Meteoroloji Genel Müdürlüğünün duyurusuna göre özellikle İç Ege, Akdeniz, İç Anadolu, Batı ve Orta Karadeniz ile Doğu ve Güneydoğu Anadolu'nun batısında toz taşınımı etkili oldu.
Toz taşınımı nedeniyle birçok şehirde görüş mesafesi düşerken hava kalitesinde de ciddi oranda azalma gerçekleşti.
Meteorolojinin "Günlük Ortalama Yüzey Toz Konstrasyonu" haritasına göre İstanbul başta olmak üzere birçok ilde hava kalitesi "hassas" derecede ölçüldü.
Bu durum özellikle alerjik bünyeye sahip kişilerin günlük hayatını olumsuz yönde etkiliyor.
"Alerjenden korunmanın en önemli yolu alerjenden uzaklaşmak"
Medipol Üniversitesi Çamlıca Hastanesi Kulak Burun Boğaz Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Sefa Dereköy, AA muhabirine, Kovid-19 sonrası uygulanan maske kullanma, insanların birbirlerinden uzaklaşması ve izolasyon gibi korunma tedbirlerinin, dünyada mevcut olan bütün toz partiküllerine, polenlere tekrar maruz kalma halini tamamen değiştirdiğini söyledi.
Dereköy, Dünya Sağlık Örgütünün yaptığı çalışmalarda, Kovid-19 sonrası alerjik hastalıklarda artış görüldüğünü kaydetti.
Son dönemde dünyayı tehdit eden küresel ısınmanın da fırtına, yağış, sıcaklık ve kuraklığı ortaya çıkardığını aktaran Dereköy, bunun neticesinde de hava kalitesinde muazzam düşüşlerin ortaya çıktığını dile getirdi.
Dereköy, bu durumun havanın kirlenmesine ve özellikle Afrika'dan gelen çöl tozlarıyla beraber mevsimsel olarak bahar ayının da etkisiyle solunumda zorluğa yol açtığını vurgulayarak, "Dünyada şu anda yaklaşık 300 milyon kadar alerjik hastaya rastlanmakta. Genel olarak toplumun yüzde 10'u ile 20'si alerjikken şu anda öyle bir istatistik yapılsa neredeyse yarıya yakınında bu tip nezle benzeri şikayetleri görmek mümkün." dedi.
Kuzey Afrika kökenli toz taşınımına karşı dışarıda çalışan bütün işçilerin, özellikle tarım ve inşaat işçileri ile hayvanlarla uğraşanların dikkatli olması gerektiğini kaydeden Dereköy, bu gruptakilerin mümkün mertebe toza maruz kalmamaları ve esintili havalarda mutlaka maske kullanmaları tavsiyesinde bulundu.
Toza maruz kalanların alması gereken önlemleri anlatan Dereköy, şunları söyledi:
"Sık sık burun yıkamalarını tavsiye ederiz. Deniz suyu ve tuzlu sularımız var bunların eczanelerdeki hazır preparatları kullanılabilir. Çünkü alerjiden korunmanın en önemli yolu alerjenden uzaklaşmak. Bu mümkün olmuyorsa o halde maske kullanacağız. Bir de maruz kaldığımız için burnumuzu çok sık sıvıyla, suyla, tuzlu suyla, serum fizyolojikle yıkayarak devam edeceğiz. Eğer alerjik bir yapımız varsa ve gerçekten tedaviye ihtiyaç gösterdiğini hissediyorsak muhakkak hekimlere başvuracağız."
"Sıcak ve kuru alanlarda, rüzgarlı havalarda polenler çok yoğun"
Prof. Dr. Sefa Dereköy, Türkiye'de yaklaşık 9 bin civarında bitkisel örtü olduğunu belirterek, "Bunların da yaklaşık yüzde 20'si alerjendir. Polenler bu tohumlu bitkilerin aslında erkek organlarında, başçıklarında bulunan yapılar ve 1 milimetreküp havalarda yaklaşık 7 binlere varan sayılarda bulunmakta." diye konuştu.
