Düzgün konuk olmak da konuk ağırlamayı bilmek de beceri ister. Önce konuk olmakla başlayalım. Öncelikle konuk güler yüzlü olmalıdır. Surat asıp oturursa bulunduğu ortama olumsuz bir enerji yüklemiş olur. Hem ev sahiplerine hem de eğer varsa, diğer konuklara haksızlık ve ayıp eder.
Çok geçerli bir nedeni yoksa yapılan ikramı az da olsa yemesi gerekir. Çok ısrar görüp zorunlu olarak tabağına fazla yemek almak zorunda kalmadığı takdirde yemek bırakmak ayıptır.
Ev sahibinin sunularını beğenip takdir ettikten sonra aynı yemeği kendisinin nasıl yaptığını uzun uzun anlatmak çok sıkıcı olur. Ancak çok can alıcı bir fark varsa ve yemeği daha güzel kılıyorsa lâf arasında şöyle bir değinilebilir.
Gelen konuk evi ince ince gözlemlememeli, eve girerken ya da evden çıkarken aralık bir kapı görürse hafifçe de olsa içeriye göz atmamalıdır.
Konuk verilen saatte gelmeli, minder çürütmeden, uygun bir zamanda kalkmalıdır.
Yıllar önce bir arkadaşımızın düğün kokteyline gittik. Akşamüstü başlayan etkinlik saat ona doğru bitince eşim ve ben katılan arkadaşlarımızı bize, çorba içmeğe çağırdık. İçlerinden biri bir yere uğradıktan sonra geleceğini söyledi. Çorba yaptım, ekmek kızarttım, isteyenlere içki ikram ettik; saat gecenin on ikisine doğru konuklarımızı geçirirken, dış kapıdan biraz gecikeceğini söylemiş olan arkadaşımız geliverdi. Kendisini buyur ederken diğer tüm konuklarımızı uğurladık. Arkadaşımız bir kadeh viski içip kalkacağı müjdesini verdi. İçkiyi aldı, anlatmaya başladı. Eşimin de benim de sohbeti sürdürecek hâlimiz yok, gözlerimiz olmuş birer çizgi, “öyle mi, hay Allah, ne güzel” falan gibi ibârelerle geçiştirmeğe çalışıyoruz. Konuğumuz, “Çidemciğim, Cengizciğim asıl söylemek istediğim” diye söze başlayıp içkisini ağzına götürürken vaz geçip sehpaya bırakıyor, sözünü tamamladıktan sonra içkisini içsin diye dualar içinde gözün bakarken gerçekten de alıyor ama tam ağzına götürürken başka bir konu açarak içmeden yine sehpaya bırakıyor. Ben, eşime kıyamayıp mutfağa çağırarak, “Sen git yat ben biraz tavla oynamamızı önereyim, sonra sen dinlenince kalk, ben biraz yatayım; belki bize acır da gider” dedim. Eşim kabul etmedi ve benim yatmam konusunda direndi. Ben yatarsam kendisinin büsbütün bunalacağını bildiğim için yatmadım.
Saat sabahın altısı, gün ışımağa başladı, ezan okunuyor, konuğumuz çoğu eriyen buzlar nedeniyle viskili suya dönüşmüş olan içkisini bitirdi ve vedalaştık. Tahmin edeceğiniz gibi kendisi bizim evimizle ölümüne vedalaşmıştı.
Konuk ev sahibinin politik çizgisi ya da tuttuğu takımı bile bile onu kıştırtıp sinirlendirecek konular açmaktan kaçınmalıdır. Eğer ev sahibi bu konuları açacak olursa kendi kaşınmış demektir, istediğinizi gönül rahatlığıyla söyleyebilirsiniz.
Kapıdan uğramanın da bir adabı vardır. Buyur edilirse ister girer ister girmez, ama eğer girmeyecek ise konuşmayı kısa kesip ayrılmalıdır. Kimsenin bir başkasını saatlerce ayakta bekletmeğe hakkı olamaz. Ayrıca uğramanın da saatinin uygun olması gerekir.
Bize çok yakın oturan bir arkadaşım bize sık sık uğrar oturur sohbet ederdik. Büyük ablam ve büyük eniştemi bir trafik kazasında kaybetmiştik. Günler acı içinde geçti, kırkıncı gün duası için erkenden kalktım mutfakta hazırlık yapıyorum. Sabah saat dokuza doğru kapı çalındı, kırk gündür bize uğramamış olan arkadaşım geldi. “Çiğdemciğim, ne büyük acı; bir türlü uğrayamamıştım Migros’a gitmek için çıktım, erken davranmışım, açılış saatine kadar eve dönmeyeyim dedim sana bir uğradım. Başınız sağ olsun” dedi. Ne de olsa arkadaşımdı, yorumu size bırakıyorum.
Ev sahipliği de ayrı bir sanattır. Bütün konuklara aynı yakınlıkla davranmak gerekir. Eğer aralarında tüm konukların özel itibar gösterdiği biri varsa, ev sahipleri de o kişiye ayrılıkçı davranabilirler. Bu hoş görülebilecek bir tutumdur.
Ev sahiplerinin konuklarını kendi evlerindeymiş gibi hissettirmeleri gerektirir. Sırasında onlardan yardım talep edebilmeli ya da istemlerini kendilerinin karşılamasına izin vermelidir. Her hangi bir konuda onları kısıtlayacak olursa, konuklar kendilerini yabancı durumunda hissedebilirler.
Konukları ev sahiplerinin koruması altında olmalıdır. Herhangi bir konuk bir diğer konuğa karşı saygısızlık ederse, ev sahibi bu saygısızlığın kendisine yönelmiş olduğunu varsaymalı ve kimseyi kırmamaya çalışarak ama kesin bir biçimde tavrını koymalıdır.
Kimseye ikram konusunda ısrarcı olunmamak gerekir. Fazla ısrar bırakın iyi olmayı konukları fevkalâde zor duruma sokabilir. Sizin ikramlarınız zaten onlar için hazırlanmıştır. Bırakın herkes istediği kadar alsın.
Ev sahibi asla esnememelidir. Eğer konuklar gereğinden fazla oturuyorsa kolayı var. Anneannem bunaltacak kadar uzun oturan konukları olduğunda yer süpürgesine toplu iğne saplardı. Ben de denedim, inanın konuklar nedense hemen kalkıyor.
Yıllar önce bir arkadaşımın oğlu öğle saatinde kahveye geldi. Gitmek bilmiyor. Anneannemin yöntemini uyguladım. Hemen etkili olmadı ama iki üç saat sonra(!) faydasını gördüm. Bu da bana ders oldu, o çocuğu bir daha kahveye ağırlarken yarım saat sonra çok önemli bir işimin olduğunu söylemeyi ihmal etmedim.
Haber programlarına yerleşen davetsiz konuklar için özel süpürgeler aldım; hepsini onlarca toplu iğnelerle donattım. Ne yazık ki hâlâ gitmek nedir bilmiyor.