KORONA VİRÜSÜ - Alliance OPERASYONU - GÖSTERİLMEK İSTENMEYENLER (KOMPLO TEORİSİ)

Korona Virüsü'nün sağlık/enfeksiyon analizinin konunun uzmanları tarafından yapılması gerektiğine inanıyorum.

Virusün ortaya çıkarttığı ve/veya çıkartmaya devam ettiği sosyo-ekonomik, sosyo-kültürel ve küresel siyasetle ilgili sonuçlarının ise bizler gibi küresel siyasetle ilgili analiz yazan her bir bireyin makaleler yazarak değerlendirmesi gerektiği kanaatindeyim. Bu sayede Türk toplumunun konuyla ilgili doğru okuma yapması sağlanabilecektir.

Kendisinin labaratuvar ürünü olduğu çok açık olan bu biyolojik silahın hangi amaçla kullanılmak istendiğini de az çok analizlerimiz çerçevesinde anlayabiliyoruz. Korona Virusü'nün Küreselleşme, Bölgeselleşme, Dijital Dünya, 5G ve toplum üzerindeki etkisinin yanında tabii ki birde bu meselenin komplo teorisi olmalı. Ve bu teoriler mevcut. Bu minvalde Korona Virüsü'yle ilgi bir kaç komplo teorisinin bulunduğunu belirtmeliyim. Ben ise bugün daha önceki makalelerimden birinde değindiğim "Korona Virusü'nün Hedef Tahtası" başlıklı yazımı biraz daha derinleştirip küresel ölçekte bir komplo teorisine dönüştüreceğim. Zira komplo teorisi yazdığıma aldanmamak gerekir, belki de asıl hedeflerden birtanesi de budur. Konumuzun perspektifini oluşturmak için daha önceki makalemin can alıcı iki paragrafını tekrar okuyup aklımızda bulunmasını sağlayalım:

"Korona'nın dikkat çeken en önemli özelliklerinden bir tanesi ise sanatçı, bürokrat, asker, siyasetçi ve futbolculara kadar sirayet etmesidir. Korona'ya bu perspektiften baktığımızda Korona'nın görevinin, 'hedeflenen ve eskiyen bir çok siyasetçi, asker, ve elit kişinin ortadan kaybolmasını sağlayıp yeni bir dünya düzeni için yeni yüzler mi' getirmesi amaçlanmaktadır? sorusu aklımızı kurcalamaya başlamıştır.

Korona aynı zamanda bir çok doğal ve suni afetten (virüs) zarar görmeyeceği genel kabul gören siyasi elitlerin dokunulmaz olmadığını da toplum nezdinde ortaya koymuştur. Devletlerin Korona Virüsü karşısındaki kabulü ve çaresizliği de ayrıca tartışılması gereken bir husustur. Ne hazindir ki, etrafında onlarca özel görevlisi bulunan siyasetçi ve aktivistlerin Korona Virüsü karşısında bu kadar savunmasız kalmaları da dikkatimizi yönlendirmemizi gerektiren bir diğer husustur. Bir el hem devletlere hem de küresel sermaye sahiplerine ikazda mı bulunmaktadır?"

Bir önceki makalemize konu olan bu paragraflar gün gectikçe daha dikkat çekici bir hâl almaya başlamıştı. Bir çok siyasetçinin yanında bazı aktivist, asker ve ceo konumundaki kişilerin Korona bahanesiyle görevlerinden uzaklaştığı görünmüştür. Bunlardan bazıları şunlardı:

Salesforce CEO'su,
Harley Davidson CEO'su,
IBM CEO'su,
T Mobile CEO'su,
LinkedIn CEO'su,
Mastercard'ın CEO'su
SEAT'ın CEO'su ve Bill Gates Microsoft ve Berkshire Hathaway'den istifa ediyordu.

Bunlar dikkat çeken isimlerdi. Tabii ki göremediklerimizin olduğu da aşikardı. Bir elin dokunulmaz denilen kişilere Korona bahanesiyle dokunduğu anlaşılıyordu.

