Meselenin Ortaya konuluşu
Son günlerin gündemde en fazla yer tutan konularından birisi Türkiye’nin en büyük 10 ekonomi araya girmesinin mümkün olup olmadığı tartışmasıydı. Çoğu insan halen GSYH büyüklüğü bakımından son 4 yılda 17’ncilikten başlayarak 19’unculuğa gerilemiş olan Türkiye’nin nasıl olup da ilk 10 ekonomi arasına gireceği konusuna akıl erdiremiyor. Oysa burada kastedilen sıralama Satın alma Gücü Paritesine Göre (SAGP) ölçülen GSYH sıralamasıydı. Türkiye SAGP’ye göre ölçülen GSYH sıralamasında 2019 yılı itibarıyla 13’üncü sırada yer alıyor (2000 yılındaki yeri 17’ncilikti.) Buradaki kritik soru şu: Türkiye cari fiyatlarla GSYH sıralamasında 17’ncilikten 19’unculuğa gerilerken nasıl oluyor da SAGP’ye göre GSYH sıralamasında 17’ncilikten 13’üncülüğe çıkıyor?
Bu soruyu yanıtlayabilmek için önce cari fiyatlarla GSYH ile SAGP’ye göre GSYH arasında ne fark var onu ortaya koyalım.
GSYH’nin İki Farklı Yolla Ölçülmesi
GSYH (üretim açısından ölçüldüğünde) bir ekonomide yerleşik olan üretici birimlerin belli bir dönemdeki ekonomik faaliyetleri sonucunda yaratmış oldukları tüm mal ve hizmetlerin değerleri toplamından bu mal ve hizmetlerin üretiminde kullanılan girdiler toplamının düşülmesi sonucu elde edilen değerdir.
GSYH cari fiyatlarla ölçüldüğünde üretilen nihai mal ve hizmet miktarı bu mal ve hizmetlerin piyasa fiyatlarıyla çarpılır ve GSYH bulunur. Yukarıdaki tanım gereği örneğin üretilen ekmek GSYH’ye katılırken içindeki girdiler (un, maya, tuz gibi) hesaptan düşülür (aksi takdirde çifte sayma dediğimiz sorun ortaya çıkar ve GSYH olduğundan büyük görünür.) Bu şekilde hesaplanan GSYH son fiyatlar dikkate alınarak bulunmuş olur. Genellikle konuşulan GSYH bu şekilde hesaplanan GSYH’dir. Bulunan bu miktar o yılın ortalama Dolar kuruna bölündüğünde Dolar cinsinden GSYH bulunmuş olur. Örneğin Türkiye’nin 2019 yılı için hesaplanan GSYH’si 4.280,4 milyar TL ve aynı yılın ortalama Dolar kuru 5,679’dur. Buna göre Dolar cinsinden GSYH yaklaşık olarak 754 milyar Dolar olarak bulunur.
GSYH SAGP ile ölçüldüğünde, SAGP’ye dayalı olarak hesaplanan uluslararası Dolarla dönüştürülmüş bir katsayıyla hesaplanır. SAGP’ye dayalı uluslararası Dolar hesaplaması Doların sahibi olan ABD’deki fiyatlar baz alınarak bulunur. ABD’deki bazı mal ve hizmetlerin oluşturduğu bir sepetin değeri hesaplanır. Sonra bu sepetin bir başka ülkede (örneğin Türkiye) kaç para ettiği bulunur. Bulunan bu değer Dolara dönüştürülür. Bunu bir örnekle açıklayayım. Bütün ülkeler için aynı mal ve hizmetlerin esas alındığı bir sepet düşünelim. Bu sepetin ABD’de bugünkü ederi 300 Dolar, Türkiye’deki ederi ise 685 TL olsun. Kur bugün 1 Dolar = 6,85 TL olduğuna göre bu sepetin Türkiye’deki Dolar karşılığı 100 Dolar olacaktır. ABD’nin cari fiyatlarla ölçülmüş GSYH’si 21 trilyon Dolar, Türkiye’ninki ise 754 milyar Dolardır. Söz konusu sepetten hareketle SAGP katsayısını (300/100 =) 3 olarak hesaplayabiliriz. Buna göre Türkiye’nin SAGP’ye göre GSYH’si (754 x 3 =) 2,3 trilyon Dolar olarak bulunuyor.
GSYH Ölçüm Yöntemi Değişince Sıralama Niçin Değişiyor?
Türkiye cari fiyatlarla ölçülen GSYH karşılaştırmasında 2005 yılında 501 milyar Dolarlık GSYH’siyle dünyada 17’nci sırada yer alırken 2018 yılında 771 milyar Dolarlık GSYH’siyle yine 17’nci sırada bulunuyor. Aradan geçen 14 yıllık sürede bir şey değişmemiş görünüyor. Aynı ölçümü SAGP’ye göre yaptığımızda işler değişiyor. SAGP’ye göre GSYH karşılaştırmasında Türkiye 2005 yılında 966 milyar Dolarlık GSYH ile 18’inci sırada iken 2018 yılında 2,3 trilyon Dolarlık GSYH ile 13’üncü sıraya yükseliyor. Cari fiyatlarla GSYH karşılaştırmada önünde yer alan Kore, İspanya, Kanada ve Avustralya’yı SAGP ile ölçülen GSYH sırlamasında geride bırakıyor.
