öncelik sırası yüz, boyun, göğüs, karın, kollar-eller ve diğer bölgeler şeklinde olmalıdır. Bu amaçla kullanılabilecek birçok ticari solüsyon olmakla beraber, çevremizde ve o andaki kaos içerisinde kullanılabilecek en iyi arındırma maddesi su ve sabun olacaktır. Diğer bir solüsyonumuz da çamaşır suyudur. Çamaşır suyunun, su ile 10 kat seyreltilerek kullanılması gerekmektedir. Maruz kalan kişi olay bölgesinden uzaklaştırıldıktan sonra ileri tedavi ve sağlık desteği için bu konuda görevlendirilmiş AFAD ve Sağlık Bakanlığı ekiplerine teslim edilmelidir. HARDAL GAZI Hardal gazı olarak bilinen “Mustard” yağsı ve sarımtırak bir sıvı görünümünde olan ve kimyasal silah olarak kullanılan en güçlü yakıcı silahtır. Ani ölümlere sebep olabilen 3 sinir gazlarından farklı olarak, hardal gazı uzun süreli etkilere sahiptir ve öldürmekten çok insanlar üzerinde kalıcı etki bırakırlar. Sıcak ve nemli havalarda gazın etkisi şiddetlenirken, etkilerin başlama süresi de kısalır. Hardal gazı havadan ağır olduğu için siper ve hendek gibi çukur yerlerde birikim gösterir. Bu nedenle uçaktan sprey şeklinde atılmak yerine bombalar, roketler ya da çeşitli patlayıcılarla ortama salınır. Temas ettiği vücudun herhangi bir bölgesinde tahriş ve yanık oluştururlar. İnsan cildinde ilk teması takip eden 6-8 saatlik bir gecikmeden sonra ödem gelişir ve cilt üzerinde içi sıvı dolu ağrılı şişlikler oluşur. Hardal gazının hızlı etkileri akciğerler, göz ve cilt üzerinedir. Isıya bağlı yanıklardan farklı olarak tipik özelliği gecikmiş etkisidir. Bu yanıklar zehirlenmeden en az birkaç saat sonra ortaya çıkar. Çoğu vakada cilt üzerindeki kızarıklıklar yavaş yavaş yerini mustard gazı yanıklarının karakteristik yaralarına bırakır. Maruz kalan vücut bölgesine bağlı olarak maruziyetten 3-9 gün sonra deri altında ödem oluşur. Daha sonra deride vezikül denen içi sıvı dolu baloncuk tarzında şişlikler gelişir, ki bunlar bir toplu iğne başı kadar veya daha küçük büyüklükte lezyonlar şeklinde olup ileride daha büyük yaralara dönüşebilir. Bu yaraların ortalama iyileşme süresi 20-25 gün iken, şiddetli vakalarda (özellikle vücudun katlantılı bölgelerinde) bu süre aylara kadar uzamaktadır. En şiddetli şekilde zarar gören bölgeler nemli ve sıcak bölgelerdir (cinsel bölge, koltuk altları gibi). Göğüs ve ellerin sırt bölümü (Avuç içi ve tabanı nadir olarak etkilenir) ve kolun ön tarafı sıklıkla farklı düzeylerde yaralanmaktadır. Genel olarak ise hardal gazı başağrısı, kusma, bulantı, kansızlık gibi etkilere neden olabilir, kişilerin enfeksiyonlara yatkınlıkları artar.

Yazının tamamını okumak için tıklayınız...

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Güncel Haberleri