Kurban bayramında et tüketiminin artmasıyla birlikte anne adaylarının özellikle Toksoplazma riskine karşı dikkatli olması gerektiğini belirten Kadın Hastalıkları ve Tüp Bebek Uzmanı Doç. Dr. Önder Sakin, "Vücutlarında Toksoplazma paraziti bulunduran bazı hayvanların etlerinin çiğ ya da az pişmiş olarak yenmesi ile insana bulaşabilen enfeksiyon hem anne adayı hem de bebek sağlığı açısından olumsuz sonuçlar doğurabilir. Bu nedenle daha önce Toksoplazma geçirmemiş olan hamilelerin çiğ ete temas etmemesi, etleri iyi pişmiş olarak tüketmesi gerekir. Az pişmiş etlerde Toksoplazma dışında Salmonella, Brusella ve tenya gibi enfeksiyon riskleri de bulunmaktadır. Diğer yandan etlerin çok yüksek ısılarda uzun süre pişirilmesi de ette protein kaybına neden olmaktadır. Bu sebeple etlerin haşlama şeklinde pişirilerek tüketilmesini önermekteyiz" diye konuştu.
ENFEKSİYON RİSKİNE KARŞILIK ETİN PİŞME SÜRESİNE DİKKAT EDİLMELİ
Gebelik dönemi boyunca sakatat tüketilmesini önermediklerini söyleyen Doç. Dr. Sakin, "Çünkü sakatatlarda da enfeksiyon riski bulunmaktadır. Yoğun yağlı ve tuzlu et tüketimi tansiyon, kolesterol yüksekliği riskini de beraberinde getirir. Kalp damar sistemiyle ilgili damar tıkanıklığı ve kalp yetmezliği gibi uzun vadede birtakım problemler doğurabilir. Dolayısı ile miktar olarak et tüketiminin günlük 100-120 gram civarında olması yeterlidir. Kırmızı etin içerisindeki demirin emilimi için etle birlikte bol yeşilliğin olduğu salata yenilmesi önerilmektedir. Burada da yine enfeksiyon riskine karşılık yeşilliklerin sirkeli suda bekletilmesi büyün önem taşımaktadır. Ayrıca hava sıcaklıklarının artmasıyla kurban etlerinde bozulma ve enfeksiyon olasılığı da artmaktadır. Bozulan et bazı bakterilerin üremesine ve besin zehirlenmesine yol açabilir. Bu sebeple etlerin buzdolabında +4 derecede saklanması, dondurulan etlerin de doğrudan oda ısısında çözülmesi yerine buzdolabında çözdürülmesi gerekir. Bozulan et yenilmesi durumunda bulantı, kusma, midede rahatsızlık, gaz, şişkinlik gibi şikayetler oluşabilir. Bu gibi şikayetler olduğunda zaman kaybetmeden doktora başvurulmalıdır. Oluşan sıvı kaybından dolayı serum desteği verilip bulantı kesici ilaçlarla tedavi sağlanmaktadır" diye konuştu.
BAKLAVA YERİNE SÜTLÜ TATLI TERCİH EDİLMELİ
Doç. Dr. Sakin, "Gebelik sürecinde 3 ana öğün, 3 ara öğün şeklinde beslenilmesi hem anne hem de bebek sağlığı açısından büyük önem taşımaktadır. Bayramların vazgeçilmezi olan baklava gibi yoğun şerbetli, glisemik indeksi yüksek tatlıların gebelik sürecinde tüketilmemesi gerekir. Anne adayında oluşabilecek hiperglisemi riskine karşılık yüksek şekerli tatlılar yerine sütlü hafif tatlılar tercih edilmelidir. Glisemik indeksi yüksek olan şerbetli tatlılar fazla kilo alımına, kan şekerinin yükselmesine, diyabet benzeri belirtilere yol açabilir. Dolayısıyla bozulmuş olan glikoz intolerasına bağlı olarak doğum sonrasında bebekte metabolik problemler gelişebilir, sarılık riski artabilir, bazı elektrolitlerinde farklılıklar olabilir ve yenidoğan takibiyle kuvöz ihtiyacı doğabilir. Tüm bu sebeplere bağlı olarak anne adayının beslenme rutininin belli aralıklarda olması çok önemlidir. Kurban bayramıyla birlikte aynı öğünde hem et hem de şerbetli tatlı tüketilmesi halinde ise şişkinlik oluşabilir, mide bulantıları tetiklenebilir, mide ve bağırsak şikayetleri oluşabilir. Genel sağlıklı beslenme programında önerdiğimiz gibi bayramda da aynı sistemin devam ettirilip sık sık ve azar azar yemek yenilmesi, sınırların dışına çıkılmaması gerekir" ifadelerini kullandı.
