ANKARA (AA) - Kandaki beyaz kan hücrelerinde oluşan kanser türü olan löseminin çocukluk çağı kanserleri arasında görülme sıklığı açısından ilk sırada yer aldığı, ancak son yıllarda risk gruplarına göre uygulanan tedavi protokolleri sonucunda sağ kalım oranlarının arttığı belirtildi.
Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Hematoloji Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hale Ören, 2-8 Kasım Lösemili Çocuklar Haftası dolayısıyla AA muhabirine açıklama yaptı.
Löseminin çocukluk çağı kanserleri arasında görülme sıklığı açısından ilk sırada yer aldığını ifade eden Ören, erişkinlerden farklı olarak çocukluklarda görülen löseminin büyük çoğunluğunun "akut lenfoblastik lösemi" tipinde olduğunu anlattı.
Ören, "Akut lenfoblastik löseminin görülme sıklığı yüz binde 3-4'tür. Özellikle erkeklerde ve 2-5 yaş arasında ortaya çıkar. Çocuklarda akut miyeloid lösemiye daha az rastlanır, lösemilerin yüzde 20'sini oluşturur. Bu tip löseminin görülme sıklığı her yıl milyonda 5-7'dir ve ilk 2 yaş ve ergenlik döneminde görülme sıklığı fazladır." bilgisini verdi.
Çocukların çoğunda lösemi gelişimini açıklayabilecek bir neden bulunamadığına dikkati çeken Ören, sözlerine şöyle devam etti:
"Ancak bazı olgularda lösemi ailesel olabilir veya çocuğun maruz kaldığı, lösemiye yatkınlık yaratan risk faktörleri saptanabilir. Doğum öncesi dönemde annenin alkol, pestisidler, topoizomeraz II inhibitör içeren yiyecekler ve viral enfeksiyonlara maruziyeti lösemi için risk yaratabilir.
Down sendromu gibi çeşitli kromozom anomalileri bulunan bebeklerde lösemi gelişebilir. Kazanılmış risk faktörleri arasında iyonize radyasyon ilaçlar, petrol ürünleri, benzen gibi organik maddeler, herbisid ve pestisidler sayılabilir. Lösemi gelişimi için günümüzde 'iki vuruş' modeli daha çok kabul görmektedir; önce birinci, sonra eklenen ikinci olayın genetik anormalliğe neden olduğu ve sonuçta lösemiyi başlatan hücrelerin ortaya çıktığı düşünülmektedir."
"Lösemiden şüphelenildiğinde öncelikle kemik iliği incelemesi yapılmalı"
Akut löseminin başlangıç bulgularının kısa süreli olduğunu ve farklılık gösterebildiğini belirten Ören, hastaların sıklıkla iştahsızlık, halsizlik, yorgunluk, huzursuzluk, ateş, kanama bulguları, kemik ağrısı ve solukluk nedeniyle hekime başvurduğunu aktardı.
Ören, "Blast denilen lösemik hücrelerin organlara yerleşmesiyle farklı klinik bulgular gelişebilir. Lösemiden şüphelenildiğinde öncelikle kemik iliği incelemesi yapılmalıdır." diye konuştu.
Prof. Dr. Ören, hastalığın tedavisine ilişkin şu bilgileri verdi:
"Akut lenfoblastik lösemide güncel standart tedaviyle sağ kalım yüzde 80'i aşmıştır. Akut miyeloid lösemide farklı tiplere göre değişkenlik gösterse de sağ kalım yüzde 60 dolayındadır. Son yıllarda risk gruplarına göre uygulanan tedavi protokolleri sonucunda hastaların sağ kalım oranı artırılmıştır. Özellikle yüksek riskli, ilaca dirençli veya lösemisi tekrarlamış hastaların tedavisinde standart kemoterapi ile birlikte kullanılan hedefe yönelik ilaçlar sağ kalım oranlarını gelecekte daha da yükseltecektir."
Türkiye'de üniversite ve devlet hastanelerinde birçok şehirde deneyimli pediatrik hematologların lösemi tedavisini başarıyla yaptığının altını çizen Ören, "18 yaşına kadar tüm ilaç, kemik iliği nakli ve hastane masrafları devlet tarafından karşılanmaktadır. Çocuklarda löseminin artık tedavi edilebilir bir hastalık olduğu unutulmamalı ve tedavi sonrası yaşam kalitesini artırmak için gereken destek verilmelidir." dedi.