Marmara Bölgesi'nde 17 Ağustos 1999'da yaşanan depremde annesi, babası ve kardeşini kaybeden Hasan Murat Koçarslan, Kahramanmaraş merkezli 6 Şubat'taki depremlerin ardından Ulusal Medikal Kurtarma Ekibi (UMKE) gönüllüsü olarak gittiği bölgede arkadaşlarıyla birçok kişiyi enkazdan kurtardı.
Yalova'da, 112 Acil Sağlık Hizmetleri bünyesinde ambulans şoförlüğü yapan 40 yaşındaki Koçarslan, 1999'daki depreme yaz tatilinde aile bütçesine katkıda bulunmak için çalışmak amacıyla gittiği İzmit'te yakalandı.
Hemen Yalova'daki evine gelen Koçarslan, yıkılan evlerinin enkazı altında kalan annesi Gülay, babası Mehmet ve kardeşi Burak Koçarslan'a ulaşmaya çalıştı. Yıkıntıların arasından içeri girdiğinde artçı sarsıntı nedeniyle enkazda kalan Koçarslan, birkaç saatlik çalışma sonrası ekiplerce kurtarıldı.
Ailesini henüz 16 yaşındayken depremde kaybeden Koçarslan, bir süre yakınlarının yanında kaldı. Kendisine enkaz altında ellerini uzatan sağlık ekibinden etkilenerek bu mesleğe gönül veren Koçarslan, polis memuru babasından kalan maaşla üniversiteyi Zonguldak'ta okuyup sağlık ordusuna katıldı.
Hayalinin peşinden koşarak sağlık personeli olan ve yaşanan depremlerde bölgelere gönüllü giden Koçarslan, son olarak ekip arkadaşlarıyla Kahramanmaraş merkezli depremlerin ardından yürütülen çalışmalarda görev aldı.
Evli ve 5 yaşında kız babası Hasan Murat Koçarslan, AA muhabirine, enkazdan kurtarıldıktan sonra sağlık alanında insanlara el uzatabilmenin hayalini kurduğunu ve sonunda bu üniformayı giydiğini söyledi.
Kahramanmaraş'ta depremin hemen ardından iki hafta gönüllü görev yaptığını, sonraki süreçte Hatay, Kilis ve Şanlıurfa'ya da gittiğini belirten Koçarslan, şöyle devam etti:
"Oralarda hizmet edebilmek çok şükür nasip oldu. Kahramanmaraş'ta 17 arkadaşımla iki hafta boyunca çok yoğun bir çabayla vatandaşlarımızın yaralarını sarmaya, aileleri buluşturmaya gayret ettik. Ben enkaz altındayken 'Ne olur beni anneme, babama, kardeşime kavuşturun.' dediğimde belki de bana o an yetersiz gelen yardımı fazlasıyla UMKE üniformamla ulaştırmaya çalıştım. 17 kişiyle iki hafta görev yaptığımız Kahramanmaraş'ta insanüstü gayret göstererek yaklaşık 85 vatandaşımızı aileleriyle buluşturmak kısmet oldu."
Enkazdan kurtardığı insanlarda yitirdiklerini görüyor
Koçarslan, Kahramanmaraş'taki kurtarma çalışmalarında zaman zaman çok sevindiklerini, insanları sağ çıkardıkça başka enkazlara daha güçlü girdiklerini dile getirdi.
Enkazdan kurtardıkları her canda, Yalova'da yitirdiği annesini, babasını, kardeşini gördüğünü anlatan Koçarslan, şunları kaydetti:
"Kardeşimin adı Burak'tı, çıkardığım her canlı benim için Burak'tı. Babamın adı Mehmet'ti, çıkardığım her babanın adı Mehmet'ti. Annemin adı Gülay'dı, oradaki her annenin adı Gülay'dı. Benim adımın ne olduğunun hiç önemi yoktu. Mehmet'leri, Burak'ları, Gülay'ları, Yaren'leri, Efe'leri, Yiğit'leri, Eylül'leri anne ve babalarıyla ya da anne babaları evlatlarıyla buluşturduk. Allah orada hizmet yapmamızı sağlayanlardan razı olsun. Kurtardıklarımızla çok mutlu olduk. Eşim, görevler esnasında en büyük destekçim oldu. 'Git elinden geleni yap. Biz bunun için varız. Kızımızı, evimizi merak etme. Çorbamız kaynıyor. Git elinden geleni yap. Keşkelerle dönme. Ne gerekiyorsa yap. Üstündeki üniformanın, özellikle kolundaki Türk bayrağının hakkını ver.' dedi. Ben de her şeye olduğu gibi aileme de layık olabilmek için görevimi yaptım.
Çok mutluyum çünkü 1999 senesi 17 Ağustos günü örnek aldığım, imrendiğim, 'Keşke onlar kadar güçlü olsaydım.' dediğim insanların yanında görev yapıyorum. Çok mutluyum, çok gururluyum. Deprem bölgesindeki yara almış, canı yanmış, bir yeri kanayan arkadaşlarım, kardeşlerimiz, evlatlarımız eğer beni duyuyorlarsa onlara şunu çok net söylemek isterim, 'Sakın pes etmeyin, mücadele edin. Bizim size ihtiyacımız var. Bizim yeni Muratlara, Yusuflara, birlikte görev yapacağız yeni arkadaşlara çok ihtiyacımız var. Lütfen gayret edin ve yanımıza gelin."
Enkazda cansız bedenine ulaştıkları Eylül'den geriye kalan tokayı yanından ayırmadığını, ona baktıkça küçük kızı andığını belirten Koçarslan, ayrıca kendisi gibi ailesinden kimse kalmayan ve depremden 5 gün sonra kurtardıkları 3 yaşındaki Efe'yi de manevi kardeşi olarak gördüğünü sözlerine ekledi.