“Beni bu güzel havalar mahvetti “diye başlayan Orhan Veli Kanık’ın unutulmaz şiiri. Ya da Coşkun Sabah’ın “Baharı bekleyen kumrular gibi” şarkısı. Hepsi tarih oldu artık.Bahar diye bir şey kalmadı. Kıştan yaza, yazdan kışa geçiliyor. O güzel bahar aşkları, o doyumsuz bahar akşamları yaşanmıyor artık. İlişkiler ya kısalıyor kış ayları gibi ya da gecelik oluyor yaz ayları gibi. Önümüz yaz ve bu yaza Covid 19 yasaklarıyla giriyoruz.”Sebaha kadar eylencez” muhabbetlerinin hayal olacağı ve gece 22 lerde “evli evine” durumları olan bir yaz. Yani “Kod Adı 22” bir yaz bizi bekliyor.
Neden baharlar ortadan kalktı ? Bu soruya CNN Türk Meteoroloji Editörü Bünyamin Sürmeli şöyle cevap veriyor:
“Ara mevsimlerin ortadan kalkması küresel iklim değişikliğinin getirdiği neticelerden biri. Bu değişiklikle beraber ana mevsimlere yani yaz ve kışa doğru mevsim geçişleri hızlanıyor. Bahar dediğimiz dönemleri artık bazen kış, bazense yaz örnekleriyle geçireceğiz. Kış ya da yaz aylarının baharları da içine alacak şekilde uzaması dönemsel olarak değişir. Ancak burada önemli olan ana mevsimlerin ara mevsimleri içine alması değil, ara mevsimlerin yani bahar aylarının ortadan kalkması. İklim değişiklikleri beklentilerinden bir tanesi de zaten budur. Okullarda öğrettikleri gibi üçer aylık 4 eşit mevsim artık yok”
Baharların özlemiyle kadehlere eşlik eden hicaz beste “Bir bahar akşamı rastladım size” nin öyküsünü paylaşıyorum..
İstanbul Konservatuarı’nda okuyan bir genç bir kız ders dışında daha çok şey öğrenmek için çaba sarfediyor ve hocasıyla daha çok zaman geçirmek istiyordu. Hocasıyla birlikte geçirdikleri vakitler arttıkça gönlü hocasına doğru engellenemez biçimde kaymaya başlar.
"Kızım, senin hiç arkadaşın yok mu? Bakıyorum derslerin dışındaki zamanını da burada geçiriyorsun!"
"Hocam, okulda geçirdiğim zamanı daha çok seviyorum. Hem de bu arada sizden çok şey öğreniyorum."
"Tamam, ama kızım bak gençsin, güzelsin! Bu günlerini de değerlendirmen lazım. Arkadaşlarınla buluşup güzel zaman geçirmelisin; bu senin hakkın! Hep okulda olman da çok iyi bir şey değil. Bu dediklerimi iyi bir düşün!"
Genç kız "Tamam hocam, düşüneceğim!" deyip elindeki deftere bir şeyler yazmaya devam eder. Ancak kızın 'Düşüneceğim!' dediği olayla ilgili hiçbir değişiklik olmadığını hocası fark etmeye başlayınca kızın bazı projelerde beraber çalıştığı kız arkadaşını odasına çağırır..
"Kızım, proje arkadaşını gittiğiniz gezilere ve eğlencelere götürseniz çok iyi olur. Her gün sabahtan akşama kadar okulda. Bu konuda ona biraz yardımcı olsanız..."
"Hocam, her zaman davet ediyorum; ancak o okulda olmaktan ve biraz da sizinle olmaktan çok mutlu!"
"Ne demek bu?"
"Hocam, sizinle geçirdiği zamanın onu mutlu ettiğini bana söylüyor."
"Tamam ama sen yine de gelmesi için onu zorla lütfen."
Bir müddet sonra hocası bu ilginin farkına varmaya başlar. Ancak aralarında büyük yaş farkı vardır ve bu aşkın imkansızlığını bilir. Bu işi daha fazla uzatmamak için hoca okulun dışında bir yerde kızla buluşur. Ona bir baba sevecenliği ile yaklaşarak bu aşkın neden olamayacağını, bunun geçici bir aşk yanılması olabileceğini anlatır. Yaşamda zamanın çok önemli bir gerçek ve bu aşkın da imkansız olduğunu uzun uzun anlatır.
Kız bunları kabul etmek istemez ve ağlamaya başlar. Hoca anlattıklarına örnekler vererek onu sonunda ikna eder ve derslerine girmeyeceğini, onun için iyi olacağını anlatır. Bu konuda kızdan söz alarak oradan ayrılır ve Boğaz'da yürümeye başlar. Biraz gitmiştir ki ileride arkadaşı Sıtkı Angınbaş’a rastlar.
"Hocam ne böyle dalgın bir vaziyette geziyorsun? Lütfen gel biraz oturalım!" der ve konuşmaya başlarlar. Hoca ilk önce anlatmak istemez; ancak arkadaşının ısrarı üzerine kimseye anlatmayacağının sözünü alarak ona olanları anlatır.
"Evet hocam, zor bir durum; sizi tebrik ederim! Keşke bu olay sizin başınıza uzun süre önce gelseydi!"
"Keşke üstat! Bu işler nasip işi; biz o evreyi çok önce geçirdik. Neyse geç oldu, ben eve geçeyim artık. Görüşmek üzere..."
"Tabii hocam, görüşmek üzere..."
Hocanın anlattıklarından ve dürüstlüğünden, Sıtkı Angınbaş çok etkilenmişti.
Sıtkı Angınbaş bir gün sonra hocayı ziyaret ederek cebinden çıkardığı kağıdı ona uzattı.
"Hocam lütfen okur musunuz?"
Ben gamlı hazan, sense bahar, dinle de vazgeç
Sen kendine, kendin gibi bir taze bahar seç
Olmaz meleğim böyle bir aşk, bende vakit geç
Sen kendine, kendin gibi bir taze bahar seç
"Üstadım, çok güzel yazmışsın; seni tebrik ederim. Yaşadıklarım ancak böyle güzel anlatılabilirdi."
"Hocam izin verirseniz Melahat Pars hanıma besteleteceğim."
"Tabii ne demek! Ancak hikayesi gizli kalmak şartıyla..."
"Tabii hocam,söz."