Polenlerin özellikle bahar aylarında çoğalarak rüzgar vasıtasıyla salındığını kaydeden Dereköy, "Bu durum hastalarımızda burun akıntısı, hapşırık, gözlerde yaşarma ve nezle benzeri şikayetlerle, öksürüklerle ortaya çıkmakta. Tedavide en kıymetli aşama maruz kalmaktan ve bu dönemde dışarıya çıkmaktan kaçınmak. Bunların da en fazla yoğunlaştığı dönem sabahları. Sıcak ve kuru alanlarda bir de rüzgarlı havalarda polenler çok yoğun. İşte böyle zamanlarda dışarıya çıkmaktan kaçınmalı." değerlendirmesinde bulundu.
"Koruyucu mekanizma alerjik hastalıklarda çok kıymetli"
Dereköy, özellikle polenlerin çok olduğu, sıcak ve esintili havalarda, hava kalitesinin düştüğü dönemlerde dışarı çıkılmamasını, çıkılması durumunda ise maske kullanılmasını ve işlerin hızlıca görülüp tekrar kapalı alanlara dönülmesi gerektiğini ifade etti.
Alerjik bünyesi bulunanların doktorlarıyla temaslı olması gerektiğini kaydeden Dereköy, gerekirse alerjik sprey ya da basit ağızdan alınacak haplara, ilaçlara başvurmak gerektiğini anlattı.
Dereköy, "Alerjik bünyeli hastamız, bir defa solunum alerjisi bir tarafta, gıda alerjisi bir tarafta, kendisine neyin dokunduğunu çok iyi bilecek. Bireysel olarak bu konuda gerçekten okuyarak, hekimlerle temas ederek, meslek gruplarıyla durumunu ortaya koyacak. Bu çok önemli. Çünkü koruyucu mekanizma, alerjik hastalıklarda çok kıymetli." ifadelerini kullandı.
Alerjinin kapalı ortamlarda akar denilen ve gözle görülmeyen, zerre partiküllerle ve tozlarla işbirliğiyle ev içerisinde de etkisini gösterdiğini kaydeden Dereköy, evlerdeki bitkilerin, tozun, nemin ve küfün bu akarları artırdığına dikkati çekti.
Akarların insanların ve evde yaşayan hayvanların döküntüleriyle beslendiğini belirten Dereköy, şöyle konuştu:
"O halde bizim karşımıza çok kıymetli bir dost çıkıyor, elektrik süpürgesi. Elektrik süpürgesini çok iyi değerlendirmeli, ortamlarımızı havalandırma. Sadece duru suyla, temizlik bezlerimizi kullanarak yapacağımız temizlik çok kıymetli. Bunun dışında parfüm kokularına, kozmetik ve deterjan kokularına çok dikkat etmeli özellikle çocuk yaş grubu. Sigara dumanı çocuklar için son derece zararlı, buna çok dikkat etmeli. Yünlü, pamuklu örtüler, kıllar, tüylü ve akar tutabilecek her türlü örüntüden, halıdan ve kilimden muhakkak sakınmalıyız, bunlara dikkat etmeliyiz."
"Beraber yaşadığımız hayvanlara çok dikkat etmeliyiz"
Prof. Dr. Dereköy, Kovid-19 sonrası evde hayvanlarla birlikte yaşantının artış gösterdiğini ifade ederek, kedi, köpek ve kuşların, kuşlardan da özellikle papağan ve muhabbet kuşunun ev ortamında yaşamalarının mümkün olmadığını, bunların müstakil ev isteyen hayvanlar olduğunu anlattı.
Bu hayvanların aşıları yapıldığı için hasta olmadıklarını kaydeden Dereköy, "Ancak mikrobu taşıdıkları için çevrelerine, halihazırda yanında yaşadığı insana çok rahat o mikroorganizmayla transfer yapabiliyor, onu hasta edebiliyor. Dolayısıyla beraber yaşadığımız hayvanlara çok dikkat etmeliyiz. Bunlardan sadece alerjik yönlerden değil farklı hastalıklar da geçmekte." diye konuştu.