2020 yılı itibarıyla dijitalizmin en zirve noktasındayız.
Bu dünya çok kavgalar gördü. Kavgaların niteliği değişti ama insanoğlunun içindeki bitmek bilmeyen “daha fazla benim olmalı” hırsı geldiğimiz noktada “hepsi benim olmalı” hırsına dönüşmüş durumda.
İnsan ölümleri çağlar boyunca doğal ölümlerden ziyade bu kavgaların eseri…
1.Dünya Savaşında bile askerden ziyade sivil ölümleri çok fazla.
Kan tacirleri vekalet savaşları ile Ortadoğu’yu cehenneme çevirdiğinde ölenlerin çoğu sivil ve savaşla ilgisi bulunmayan masumlar, çocuklar, ihtiyarlardı.
Şimdi nitelik değiştiren biyolojik savaşın adı koronavirüs.
Değişmeyen şey birileri ölürken birileri para kazanacak!
Dünya tarihinde öyle olmadı mı?
Birileri öldü birileri kazandı.
Ölümlerden para kazananlar savaşın niteliğini değiştirip piyasaya sürdükleri yeni modül oyuncaklarıyla birilerinin ölümüne yol açarken geride kalanların yaşamlarını sürdürebilmeleri için çalışmalar yürütüyor.
Tavşana kaç, tazıya tut!
Veya
Gece kurtla sürüye saldırıp gündüz çobanla ağlamak!
Koronavirüs, 1929 büyük buhrandan sonra yaşanan yüz yılda bir yaşanabilecek bir kriz…
Dünya liderlerinin söylemlerine bakarsanız “bu virüsten sonra dünya eski dünya olmayacak, herşey değişecek, yeni bir dünya düzeni kurulacak” ortak paydasında birleşiyor.
Bu bilgiyi neye göre söylüyorlar?
Demek ki bilinçli ve zorlama bir endoktrinasyon var.
Ünlü Astrolog Dinçer Güner 30 Aralık 2019’da Fatih Altaylı’nın programında gökyüzü hareketlerine bakarak ilgi çekici tespitlerde bulunuyor.
2020’de Mart, Temmuz ve Aralık hareketli geçecek. Satürn ve Plüton döngüsünün 256 yılda bir araya geldiğini ve bu iki gezegenin yan yana gelişinde dünyada huzurun olmadığı, savaşların, göçlerin, büyük ekonomik krizlerin olduğunu anlatıyor.
Satürn’ün yapılanma, kısıtlama, zorluk, disipline etmek, karma problemler, belalar demek olduğunu dile getiren Güner; Plüton’un ise değişme, dönüşüm, yıkım, güçlenme, mutasyon, toplu ölümler, depremler, kan, savaş demek olduğunu dile getiriyor.
Biz bu ifadelerden 2020’nin çok büyük riskleri ile krizleri beraberinde getireceği mamafih öngürülebilir politikalarla 2021 yılına güçlü bir Türkiye olarak çıkabileceğimizi düşünüyoruz.
Devletler kısa, orta ve uzun vadeli programlar ile yaşar.
Krizler fırsatları da beraberinde getirir.
Ancak kriz esnasında verilen krediler, harcanan herşey karşımıza kriz sonrasındaki cephede çıkacak…
Dijitale doyduk.
Daha fazla dijitalin özel hayatımızı alt üst edeceği açık ki şu anda bile birçok insanın hayatını yıkıma uğrattı.
Bence bundan sonra daha fazla dijitale değil doğal olana, yeniden kırsal hayata, insanı özüne doğru dönüş olacak.
Tarım ve hayvancılık yeniden parlayacak.
Köylerde, kırsalda araziniz varsa satmayın, lazım olacak.
Şehirlerde kümülatif bir yığılganlık oluşturan insan kümeleri kırsala yönelecek.
Arkadaşlar!
Virüsü ortaya çıkaranlar yakında buna son verecek ve yeni dünya düzeni için düğmeye basacak.
Akıllı evler, yapay zeka, giyilebilir teknolojiler ile daha fazla dijitalizm ile film ve çizgi filmlerde gösterilen bilim-kurguların kurgu olmadığını göreceğiz. Tıpkı bundan 40 sene önce çizgi filmlerin şimdi yaşadığımız şeyleri kurgu olarak yansıtması gibi…
Ülkemizdeki hammadde, yer altı kaynakları, insan gücü ile tüm imkanları seferber ederek kriz sonrası için üretim kalemleri üzerine yoğunlaşmamız gerekmektedir.
Dünya şu anda hazırı tüketiyor.
Kriz sonrası herkesin talep ettiği ihtiyaç kalemleri olacak ve onu üretim fazlası ortaya koyabilirsek önce iç sonra dışa aktarma yoluyla sürdürülebilir büyümeyi yakalayabiliriz.
Çoğu ülke duran para akışını para basarak atmaya çalışıyor ancak para basmanın döviz rezervi karşılığı yoksa ciddi bir stagflasyona götürür.
Stagflasyon, durgunluk içindeki enflasyon. Yani para akışı yok, cebe para girmiyor ancak paranın değeri düştükçe alım gücü düşüyor.
Ülke para birimlerinin düşüşü ithalat-ihracat dengesinde de çok büyük sorun teşkil edecek…
Ve bunlar doğrudan ve dolaylı olarak satın alma gücü paritesini(SAGP) gerileteceği, paranın değerini düşüreceği, yatırımları olumsuz etkileyeceği, para akışının durgunluğa düşeceği ve bir çok sektöre ket vuracağı kehanet olmayacaktır.
Şu anda vatandaş olarak taleplerimiz üretim kalemlerinin mobilize edilmesi, işsizliğin düşürülerek para akşının hızlandırılması, satın alma gücünün arttırılması ve olası bir stagflasyonun önüne geçmek olmalıdır.
Birçok kurumda para akışı durduğundan merkez bankası doğru bir hamleyle para bastı ve ihtiyaç bölgelerine gönderdi.
Bunlara eyvallah!
Ancak kriz sonrası için çoklu programlar ile para basmanın olumsuz yansımalarını enterne etmek ve yukarı yönlü geniş büyümeyi sağlamak, krizden sonra hızlıca toparlanıp daha büyük Türkiye için mücadele etmek zorundayız.
Konvansiyonel savaşta galip kim olur?
Savunma hattındaki değil büyük riskler alarak kısa, orta ve uzun vadeli program yaparak saldırıya geçenler galip gelir.
Kriz esnasında kriz sonrası için arge çalışması yapanlar kısa, orta ve uzun vadeli planlar ile tüm cephelerini mobilize edenler krizi fırsata çevirirler.
Ne demiş atalarımız?
Erken kalkan yol alır.
twitter.com/bestamibozkurt
facebook.com/thebestbozk
linkedin.com/bestami-bozkurt
bestamibozkurt@gmail.com
BESTAMİ BOZKURT