Dünkü yazımda Ortadoğu’daki gelişmeleri değerlendirirken, küresel güçlerin ve sermayenin etkisini anlatmak için masonik yapılanmalara ve bu yapıların felsefelerine değinmek için şöyle bir paragraf yazmıştım:
‘33. Derece Mason olanlara verilen madalyonda geçen ‘Ordo ob chao’ Latince’de , ‘ kaostan çıkan düzen’ anlamına geliyor. 1 ABD Doları’nın üzerinde ise ‘Novus Ordu Seclorum’ yani ‘Yeni Dünya Düzeni’ yazıyor.’
Malum Ortadoğu’da kaosu yaratanlar, elbette buradan yeni düzen de çıkaracaklar. Ve buna da gerçekten yeni dünya düzeni diyorlar.
Bunun üzerine çok sevdiğim , değer verdiğim, bir o kadar da vatansever olduğunu bilip inandığım bir arkadaşım aradı. Ve önce şakayla , ‘Yine masonlara çakmışsın?’ dedi sonra ekledi:
Ben de 33. Derece Mason olanlardanım biliyorsun. Ama Türkiye’deki masonlar dünyadaki masonik yapılanmanın çok fazla arkında değiller. Daha çok ritüel masonluk Türkiye’deki. Aslında masonlar ve dernekler iyi kullanılırsa lobi çalışmalarında büyük katkı sağlarlar. Biliyor musun bizim Kıbrıs’ta kurduğumuz masonik çalışma ile oradaki Rotary Derneklerini dünya KKTC’den önce tanıdı!
Olacak şey değil. Doğrusu bugüne kadar hiç duymamıştım. Eksiğim çok büyükmüş. Sonra hikayesini dinledim ve araştırdım. Hikaye aynen şöyle:
İstanbul’dan Kıbrıs asıllı çok sevilen bir Rotaryen, Kuzey Kıbrıs’ta iki Rotary Klübü kuruyor. "Lefkosa Sarayönü Rotary Klübü" ve "Girne Rotary Klübü” 25 yıldır da uluslararası alanda tanınmadan yani ‘Charter’larını alamadan çalışma yapıyorlar. ‘Bunların tanınmasını nasıl sağlayabiliriz?’ seklinde bir çalışma başlatıyorlar. KKTC tanınmadığı için, KKTC Yasalarına göre kurulan dernekler de tanınmıyor. Bunu çok yakın tanıdığı, Uluslararası alanda çok çevresi olan bir iki arkadaşına danışıyor. Bu danıştığı kişiler, çalışmaların ön planında "Rotary Club of New York” un yer almasını sağlayarak, görevi devralıyorlar. O günlerde yani Mayıs 2004’te hem BM de, hem de Uluslararası alanda etkin olan tanınmamış 33. derece masonlar ve Tampliye Sovalyeleri üzerinden arka plan çalışması başlatılması planlanıyor. İstanbul Rotary devreden çıkartılarak, masonlar ile arka plan çalışmaları başlatılıyor. Bir gurup, bu mason ve şövalye ekibinin içine dalıp, Uluslararası Rotary tarafından lobi çalışmalarına başlıyor. Diğer gurup 33. derece masonları ve Tampliye Sovalyeleri üzerinden yine dönemin BMGK Başkanı Kofi Annan üzerinden lobi çalışmalarına başlıyor. Bu iki kanal görüşmesi sırasında iki koşul üzerinde anlaşılıyor. Birinci koşul, ülke ismi. Ne Güney’in dediği gibi Kıbrıs Cumhuriyeti olacak, ne de Kuzey’in istediği KKTC olacak. Bunun yerine Annan Planı’nda olan isim “Cyprus” olması konusunda hem fikir kalınıyor. İkinci koşul ise, her çalışma Güney Kıbrıs Rotary klüpleri ile birlikte baris amaçlı yapılacak. BMGK Yardımcısı, o donemde İngiltere’nin eski Ankara Büyükelçisi Kieren Prendergast . Ve çalışmayı yürüten kişiye, ‘eğer bana Rotary’den bir telefon gelirse (yazılı olmaz ama sözlü olarak )evet sakınca yok diye, Cyprus ismi kullanıldığı sürece tanınma sertifikası verebilirsiniz derim’ diyor. Hemen Rotary tarafından telefonlar ayarlanıyor ve beklenen o telefon Rotary’den BM’e Prendergast’in ofisine açılıyor. Prendergast da tam anlaşma gereği, ‘evet’ diyor ve 3 hafta içinde Charter’lar alınıyor Charter’lar Kuzey Kıbrıs’ta düzenlenen resepsiyon ile veriliyor.
Rauf Denktaş bu duruma çok seviniyor. Kendisine özel ziyaret yapıldığında , gözlerinden yaş gelip ağlıyor. Bilindiği gibi Denktaş’ın kendisi de, Klerides ile birlikte ayni Mason Locası üyesiydi. Ve Kıbrıs Savaşı sırasında Klerides ile nasıl özel bir hattan, birbirlerine hasta olduklarında ilaç gönderdiklerini anlatmıştı özel sohbetlerinden birisinde.
Şu anda Kuzey Kıbrıs’ta başka Rotary klüpleri de işte bu emsal üzerinden kurulmaya devam ediyor.
KKTC uluslararası alanda tanınmamasına rağmen, KKTC yasalarına göre kurulan Rotary Derneklerinin tanınması da böyle sağlanmıştı. Bu hikaye, ‘neler oluyor hayattta’ dedirtecek türden. Yarın unutulan, unutturulan, son zamanlarda Lavand yapılanmasına maruz kalan Kıbrıs’ı yazacağım.