LİDER/2

Cüneyt Şaşmaz yazdı: LİDER/2

"Bir takım şeyhlerin, dedelerin, seyyidlerin, çelebilerin, babaların, dervişlerin arkasından sürüklenen ve falcılara, büyücülere, üfürükçülere, muskacılara, talih ve hayatlarını emniyet eden insanlardan mürekkep bir kütleye, medeni bir millet nazarıyla bakılabilir mi?!"
Mustafa Kemal Atatürk

Atatürk, sadece savaş ya da devrim yapmamaktadır.

Veya sadece işini yapan biri değildir.

O, bir misyon sahibidir.

Misyonu da Türk milletinin kaderini yeniden yaratmaktır.
Hayatına baktığımızda görmekteyiz ki; misyonuyla hayatını birleştirmiş, bütünleştirmiştir.Misyon aksiyonu, aksiyon da inancı şart koşar.

Bir Amerikan atasözünde; "İnanç, görmediklerimize inanmaktır. Bu inancın ödülü ise inandıklarımızı görmektir" denir.

Atatürk, dünya tarihinde, misyonu adına inandığı hemen bütün ideallerinin gerçek olduğu nadir şahsiyetlerden biridir.

Bu durum, İmam-ı Rabbani’nin bir sözünü çağrıştırmaktadır:

"İstemek, nail olmaktır.
Allah, kabul etmeyeceği duayı ettirmez."

Atatürk, misyonunu gerçekleştirmek için istemekte fakat dua ile yetinmemektedir.

Onu başarısının temelinde;
1. Program
2. Motivasyon
3. Hedef
4. Etkili çalışma kavramları vardır.

Atatürk’ün kararları ve alternatifleri eleme metodolojisi son derece manalıdır.

https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/32987

Atatürk’ün karar verme sanatı incelendiğinde şu nitelikleri taşıdığı görülür:

1. Verileri toplar,
2. Bütün ihtimalleri tartar,
3. En uygun olanını seçer,
4. Hislerini araştırır,
5. Uygun zamanı seçer,
6. Sonuna kadar takip eder,
7. Cesur olur,
8. Engin bir özgüven sahibidir.

Atatürk’ün özgüveninin temelinde kendine has özellikleri vardır:
1. Karaktere dayanan özgüven,
2. Yeteneğe dayanan özgüven,
3. Uzmanlığa dayanan özgüven,
4. Tecrübeye dayanan özgüven,
5. Kararın kalitesine dayanan özgüven gibi.

Anlaşılan o ki; Atatürk, sadece inançlı, vizyon sahibi, sadece cesur, plancı ve programcı, metodist vb değildir.
O, bu özelliklerin hepsine sahip bir insan ve toplum mühendisidir.

Kısaca, O; "haydi başla" demez, başlayalım der.

Elinde, kırbaç değil bayrak vardır.
Yol gösterir.
Herkesten bir adım ileridedir.
Ahlak, akıl ve karakter sahibidir.

İşte sahip olduğu bu özellikler, Türk milletinin ona olan güvenini, sevgisini sağlamış, pekiştirmiştir.
Bu karşılıklı güven ve saygı, Atatürk’ün insan ve toplum sevk ve idaresi yeteneğiyle bütünleşince; "yedi düvel" ile baş edebilen bir güç ortaya çıkmıştır.

...

Atatürk, yüksek bir tarih şuuru ve derin bir Türklük sevgisine sahiptir.
O bilmektedir ki; "Tarihini bilmeyen ve şuurunu taşımayan milletler hafıza ve idraklerini kaybetmiş şaşkın kimselere benzer. Böyle bir durumda milletlerin yükselmeleri veya millet vasfını muhafaza etmeleri ve hatta dağılmamaları zordur."
Atatürk, önce milletin ne olduğunu belirler.
...

Ve Atatürk’ün önderliğinde İstiklal Savaşı kapıya gelip dayanmıştır:
"Ben, 1919 senesi Mayıs'ı içinde Samsun’a çıktığım gün, elimde maddi hiçbir kuvvet yoktu.
Yalnız büyük Türk milletinin asaletinden doğan ve benim vicdanımı dolduran yüksek ve manevi bir kuvvet vardı.
İşte ben bu ulusal kuvvete, bu Türk milletine güvenerek işe başladım."

(...)
"Halas için, istiklal için evvel ve ahir düşmanla, bütün mevcudiyetimizle vuruşarak onu mağlup etmekten başka karar ve çare yoktur, olamaz."
(...)
"Zavallı milletimizi esir etmek isteyen düşmanları behemahal mağlup edeceğimize dair olan emniyet ve itimadım, bir dakika olsun sarsılmamıştır."
(...)
"Nesafet ve merhamet dilenmek gibi bir prensip yoktur.
Türk milleti, Türkiye’nin müstakbel çocukları bunu, bir an hatırdan çıkarmamalıdırlar."

...

Atatürk fikir sistemi ve dünya görüşünde şan, şeref, namus, haysiyet, gurur, şahsiyet kavramları çok önemli yer tutar:

"Eğer mensup olduğum milletin şanı, şerefi varsa, ben de şanlı ve şerefliyim.

Aksi takdirde, içinizden herhangi bir adam çıkar da şan şeref arkasından koşar ve teferrüt etmek (aşırılığa kaçmak) isterse, biliniz ki o başınıza beladır, beladır, beladır.
Millet bu gibilerine asla müsaade etmemelidir."

...

