Pandemi ; 2019 yılının son aylarında, birçok ülkede hızla yayılmaya başladığında, vaka ve vefat sayısının artarak devam etmesi karşısında yetersiz kalan sağlık hizmetleri nedeniyle hastane kapısında bekleyen hasta görüntüleri endişeyle izleniyordu.
Vaka ve vefat sayısının artmasını engellemek için ülkeler arasında seyahat kısıtlamasından tutunda, maske, mesafe, karantina gibi buna benzer birçok koruyucu tedbirlerin yanında ilaç ve aşı çalışmalarına da başlatılmıştı. Birçok ülkede bunlar olurken; Türkiye’de, Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, her akşam ekranlara çıkarak, bu virüs dolayısıyla vaka ve vefat durumunun söz konusu olmadığı ama bu virüse karşı temizlik kurallarına uyulması gerektiği yönünde ki açıklamalarıyla yüreklere su serpiyordu.
Diğer ülkelerde, vaka ve vefat sayısı artarak devam ederken, Türkiye'de görülmemesi yönündeki açıklamalar her ne kadar insanları rahatlatmış gibi olsa da, insanlar bu durumu takip etmeye başladılar ve eczacı İhsan G’nin corona virüsü nedeniyle vefat ettiği haberini sosyal medya aracılığıyla duyurmayı başarmışlardı... Bu durum karşısında kayıtsız kalamayan Sağlık Bakanı, isim vermeden ilk ölümün gerçekleştiği açıklamasını 18 Mart 2020 günü yapmıştı. O günden sonra karantina , maske , mesafe, temizlik gibi koruyucu tedbirlerin yanında sayıları her gün artan vaka ve vefat sayılarını da açıklamaya devam etti.
Her akşam ekranlara çıkarak bu virüsle ilgili uyulması zorunlu olan yeni kuralları da açıklayan Bakan’ın zaman zaman kendinin de bu kuralları ihlal ettiği görüntüleri eleştirilere konu oldu.
Restorantlar, cafeler, eğlence mekanları gibi buna benzer yerlerin faaliyetleri durdurulurken, cenaze, düğün, asker uğurlama, gibi faaliyetler de, sosyal mesafeye dikkat etmeyenlere hatta evim olmadığı için sokaktayım diyene bile ceza yazılırken, Sağlık Bakanı’nın, sosyal mesafenin olmadığı cenaze merasimine katıldığı görüntüleri eleştiri konusu olduğu için “Öngöremedim” açıklaması yapsa da eleştirilerin hedefinden kurtulamamış ve inandırıcılığı kafalarda soru işaretleri oluşturmuştur.
Peki, AKP kongrelerine ne demeli? Her gün vaka ve vefat sayıları artarken görkemli kongre yapmak doğru mudur? Tabii ki değil! Aslında, ölmedik ayaktayız görüntüsü verilmek istenmiş ama ayakta olup olmadıklarına halk karar verecek. Devalüasyon olmuş, Türk parası değer kaybetmiş, pandemiye rağmen kongre salonu lebaleb diye övünme meslesi yapılmasına haklı olarak tepkiler çığ gibi artarak devam ediyor... Toplantı gösteri yürüyüşü yapmak isteyenlere pandemi bahanesiyle izin verilmezken, lebaleb kongrelere izin verilmesi adaletli midir?
Kuralları ihlal eden vatandaşlara ceza yazma yarışı devam ederken, bu kongrelerin ayrıcalığı mı var? Halkın sağlığını tehdit eden bu pandeminin yayılmasına neden olacak bu kongrenin yapılmasına izin verenler ile kongreye katılanlar hakkında sadece ceza yazmak değil hastalığın yayılmasına ortam sağlamaktan haklarında yasal işlemlerin de yapılması gerekir.
Devlet görevlileri, Anayasanın 10. Maddesine göre hiç kimse hakkında ayrımcılık yapmadan gereğini yapmalıdır. Yapmadığı takdirde görevi kötüye kullanmış olurlar... Eğer bu işlemleri yapamıyorlarsa, istifa etmeleri gerekir.
Bu kadar kalabalık kongre ve 13 milyon üyenin olduğuyla övüneceklerine halkın dertlerini dinlenmiş olsalardı daha çok fayda sağlardı. Birçok esnaf işyerini kapatmak zorunda kaldı. Dolayısıyla işsizlik ordusuna katılanlar oldu. Ülkenin birçok sorunu varken, sanki her şey yolundaymış gibi görkemli kongre yapılmasıyla eriyen oy oranları mı artırılacak? Asla...