Sevgili okuyucularım , hepinizi iyi bir hafta sonu geçirmenizi dilerim.
Korkuyoruz evet korkuyoruz…..
Geçtiğimiz günlerde sayın CUMHURBAŞKANIMIZ RECEP TAYYİP ERDOĞAN beyefendi, halka açık konuşmasında şunu söyledi.
İSTANBUL’DA yaşamayı beğenmeyen varsa alırız uçak biletini nereye isterse oraya yollarız dedi.
Bu söylemin çok açık ve içten yapılmış bir söylem olduğunu ben düşünüyorum.
Bunu kendisine söyleten bir konu olmalı. Geçtiğimiz yıllarda buna benzer bir söz söylemişti kaçan kaçtı kaçamayan burda kaldı diye,gülmüştüm.
Açık söylenen söz oldumu her konuya inanmasam, beğenmesemde saygı duyarım.
Ama öyle oyunlar var ki işte ülke içinde asıl tehlike olan bunlar iki yüzlü yapılar.
Sayın CUMHURBAŞKANI’nın istanbulu beğenmeyen varsa biletini alırız yollarız cümlesinin üstüne, gazeteci sayın LEVENT GÜLTEKİN beyefendi şu cümleleri söylemiş.
Seksen üç milyon asıl biz kendisine bilet alalım yollayalım diye bir söz söyledi.
İşte asıl tehlike ve içten pazarlıklı söylem bu.
Neden?
Sayın LEVENT GÜLTEKİN beyefendi sayın CUMHURBAŞKANININ söylediği sözün altında ne var diye araştırmayıp seksen üç milyon kişiyi karıştırması meselenin aslına girmemesi angaje olduğu hemşeri gurubu namına meselenin gerçeğini kapatmak istemesinden kaynaklanıyor.
2011 yılında KOZMİK ODA hadisesinden sonra hemşerisi emekli MİT mensubu B.B gazeteci sayın FERHAT ÜNLÜ beyin programına katıldığında GÜVENLİK OKSİJENDEN önemlidir OKSİJENİ bulursun GÜVENLİK olmazsa yaşayamazsın demişti.
Bende programa kısa mesaj ile katılarak anlattıklarına itiraz ettiğimde , şahsım için alkollüdür o şimdi demişti.
İki ay sonra rahmete kavuştu ALLAH RAHMET EYLESİN, mekanı cennet olsun.
Bir milyon nüfuslu İstanbul’da dünyaya geldik tüm örfümüz adetlerimiz BATI ekseninde bize verilmiş öğretilmiş.
Semtimizde cami ben yirmi bir yaşındayken yapıldı.
Merhum TURGUT ÖZAL bey iktidar olmasa oda olmazdı.
Bizle yaşayan bir çok devlet büyüğümüz ondan sonra dindar oldu camiye gitti oruç tuttu.
Bir moda esti özellikle ilk toplantı yaptığı merhum ERDOĞAN DEMİRÖREN beyin boğazdaki yalısında.
Kısacası 1983 yılından sonra bir milyon nüfus ile doğduğumuz şehir dışardan göç almaya başladı buda MGK(MİLLİ GÜVENLİK KONSEYİ) 1982 yılında aldığı bir karardı planlı.
Büyük şehirlerimiz özellikle İSTANBUL yavaş yavaş bu dönemdeki nüfusa ulaştı.
Tarlalarımız , bahçelerimiz ava çıktığımız yerler gökdelenlerle doldu.
Bunla birlikte kültürler istanbulda farkılılaştı.
Küçük aileler ile yaşamaya alışmış İSTANBUL’lular bu sefer anadoludan göçen kalabalıklarla yaşamaya alışmış aileler ile aynı ortamda yaşayınca sosyal ve kültürel anlaşmazlıklar ve uyumsuzluklar doğal olarak meydana çıktı.
Buna ekonomik pastanın daralması sermayenin tamamen bu sonradan gelen kesimin eline geçince artık İSTANBUL’lu, ya akdeniz veya ege bölgesine yada yurt dışında başka ülkelere göç ettiler.
İspanya’dan 500 yıl evvel gelen büyük bir kısım Yahudi vatandaşımız tekrar İSPANYA ve PORTEKİZE göçtüler.
Tüm meselenin aslı bu ne siyaset,nede başka etkenler belirli bir kesimin ülkedeki olumsuzluklar ve devamlı akan kandan bıkmasından ve yaşadıkları güvensizlik ortamından kaçmak istemeleri.