Amerika merkezli bir yazı dizisinin sahibi olan Edward Morgan'ın iddiaları da oldukça ilginçti. Edward Morgan Amerika'da adına "Alliance" denen Amerikan Deniz Kuvvetleri Biriminden üst düzey general ve askerlerinden oluşan bir gruptan bahsediyordu. Dr. Michael Salla ve Amerikalı ünlü araştırmacı yazar Dr. Jerome Corsi'nin de aynı iddia içinde olduğu Edward tarafından da kabul ediliyordu. Edward'a göre Trump'ı iktidar koltuguna oturtan gizli Pentagon yapılanması da Alliance idi.

Bu grubun amacı dünyanın kanını yüzyıllardır emen "kabal" adlı yapılanmanın sonunu getirmekti. Hedef tüm o karanlık varlıkları tutuklamaktı! Şu anda gerçeklesen istifaları, görevden el çektirmeleri icra edenler CIA'den, FBI'dan, NSA'dan ve daha nice gruplardan üyesi bulunan "Alliance" üyeleri idi.

Kanada Başbakanı Justin Trudeau'ya ABD tarafından kurumsal ve mali suçlar nedeniyle suç duyurusunda bulunulduğu dakikalarda dünya medya aracılığıyla Trudeau ve karısında Korona virüsü olduğuna ve bir süre evlerinden ayrılmayacaklarını öğreniyordu. Tom Hanks'e ise Korona Virüsü tespit edilmeden 48 saat önce pedofili nedeniyle ABD tarafından tutuklama emri çıkartılıyordu. Tom Avustralya'da bir otel odasında tutuluyor ve ABD'ye geri dönmeyi reddediyordu.

Bir sonraki ünlü tutuklamalarında Celine Dion, Madonna, Charles Barkley ve Kevin Spacey olacaktı. Fakat onlarında Korona virüsüne yakalandıkları söylenerek bu tutuklamalar, el çektirmeler gizlenecekti. 80'den fazla Vatikan yetkilisi ve diğer bazı yetkililer pedofili, çocuk kaçakçılığı ve cinsel istismar suçlarından tutuklanmış ve kaçmamaları içinde İtalya'nın havalimanları Korona Virüsü vesilesiyle tamamen kapatılmıştı.

Dünya Korona Virüsü'ne kitlenirken Birleşik Arap Emirlikleri kendi Kraliyet Ailesi ve bağlı kuruluşlarındaki kitlesel tutuklamalarını tamamlıyordu. Hüküm giymiş Hollywood tecavüzcü Harvey Weinstein ile yüzlerce ünlü Hollywood ünlüsünün uyuşturucu ticareti, pedofili ve çocuk kaçakçılığına karıştığından dolayı tanıklık etmesi konusunda anlaşma sağlanıyordu. İngiltere Prensi Andrew, eski başkan Bill Clinton, eski başkan yardımcısı Joe Biden, Tom Hanks, Oprah, Ellen DeGeneres, Quentin Tarantino, Charlie Sheen, Bob Saget, Kevin Spacey, John Travolta, Steven Spielberg, Podesta, NXIVM ve PIZZAGATE seks kaçakçılığı kulüpleri ve Jeffrey Epstein ile doğrudan ilintili yüzlerce kişi için ifade verecek, onları ifşa edecekti.

İddiaya göre Jeffrey Epstein ile benzer şekilde bir anlaşma yapılmış ve ifadesine karşılık olarak hapishanede “sahte” intiharını düzenlemesine izin verilmişti. Bazı büyük dünya şirketlerinin CEO'ları suçlandı/tutuklandı ve bazıları son 30-60 gün içinde “istifa” ettirilmişti.

Önümüzdeki 3 ay içinde yaklaşık 700-800 istifa daha bekleniyordu. Korona sayesinde dünyanın gördüğü en büyük ABD İstihbarat operasyonu yaşanıyordu. Bu toplamda 158.000 kişinin tutuklanma operasyonu, küresel seçkinleri ve hatta George Soros, BM yetkilileri ve GRETA'nın kurucuları gibi bankacılar da dahil olmak üzere en büyük kötü ve bozuk politikacıları, ünlüleri ve CEO'ları kıskıvrak yakalayacak bir süreçti. Başkan Trump 2020 seçimlerini kazanacak ve eski ABD başkanlarının tutuklanması 2021'in başlarında gerçekleşecekti.

