Makine mühendisi Berk Altınelli’nin, açık denizde görevdeyken, kaza sonucu sağ el işaret parmağı orta ekleminden koptu. Malta’da bir hastaneye götürüldü ancak doktorlar parmağının dikilmeyeceğini, çöpe atmasını söyledi. Altınelli, parmağını sırt çantsında Türkiye’ye getirdi ve 19 saatten fazla bir zaman sonra başarılı bir operasyon geçirdi.
2014 yılından bu yana yurt dışı görevlerde mühendis olarak çalışan 29 yaşındaki Berk Altınelli, yaklaşık iki ay önce açık denizde olduğu sırada bir kaza geçirdi ve sağ el işaret parmağı orta ekleminden koptu. İlk paniğin ardından, aldığı mesleki eğitimleri sayesinde, kopan parmağını arkadaşlarına buldurdu ve buz ile sardı. Helikopterle Malta’nın en büyük kamu hastanelerinden birine götürülen Berk Altınelli’ye doktorlar, parmağının dikilemeyeceğini boşuna saklamaması gerektiğini hatta çöpe atmasını söyledi.
Parmağından vazgeçmeyen genç mühendis İstanbul’da yaşayan diş hekimi dayısını aradı, bu ameliyatı Türkiye’de yapılıp yapılamayacağını sordu. Annesi Alev Altınelli ile birlikte dayısının da uğraşları sonucu aile, rekonstrüktif cerrahi ve mikro cerrahi uzmanı Prof. Dr. Mehmet Veli Karaaltın’a ulaştı. Prof. Dr. Karaaltın, normalde uzuv kopmalarında maksimum sekiz-dokuz saat içinde uzvun yerine dikilmesi gerektiğini söyleyerek “Risk alıyoruz ama deneyeceğim” dedi.
Altınelli’nin neredeyse 24 saati bulan film gibi Malta-Türkiye parmak kurtarma operasyonu bu cümleyle başladı ve literatüre girmeye aday bir ameliyatla genç mühendisin parmağı kurtarıldı.
Altınelli, o günü şöyle anlattı: “İşaret parmağım eklem yerinden koptu. Acil olarak helikopterle hastaneye kaldırdılar. Malta’daki doktorlar parmağımın bir daha dikilemeyeceğini, parmağımı kesinlikle kullanamayacağımı açıkça belirttiler. Dayımı aradım umutsuzca. Türkiye’de bu operasyonu yapabilecek bir doktor var mı diye. Tabii bu süre zarfında çok korktum. Uçak bileti bulmam gerekiyor, pandemi var. Ama pes etmedim. Ameliyatın Türkiye’de yapılabileceğini öğrendiğimde umudum daha da arttı.”
Zor da olsa ertesi sabah için uçak bileti bulduğunu anlatan mühendis sözlerini şöyle sürdürdü: “Otel odasında akü içinde kopan parmağım, uçak saatini beklemeye başladım. Maksimum 19 saat içinde ameliyat olacağım hastaneye ulaşmam gerekiyordu çünkü dokunun öleceğini söylediler. Ancak pandemi imkansızlıkları içinde İstanbul’a gelip ameliyata girmem 19 saati bile geçti. Kaza, akşam üzeri saat 7 civarında olmuştu, uçaksa ertesi sabah 9.30 civarındaydı.”
Ertesi sabah sırt çantasına koyduğu buz aküsünün içindeki parmağı ile uçağa binen Altınelli, başına gelenlerden yola çıkarak şu tavsiyede bulundu: “Uçaktan indiğimde ambulans ayarlanmıştı zaten, hemen havaalanından ambulansla acil olarak hastaneye getirildim. Akşam üzeri ameliyata alındım. Cerrahlarım sağolsun, parmağım yerinde şu anda. Fizik tedaviye başlayacağız inşallah. ‘Beni Türk hekimlerine emanet edin’, bu gerçek. Oradaki doktorlar bu parmağı niye tutuyorsun, çöpe at dedi. Ama ben ümidimi kesmedim. Allah’a şükür şu anda parmağım yerinde ve çok mutluyum. Uzuv kayıplarında ilk yapmamız gereken şey, ne olursa olsun herkes bunu lütfen aklında tutsun, bir an önce buza koymak. Buzda saklanan uzuvda dokunun yaşama ihtimali o kadar yüksek. Tekrar yerine dikilme imkanı artıyor. Bunun en büyük örneği benim.”
Operasyonu yapan Prof. Dr. Karaaltın ise ameliyatı şöyle anlattı: “Süreyi duyar duymaz ilk dediğim şey, olası sekiz-10 saatlik sınırı epey aştığını, hatta tur döndüğünü, 24 saate kadar uzayabileceğini öğrenince, hastanın yakını olan meslektaşıma ‘Deneyeceğiz, başarmaya çalışacağız’ dedim sadece. Bazı şeylerin telafisi yok, bir mühendisin işgücü kaybına uğraması çok ciddi bir kayıp. Hem ülke için, hem kendisi için, hem de ailesi için. Kitabi bilgiye göre bu kadar süre geçtikten sonra bu ameliyatta başarılı olma ihtimaliniz neredeyse yok. Ben aslında bir risk aldım. Çünkü başarısız olursam, aile anlayışlı baksa da, cerrahi bir başarısızlık olacaktı benim için. Ama hastanın yaşı, konumu yaşayacağı kaybın risklerini düşününce denemeye karar verdim. Parmağın kanlanması 25 saati buldu. Ben damarı onarıp klempi açıp parmağa kan gideceği zaman duraksadım ve büyük bir heyecanla bekledim. Bakalım parmak, ameliyatımıza cevap verecek mi diye. Klempi açtıktan sonra parmak kanlanınca da çok mutlu oldum.”
Uzuv kayıplarında doku ölümünün kansız kalma yani iskemi nedeniyle meydana geldiğine işaret eden Prof. Dr. Karaaltın, “Parmak, bu açıdan biraz daha dayanıklı bir uzuv. İçinde kas dokusu neredeyse yok. Daha çok bağ dokuları, cilt ve kemik doku var. o açıdan şanslıydık sadece. Bizim yaptığımız ameliyat ise literature girecek nitelikte bir operasyon oldu” dedi
Türkiye’nin bu alanda çok iyi durumda olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Karaaltın sözlerini şöyle noktaladı: “Ameliyatlardan önce saatimi genellikle çıkarır ve masanın üzerine koyarım. Zamanı unuturum. Mikro cerrahi böyle bir şey. Çok heyecanla girdiğim ameliyatlar bunlar. Çünkü uzuv kurtarıyorsunuz. Açıkçası saate bakmadım ama sanırım 11 saati bulmuş. Türkiye, mikro cerrahi açısından bence Avrupa’da en iyi konumda. Şimdiki genç meslektaşlarımız pek istemiyorlar mikro cerrahiyi. Çünkü çok zahmetli ve yorucu. Ama benim onlardan ricam, lütfen bazıları da bu alana girsin. Çünkü ülkenin buna ihtiyacı var.”