Kendilerini koruyamamaları birde anadoludan göçenlerin İSTANBUL’luya karşı bir tarihsel kıskançlık ve fesat içinde olmaları.
Özellikle bu hükümet döneminde güney ve doğu anadoludan göçen halkın okuyarak devlet memuru ve siyasetçi olan önemli mevkilere gelen insanları,geldikleri şehirlerde geçmişte aldıkları hizmetlerin,sosyal hakların ve terör karşısındaki sıkıntılarını TÜRK kökenli aydınlar ve bürokratlar yüzünden olduğunun düşüncesi ile farklı davranışlar gösteriyorlar.
Özellikle bunu aynı dinden olduğumuz için dini öğretileri ve yaşamı bir silah gibi kullanıyorlar.
Aslında oyun çok tarihsel ve başka ama eğitimi ve sosyal anlayışı okullarımızda yüksek düşünce olarak MİLLETİMİZE veremeyince bu tarihsel sıkıntıları şimdi yüksek derecede sosyal ve ekonomik yaşayabiliyoruz.
Büyük balık küçük balığı yer anektodları ile DEMOKRASİ,SEÇİMLER ve PARLEMENTER sistem içinde hareket eden bir anlayış içindeyiz ama uygulamada gerçek anlamda bunu göremiyoruz.
Kendime gelirsem hiç suçum yokken 2010 yılında KOZMİK ODA hadisesinden dolayı komplo bir operasyon ile küçük düşürülmem.
Operasyonun komplo olduğu davacı İTO başkanının davacı bile olamaması MİT yönetiminin davaya takipsizlik kararı verdirmesi.
Arkasından şahsımın nazikçe bir dilekçe ile MİT yönetimine durumu anlatıp lütfen konuyu düzeltilmesini istemem.
Bu yapılmayınca , medya ve sosyal medya üstünden bazı gerçekleri anlatmamdan sinirlenerek , kaçırılmam tüm takipçilerimin bunu izlemesi ve sonrasında bir hafta tutulduktan sonra serbest bırakılmam.
Kısa günler sonra sosyal medyada attığım bilgilendirme tweet’lerini öne sürerek konuyu yargıya MİT kurumu olarak taşımaları.
Kurum ile konunun bir alakasını olmadığını defatle anlatsam da tweet’lerim de isnat edilen hiçbir bulgu olmadığı halde davamın devam etmesi ve yurt dışına çıkamamam ve zaten son 1999 yılından itibaren yapılan baskıların son noktası oldu.
Konuya bizden taraf bakması gereken İKİRCİKLİ kişiliklerin hiç arkamızda durmaması sonunda onları da sosyal medyada ve medyada ağlama duvarında ağlayan duruma getirdi.
Yanlış anlamayın ben bunları tutuklandığım andan itibaren el yazımla sayın CUMHURİYET BAŞ SAVCILIĞINA yazdım.
Ünlü beni tanıyan gazeteciler var dosya numarası verdim okuyun haber niteliği olur diye, medyada ve sosyal medyada BİR ASLAN gibi KÜKREYENLER bir anda biz AVRUPA’ dayız deyip ortadan kayboldular.
Palavradan konulara sabah YÜREK YİYEREK evden çıkan bir kısım gazeteciler bu konular önüne geldiğinde hızlı kaçışa geçiyorlar.
Evet hala ailem ve ben 1983 yılından beri yapılan komplolar, anıl terimize ve mirasımıza çökülmesinden dolayı hep bir korku içinde yaşıyoruz.
Silahlarımızı ve şimdi alma haklarımızı bazı mecburiyetlerden dolayı kaybettik.
Bizim için silah taşıyamamak en büyük işkence.
Evet korkuyoruz ve kendimizin rahat yaşayabileceği bir ortama gitmek istiyoruz.
Çünkü ülkemde devamlı tehdit alanı içinde yaşıyoruz.
Bizler düşmana karşı savaşmak için yetiştirilmişiz ülke içinde kendimizi savunmak korkmak için değil.
Bu arada ülkemiz ve kendi dertlerimizi anlatabilmemiz için bize imkan veren N GAZETE imtiyaz sahibi sayın NURAY BAŞARAN ve değerli eşine teşekkürü borç bilirim.
SAYGILARIMLA,