Gerçekte böyle bir iyileşme var mı? Türkiye’de enflasyon ABD’den çok daha yüksek olduğu halde nasıl oluyor da SAGP’ye göre GSYH’de böyle bir artış ortaya çıkıyor?
Bu soruyu yanıtlayabilmek için bazı karşılaştırmalar yapmamız gerekiyor. Aşağıdaki tabloyu bu amaçla hazırladım (tabloda yer alan sepet ederleri farazi değerleri gösteriyor, buna karşılık diğer bütün göstergeler https://knoema.com/ sitesinden alındı.) (Bu tabloda hesaplamayı anlaşılabilir kılmak için başlangıç yılı olarak aldığım 2017 yılında aynı sepetin ABD’de de Türkiye’de 100 Dolar olduğunu varsayıyorum.)
Bu tabloya göre ABD’nin cari fiyatlarla GSYH’si 2017’den 2018’e yüzde 5,4 artarken Türkiye’nin cari fiyatlarla GSYH’si yüzde 9,6 geriliyor. ABD’nin SAGP’ye göre GSYH’si 2017’den 2018’e yüzde 11,1 gerilerken Türkiye’nin SAGP’ye göre GSYH’si yüzde 5,4 artıyor. Aynı dönemde ABD’de yıllık ortalama enflasyon yüzde 2 iken Türkiye’de yüzde 16. Türkiye’de yüzde 16, ABD’de yüzde 2 enflasyon yaşanırken, ABD’nin SAGP’ye göre kişi başına geliri yüzde 4,8, Türkiye’de ise yüzde 3,8 artarken nasıl oluyor da Türkiye’nin SAGP’ye göre GSYH’si artıyor.
İşin Sırrı TL’nin Dış Değerinin İç Değerinden Hızlı Düşmesinde
Bu soruya yanıt ararken TL’nin Dolara karşı değerinin yüzde 30,3 düştüğüne dikkat etmemiz gerekiyor. Çünkü işin sırrı orada. SAGP’ye göre GSYH ölçümü ülke parasının dış değerinin iç değerinden daha fazla düştüğü durumlarda sanal bir iyileşme ortaya çıkarıyor. Tersi olduğunda yani ülke parasının iç değeri dış değerinden hızlı gerileğinde ise bu kez o ülkenin cari fiyatlarla GSYH’si sanal olarak artmış görünüyor. Ki Türkiye 2003 ile 2010 arasında bu olguyu yaşamış cari fiyatlarla GSYH’si hızla artmıştı.
Tabloya farazi olarak yazdığım sepet değerine bakalım. Sepetin ABD’de 2017 yılı için ederi 100 Dolar. Aynı sepetin Türkiye’deki değerinin 366 TL olduğunu düşünelim. Kur 3,66 olduğuna göre bu sepetin Dolar değeri de aynen ABD’deki gibi 100 Dolar eder. ABD’de enflasyon yüzde 2 olduğuna göre bu sepetin ederi 2018 yılında 102 Dolara çıkar. Türkiye’de enflasyon yüzde 16 olduğuna göre sepetin ederi (366 TL x 1,16 =) 425 TL eder. Bunu 2018 yılının ortalama kuruyla Dolara çevirirsek (425 TL / 4,77 =) 89 Dolar eder.
Diyelim ki TL, 2018 yılında enflasyon oranı (yüzde 16) kadar dış değer kaybetmiş olsaydı sonuç ne olurdu? O zaman kur 1 Dolar = 4,25 olurdu ve sepet ederi 100 Dolarda kalır, SAGP’ye göre GSYH de değişmezdi.
Görüleceği gibi TL’nin dış değer kaybı, iç değer kaybından yüksek olduğu için sepetin değeri Dolar cinsinden 89 Dolara düşmüş ve dolayısıyla satın alma gücü ve SAGP’ye göre hesaplanan GSYH tümüyle sanal bir artış sergilemiş görünüyor. TL’nin dış değer kaybı 2010 yılına kadar iç değer kaybından düşüktü. O nedenle Türkiye’nin sıralamadaki yeri 2010 yılında hem cari fiyatlarla GSYH hem de SAGP’ye göre GSYH açısından aynı yerdeydi (ikisinde de 17’nci sıradaydı.)
Bu tezimizi doğrulamak için parasının iç ve dış değer kaybı birbirine yakın olan bir ülkeye mesela Almanya’ya bakalım. Almanya’da 2018 yılı ortalama enflasyonu yüzde 1,9. Aynı yıl Euro’nun Dolara karşı değer kaybı yüzde 2,1. Bu sonuçlarla Almanya’nın SAGP’ye göre GSYH sıralamasındaki 4’üncülük olan yeri değişmiyor. 2000’e kadar geri gidersek değişiklik bir basamakla sınırlı bulunuyor. Çünkü Almanya’da enflasyon ile Euro’nun dış değeri arasında önemli bir fark yok.
Önümüzdeki yıllarda TL’nin dış değer kaybı, iç değer kaybından fazla olmaya devam ederse Türkiye’nin, cari fiyatlarla GSYH’si küçülse de SAGP’ye göre GSYH’si büyüyeceği için ilk 10 ekonomi arasına girmesi mümkün olabilecektir.
Bu yazı Mahfi Eğilmez'in kişisel blogundan alınmıştır