Atatürk’ün hem söz hem de davranışlarında bir Türk hayranlığıgöze çarpar.
Amasya panayırındaki perişan halk manzarası karşısında Atatürk arkadaşına;
"Bak birader, böyle milletten nasıl ayrılırsın?
Bu palasparelerin içinde perişan gördüğün insanlar yok mu?
Onlarda öyle yürek, öyle cevher vardır ki, olmaz şey!
Çanakkale’yi kurtaran bunlardır.
Kafkasya’da, Galiçya’da şurada, burada arslanlar gibi çarpışan, mahrumiyete aldırmayan bunlardır"
der.
...

Savaş zaferle bitmiştir.
Atatürk,
yeni ve vazgeçilmez hedefi gösterir:
"Büyük davamız, en medeni ve en müreffeh millet olarak varlığımızı yükseltmektir.
Bu yalnız kurumlarında değil, düşüncelerinde temelli inkılâp yapmış olan büyük Türk milletinin dinamik idealidir."

(...)
"Ey Türk milleti!
Sen yalnız kahramanlık ve cengâverlikte değil, fikirde ve medeniyette de insanlığın şerefisin.
Tarih, kurduğun medeniyetlerin övgüleriyle doludur.
Mevcudiyetine kasteden siyasi ve toplumsal etkenler birkaç asırdır yolunu kesmiş, yürüyüşünü ağırlaştırmış olsa da, onbin yıllık fikir ve kültür mirası, ruhunda bakir ve tükenmez bir kudret halinde yaşıyor.
Hafızasında binlerce ve binlerce yılın hatırasını taşıyan tarih, medeniyet safında layık olduğun yeri sana parmağıyla gösteriyor.
Oraya yürü ve yüksel!
Bu, senin için hem bir hak, hem de bir vazifedir!"

...

Atatürk, Türk milletini onore etmek, cesaretlendirmek üzere;
"Bizim başka milletlerden hiçbir eksiğimiz yok.
Cesuruz, zekiyiz, çalışkanız, yüksek maksatlar uğrunda ölmesini biliriz."

(...)
"Ben Garp milletlerini, bütün dünya milletlerini Fransızları, Almanları, Rusları tanırım.
Tanıyışım harp sahalarında olmuştur.
Ateş altında, ölüm karşısında olmuştur, yemin ederek size temin ederim ki, bizim milletimizin kuvve-i maneviyesi bütün milletlerin kuvve-i maneviyesinin fevkindedir
(üstündedir)."
(...)
"Türk milleti kahramanlıkta olduğu kadar istidat ve liyâkatte da bütün milletlerden üstündür."
(...)
"Türk kuvvet ve zekasının yenmediği ve yenemeyeceği müşkül yoktur."
(...)
"Türk milleti çok büyük vakalarla ispat etti ki, müceddit ve inkılâpçı bir millettir."
(...)
"Şuna emin olabilirsiniz ki; dünya üzerine yaşamış ve yaşayan milletler arasında ruhan demokrat doğan yegane millet Türklerdir."
Atatürk’ün bütün geri kalmış doğu toplumları için de bir mesajı şöyledir:
"Şarktan şimdi doğacak olan güneşe bakınız.
Bu gün, günün ağardığını nasıl görüyorsam, uzaktan, bütün şark milletlerinin de uyanışlarını öyle görüyorum."

...

Atatürk’e göre aydın ile millet arasındaki ilişkinin formülüşudur:
"Halkla inilmez, halk yükseltilir."
(...)
"Bizim münevverlerimiz buna çalışmadı.
Neden Anadolu’ya gelip uğraşmazlar?
Neden milletle doğrudan doğruya temasta bulunmazlar?
Memleketi gezmeli, milleti tanımalı, eksiği nedir görüp göstermeli, milleti sevmek böyle olur.

Yoksa lafla muhabbet fayda vermez."
Atatürk’ün, Türk Milletine hitaben kaleme aldığı motivasyon değeri erişilmez diyebileceğimiz metin, dünya edebiyat tarihi için de eşi ve benzeri görülmemiş bir hitabet örneğidir.
...

Atatürk’ün, Türk milletine söylediği son sözleri:
"Ben icap ettiği zaman en büyük hediyem olmak üzere Türk milletine canımı vereceğim."
(...)
"Her Türk ferdinin son nefesi, Türk ulusunun nefesinin sönmeyeceği, onun ebedi olduğunu göstermelidir.
Yüksek Türk!
Senin için yükseklik hududu yoktur.
İşte parola budur."

(...)
"Benim için en büyük nokta-i sıyânet ve menba-ı şefaat milletimin sinesidir."
(...)
"Benim naçiz vücudum bir gün elbet toprak olacaktır.
Fakat Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır ve Türk milleti emniyet ve saadetinizamin prensiplerle medeniyet yolunda tereddütsüz yürümeye devam edecektir."

...
Türk milleti, Atatürk’ün ömrünü yoluna seferber ettiği sevdasının adıdır,
O'nun yaşama sebebidir.

O'nun milletine işaret ettiği parola:
"Türk!
Övün!
Çalış!
Güven!"

(...)
"Bugün vasıl olduğumuz netice, asırlardan beri çekilen milli musibetlerin intibahı ve bu aziz vatanın, her köşesini sulayan kanların bedelidir.
Bu neticeyi Türk Gençliğine emanet ediyorum.
Ey Türk Gençliği!
Birinci vazifen, Türk istiklalini, Türk Cumhuriyeti’ni, ilelebet, muhafaza ve müdafaa etmektir."

(...)

Atatürk'ün, Türk Gençliği'ne son sözü:

"Ey Türk istikbalinin evladı!
İşte, bu ahval ve şerait içinde dahi, vazifen; Türk istiklal ve cumhuriyetini kurtarmaktır!
Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur!"

(Devamı Yarın)

Cüneyt Şaşmaz

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Güncel Haberleri