Tutuklanan tüm kişilere "Rommel Ölümü" yani itibarlarının bozulmadan kalacağına dair güvenceler karşılığında halka intihar ettikleri ya da kazayla öldükleri söylenecekti. Bazı üst düzey dini liderler tutuklanacak ve/veya istifa etmeye zorlanacak ve bazıları aniden "hastalanacak"tı. Vatikan'da bir ilk olacak ve 2020’de Papa indirilecekti. Önümüzdeki 2 ay boyunca okullar, borsalar, bazı bankalar, havaalanları, nakliye, seyahat, etkinlikler, galalar, sergiler, spor oyunları, spor şampiyonaları, müzik ödülü törenleri, NBA / NHL / Beyzbol oyunları ve gemi yolculukları gibi bu tip operasyonlardan dolayı geçici olarak gerçekleştirilemeyecekti. Gıda kıtlığı ve kademeli elektrik kesintileri olacak. Gaz fiyatları düşecek, yiyecek maliyetleri yükselecek, sigortalar yükselecek, altın ve gümüş stokları düşecek ve birçok şirket ya iflas edecek ya da önemli bir finansal kayıp yaşayacak. Tıpkı Air Canada, Disney ve Coca-Cola’ya olduğu gibi.

Bu sürecin sonunda dünya toplumuna “Büyük Uyanışa hoşgeldiniz" denecekti. Bu yaz ve sonbaharda gerçekleşen olaylardan sonra artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak ve dünyanın geleceği tamamiyle değişecekti...

Edward Morgan, Dr. Michael Salla ve araştırmacı Dr. Jerome Corsi'nin görüşleriyle benim teorim bir yerde buluşuyordu. Eklemeler yaparak alıntıladığım bu görüşler bir önceki makalemde değindiğim, 'bir el dokunulmaz olarak görünen isimleri hedef tahtasına koymuş' dediğim noktaya dikkat etmemiz gerektiğini anlatıyordu.

Şimdi bir dakika durup bir düşünelim: Hiç aklımızın ucundan geçmeyecek isimler birer birer istifa ediyor, belki de ömründe hastalanmamış elit kişiler Korona Virüsü'ne yakalandığını medya üzerinden topluma aktarıyordu. Dünyadaki bir çok devlet Korona senaryosuna uyup sınırlarını kapatıyor, okulları, spor müsabakalarını erteliyordu. Adeta ortada büyük bir anlaşma vardı. Sanki bu anlaşmayı kabul etmeyenler toplum önünde rezil edilecekti. Korona Virüsünün aşısı için ise ortak bir görüş vardı: 12-18 ay. Bu zaman dilimi adeta operasyon için ortaklaşa belirlenmiş süre zarfıydı. Bu operasyonun tabii ki bir de ekonomik ayağı bulunuyordu. ABD dolar basıp tekrar piyasaya pompalayacaktı. Tüm dünyada dolar değer kazanırken, paranın basım karşılı olan altın hızla değer kabediyor olacaktı. (Sahi böyle oluyor değil mi!)

Türkiye ise ilk başta bu senaryoya uymak istememişti. Daha sonra ise Korona'da kontröllü bir artışın önü açılıyordu. Bu kontröllü yayılımın nedenlerini Türkiye'nin önümüzdeki dönemde nereye evrileceğini konusu işleyeceğimiz makaleye bırakıyorum. Türkiye bu senaryoya uyarak bir nevi yeni "üretim üssü" olmayı da kabulnetti diyebiliriz.

Türk Devletlerinde ise durum oldukça olumlu ilerlemeye devam ediyordu. Planlayıcıların Türklere karşı özel bir ilgisi olduğu aşikardı.

Ve Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Korona mesajını Türk Devletinin Bağımsızlık savaşının sembolü olan ÇANKAYA'dan iletiyordu.

Bu mesaj Türk Devletinin merkezinin Ankara olduğunun ve yeni kurulacak düzende bu realitenin değişmeyeceğinin ilanı oluyordu.

Saygılarımla...

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Güncel Haberleri