Yer, İstanbul'un lüks bir semtindeki lüks bir özel hastane.
'Sanatçı' diye nitelenen bir kadın, 'VİP' hasta olarak doğum yapacak.
Kadının yattığı odayı, yılbaşı salonları gibi süslemişler, balonlar, neonlar, her şey var.
Ancak hasta odasına sadece 'Doğum koçu'nu alıyorlar, gelen uzman hekimlere de 'VİP hasta, lütfen girmeyin' diye tersliyorlar. Kadın doğum uzmanı kapıda bekliyor, doğumdan sonra çocuğa bakacak doktorlar kapıda bekliyor, gerekirse devreye girecek anestezi uzmanları, hemşireler, sağlık görevlileri herkes, kapının dışında.
Kadın doğum uzmanı olmak için ilk, orta, lisenin üzerine, 3 milyon kişinin katıldığı üniversite sınavında ilk elli bine girip 6 yıl tıp ve 4 yıl uzmanlık eğitimi almanız gerekiyor.
Çocuk doktoru olmak için de, aynı süre, yani neredeyse 20 yıl eğitim şart. Benzer eğitim anestezi uzmanı için de gerekiyor.
Ve daha ilginci, şu anda uzman bir doktor olmak için 'Tıpta Uzmanlık Sınavı-TUS' denen bir sınavdan daha geçmeniz gerekiyor ki, bu sınav aklınıza gelebilecek en zor sınavlardan biri. "Eskiden orduda 'kurmay' olmak için, bir 'Subay' boyu kitap okumak gerekir" diyorlardı. Hamdolsun (!) kurmaylığı halledip, 'Hamili kart yakinimdir' kıstasına indirgedik.
Şimdi anlıyoruz ki, doktorluk için gereken eğitimi de, 'Doğum Koçu' şımarıklığı ve şaklabanlığıyla, dışarıdan sadece 8 aylık bir kursla alacağınız sertifika ile çözüyoruz. Ve eğer hastanın parası varsa, tıpla uzaktan yakından alakası olmayan, resmen tanımlanmamış ve sadece 8 ay kurs görmüş bir 'Doğum Koçu', 20'şer yıl dirsek çürütmüş üç beş uzman hekimi kapıda bekletip, öne geçebiliyor.
Ve daha korkuncu, anlı şanlı özel hastanelerimiz, para uğruna bu şaklabanlığa izin veriyor, 'çok sıfırlı bir fatura' uğruna kendi uzman hekimlerini kapılarda tutmayı kabul ediyor; 'Para gelsin de, benim uzman hekimlerim kapıda beklese de olur' diyor.
Kendisi de özel hastane sahibi Sağlık Bakanı da, milyonluk teşkilatı ile uzman hekimlerin tüm bu 'Para tiyatrosuna' figüran yapılmasını kabul ediyor.
Ya 8 aylık eğitimle kendini 'Doğumun en ala uzmanı' kabul eden 'Doğum Koçu' çuvallar, annenin de, bebeğin de sağlık durumu tehlikeli bir hal alırsa ne olacak? Tabii ki herkes, kadın doğum uzmanına, çocuk uzmanına, anestezi uzmanına yüklenecek:
"Kardeşim, içerde doğum yapan ve hayatı tehlikede olan bir kadın varken, kapıda nasıl beklersiniz?"
Sonra da gelsin 'Malpraktis', yani 'mesleğini uygularken hatalı davrandın' diye açılan davalar ve meslek etiğini tanımayan, para için müvekkillerini çoğu kez haksız yere doktorlara karşı kışkırtanların başlattığı yargı mücadeleleri, mahkemeler, dosyalar...
Tüm bunları, geçen hafta yaşanan 'Doğum Koçu Cinayeti' üzerine yazdım. Olayı hatırlatalım:
Ankara'da geçtiğimiz günlerde 41 haftalık hamile Ö.G'nin doğum sancıları evde başladı. 'Doğum koçu' tarafından gerçekleştirilen doğum sırasında bebeğin, başı önde olması gerekirken, ayaklarının önden geldi. Bunun üzerine 112 Acil Çağrı Merkezi'nden yardım istendi. Anne Ö.G., eve gelen sağlık ekipleri tarafından ambulansla Hacettepe Hastanesi Acil Servisi'ne kaldırıldı. Ama artık çok geçti, bebek ölmüştü, annenin hayatı da tehlikedeydi ve neyse ki anne kurtuldu. Ve iddialara göre doğum koçu, anneyi internet aracılığıyla online yönlendiriyordu.
Bir ülke nasıl bu kadar cehalete batar anlamak mümkün değil.
Amerika Birleşik Devletleri hakkında ilginç bir şey okumuştum.
New York'ta bir işyeri, kapısına 'Dolarınıza ayda yüzde 30 faiz" diye bir tabela asar, işyerinin önünden bir kaç saat sonra geçenler, aynı yerde şu yazıyı görürler.
"Bu işyeri kapatılmıştır, Amerika'da her şey serbest, ama dolandırıcılık yasaktır!"
Bizde ise, "Kitabına uydurduğun müddetçe her şey serbest" hale gelmiş, yeter ki, işin ucunda para olsun.