Evet, ağzı olan konuşuyor. Torba değil büzmek mümkün değil. Algıya meydan açılınca yayılmasını önlemek imkânsızlaşıyor. Sonra toparlamak zorlaşıyor. Bugün yaşananlar böyle bir şey galiba.
Şakası yok, Türkiye ister içeriden ister dışarıdan saldırı deyin, isterse ekonomi yönetiminin beceriksizliği ya da ne derseniz deyin döviz kurları üzerinden her şeyi ile oynanır bir durumdadır.
Daha önceki yazılarda ifade ettim. Devlet böyle durumlarda ülkenin daha fazla hırpalanmaması için legal ve illegal gücünü bir şekilde göstermek zorundadır.
Fakat devletin bir tarafı öyle görülüyor ki seyirci konumunda bir kısmı kahkaha atarak keyifleniyor, bir tarafı ise nemelazımcılık oynuyor.
Laf başı gelince devlet bekası açısından mangalda kül bırakmayanlar millet hangi neden ve gerekçeyle olursa olsun örselenirken kenara çekilmeyi hüner sayıyorlar. Hatta bazı taraflar oluşan kaos havasından yararlanarak durumlarını güçlendirmenin peşine düşmüşler.
Unutulmasın milleti örselenen, kaosa sürüklenen, ekonomik gücü ile oynanan devletin ömrü kısalır. Cumhuriyetin 100. Yılına doğru giderken hangi açıdan olursa olsun ülkenin ekonomik olarak zaafa düşürülmesi hiç kimsenin işine yaramaz. Ancak ülke üzerinde emelleri olanların ekmeğine yağ sürmüş olursunuz.
Bugünlerde çok satanların arasında yer alan “Bir Ekonomik Tetikçinin İtirafları” kitabını aldım. Aldığım kitapçının kafesinde Yüz sayfayı geçkin bölümünü hemen okudum. Her ne kadar kitap çok satanlar arasında ve meşhur olsa da tek şey gördüm. Dünyadaki istihbarat savaşları güvenlik konsepti üzerine lanse edilse de asıl savaş ekonomilere hükmetme savaşıdır. Hiçbir ülke diğer bir ülkenin ekonomik olarak kendinden güçlü olmasını ve kendisinin stratejik yatırım alanlarının üzerine diğerlerinin yatırım yapmasını istememektedir.
Bu nedenle ülkeler bir birlerinin sermayelerini etkisiz hale getirip onları kendi yörüngelerine çekme adına ne tür oyunlar oynadığının ipuçlarını vermesi açısından “Bir Ekonomik Tetikçinin İtirafları” kitabı fikir veriyor. Fakat bu kitap dahi bir vicdan muhasebesinin ürünü olmaktan çok ABD’ye güç vehmetmeyi amaç edinen enteresan bir kitap. Çünkü çok şey demek isteyip hiçbir şey açıklamayan bir kitap. Yazarı ifşa olduktan sonra resmen ikinci görevini yerine getirmek için bu kitapları yazıyor.
Tıpkı bizde 1971’de 9 Mart Madanoğlu Cuntasını açığa çıkarmak için ifşa olan Mahir Kaynak gibi.
Bugün döviz kuru üzerinden yaşadığımız ekonomik kaos ve hayat pahalılığının yaratılması için Türkiye’de kaç ekonomik tetikçinin bugün yaşanan kaosun oluşumu için çalıştığını biz bilmiyoruz. Hatta bu ekonomik tetikçilerin iktidar içinden ve külliyeden ne kadar ortak devşirdiklerini de bilmiyoruz.
Ama laf başı geldiğinde devletiz diyenlerin her şeyi bilmek zorunluluğu vardır. Bildikleri halde sonu Demirel’in anlattığı “Dur bakalım ne olacak” hikâyesine dönmeden müdahale etmekte fayda var. Yoksa…
Cuma’nın hayrı üzerinize olsun…