KORKULAR

Çidem Ayözger Ergüvenç

Tüm insanlar arasında en yaygın duygu korkudur sanırım. Vicdan, empati, şefkat, hoşgörü ve diğer bazı duygular herkesçe aynı ölçüde paylaşılmaz.

Öncelikle ardında bilinmezlikler taşıdığı için ölüm korkusu genel anlamda korkuların başında gelir. Onu hemen izleyen cehennem korkusudur. Bir insan çok kızdığı bir başkasına cehennem ateşinde yanması için beddua eder. Bir iyilik yapıyorsanız cennette bir köşe kaptığınızı varsayarsınız.

Özellikle bin bir masrafla yapılan duble yollara sahip Türkiye’de ne acıdır ki bugün bile her kısa dönem tatilinde Azrail’in kol gezdiği ölüm tuzakları kol gezer. Her akşam haber bültenlerinde kaza ve ölüm sayıları açıklanır. Bu nedenle şehirlerarası trafik de belli başlı korku nedenlerinden biridir. Kazanın oluşmasına neden olan unsurlar arasında yol hataları, aşırı hız, yanlış sollamalar, işaret levhaları gibi uyarıları dikkate almamak sıralanabilir. Kaza olur, ölen ölür kalan mağdurlar yıllarca mahkeme kapılarında sürünür. Haklı, haksız neden sonra anlaşılır ama genellikle ya davalar zaman aşımına uğrar ya da davacılar yıllarca uzayan süreç nedeniyle yaşamlarından bezdirir.

Bazı çocuklar babalarından bazıları annelerinden korkar. Büyük anne ve büyük babalarından korkan çocukların sayıları ise yok denecek kadar azdır benim bildiğim.

Korkular dozunda olduğu zaman insancıl duygulardır. Bir de fobiler var; insanlar arasında en yaygın fobi sanırım köpek korkusudur. Bu kadar sevimli, duyarlı ve eğitilebilen bir hayvandan korkmamak gerekir ama yaşamının herhangi bir döneminde bir köpeğin saldırısına uğrayan bir insan doğal olarak korkar ve elinde olmadan bu korkusunu çocuklarına, çevresine dayatır. Çünkü köpek korkusu onun fobisi haline gelmiştir. Farkında olmadan bu fobiyi çevresine de yayar.

İşte ben de böyle bir fobi kurbanıyım. Küçük ablam Nurdan Ayözger Sumer kelebekten korkar. Küçüklüğümüzde kelebekler hakkında bir kitap eline geçmiş. Çok güzel kelebekler var ama yakın çekimle suratları pek sevimsiz. Yetmiyormuş gibi kanatlı, gelişmiş güvelerin de resimleri kitapta yer alıyor; çocukcağız bütün kelebeklerden korkar olmuş. O korkar da ben korkmaz mıyım? Alın size kucağınıza oturmuş bir fobi! Büyüklerinizin dediğini yapabilirsiniz ama yaptığını yapmayın; bu da size öğüdüm olsun.

Bir süreliğine oğlumdan ayrılmak zorunda kaldım, henüz üç yaşında. Döndüğümde bir kurt fobisi geliştirdiğini gözledim. Büyük hayvanların çoğunu kurt sanıp korkuyor. Kurtların her zaman büyük olmadığını anlattım. Sonra manava gittim, bütün çürük elmaları topladım. Bir, iki tanesi içinden neyse ki kurt çıktı. Ben asla çiğ balık, tavuk, et tutamam. İçime bir tiksinti gelir. Ama aradığım kurtları bulmuştum. Ürpererek, titreyerek kurtları avucuma aldım. Kıvrım kıvrım dolaşıyorlar. Oğluma, “İşte o çok korktuğun kurt. Bak avucumda ne güzel dolanıyorlar. Korkacak bir şey olsalar elime alır mıyım? İstersen senin avucuna da koyabilirim” dedim. Aldı, “İşte bu kurt!” diye naralar atarak avucunda kurtlar evde dolaşmaya başladı. Deneyimim işe yaramıştı.

Korku dünyasında yaşamak büyük bir kâbustur. Bir ülkede insanlar ağızlarını açmaya, tepkilerini göstermeye korkarsa duygularını, tepkilerini bir ölçüye kadar gizlemek zorunda kalırlar ama için için de bir güç birikimi oluşur. Bu güç bir enerji kaynağıdır. Enerji bir süre için baskılanabilir; ama illâki bir patlama noktası vardır. Böyle bir enerji patlaması olasılığı korku salanların başında Demokles’in kılıcı gibi sallanır. Enerji patlama noktasına gelince, böyle bir durumdan ödleri kopan bu belirli kesim en büyük fobilerinin gerçekleşmekte olduğunu görür. Yapmakta oldukları hatalar panik içinde birbirini izledikçe onlar saldırganlaşır, daha büyük yanlışlara düşer. Egoları tavan yapar, daha çok saldırganlaşır ya da bir umut aklın yolunu seçer ve pes eder. Ama böylesi bir tablo çizen bir insanın ete kemiğe bürünerek gelen tepkiye karşılık olarak daha insancıl bir yaklaşım gösterebileceğinden kuşku duyarım.

Böylesi hataları yinelemeyen yöneticileri Allah her ülkeye nasip kısmet etsin; bu hatalarla donanmış yönetimlere de bu işten vaz geçme sağduyusunu bağışlasın.

Ben küçükken karanlıktan korkardım. Henüz dört, beş yaşlarımdayken bir akşam annem, babam, ablalarım ve ben birlikte yemek yiyoruz, konu “tümdengelim” olarak adlandırılan bir akıl yürütme biçimine geldi. Korktuğum için zaten utanıyorum; fırsatı bahane ettim. Birden sofradan kalktım, “Türkler korkmaz, ben de Türküm, ben de korkmam. Tuvalete yalnız gideceğim” diyerek dışarı çıktım. Yürek Selanik ama dönüp “yine de korktum” demeği kendime yediremedim. Korkumu yenmek için avaz avaza şarkılar söyleyerek işimi görüp kendimi ailemin yanına zor attım. Beni alkışladılar, ben de hiç renk vermedim. İzleyen gün ise birkaç dakika için terk ettiğim korkaklık bana yeniden musallat olmuştu.

Korkunun ecele faydası yok derler. Bazılarının kulaklarına küpe olacak bir deyiş.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.