UZUN SÜRELİ ARABA YOLCULUKLARINDA İKİ SAATTE BİR MOLA VERİLMELİ
Doç. Dr. Sakin, "Bayram tatilinin dokuz gün olması sebebiyle tatil planı yapılırken uzun süreli araba yolculukları söz konusu olabilir. Bu gibi durumlarda iki saatte bir beş dakika mola verilip yürüyüş yapılmalı. Uzun saatler boyunca hareketsiz kalıp oturmaya bağlı olarak ödem, bacaklarda varis artışı, pıhtı atma riski oluşabilir. Bu durum özellikle gebeliğinin son üç ayında olan anne adayları için önem arz eder. Özellikle gebelik sürecinde çok kilo alan, damarları belirginleşen, varisleri çok olan, ailesinde pıhtı riski olan gebelerde seyahat molalarının verilmesi kan dönüşümünün kolaylaşması açısından gereklidir" dedi.
SAUNA VE HAMAMDAN UZAK DURULMALI
Hava sıcaklıklarının hızlı artışı ile tatil boyunca güneşte kalınması gereken saatlere dikkat etmek gerektiğini vurgulayan Doç. Dr. Sakin, "Özellikle 11.00-15.00 saatleri arasında direk güneşe maruz kalınmaması çok önemlidir. Yüksek sıcaklık güneş çarpmasına, baygınlığa ve hayati risklere yol açabilir. Güneşin etkisine bağlı olarak melanin artışıyla burun kanatları, dudak üstü ve yanaklarda lekelenmelerle birlikte çiller oluşabilir. Bu gibi durumların engellenmesi açısından gebelikte güneş koruyucu kremlerin kullanılması gerekmektedir. Vücut ısısının 39 derecenin üzerinde olması bebek açısından zararlı olabilir. Bu nedenle sıcak buhar, sauna, hamam ve termal sular gibi vücut ısını 39 C derece üzerine çıkarabilecek durumlardan uzak durulması gerekmektedir" diye konuştu.
GÜNLÜK 3 LİTRE SIVI TÜKETİLMESİNE ÖZEN GÖSTERİLMELİ
Doç. Dr. Sakin, "Yeterli sıvı alımı ve su tüketimi tüm vücut sağlığı açısından çok önemlidir. Gebelikte su tüketimi ise özellikle anne adayının böbrek fonksiyonları ile bağırsak sistemi açısından, bebeğin de kendi suyu açısından son derece gereklidir. Böbrek fonksiyonlarının iyi çalışmaması böbrek yetmezliğine yol açabilir. Bebek suyunun az olması kordonunun sıkışmasına, oksijenlenmesinin bozulmasına, akciğer gelişiminde geriliğe, bebeğin yeterli derecede hareket alanının olmamasına bağlı olarak vücut yapısının sıkışmasına ve erken doğuma neden olabilir. Bu sebeple günlük su tüketimi günde 2-3 litre olmalıdır. Su ile birlikte gün içinde içilecek ayran, çorba, taze sıkılmış meyve suları, süt gibi likit gıdalarla 3 litre sıvı alımının tamamlanması gerekmektedir" ifadelerini kullandı.