Son birkaç haftadır, Mavi Vatan konusunun tartışmalı bir hale getirilmeye çalışıldığını görüyoruz. Örneğin, bir televizyon programında Mavi Vatan tanımı üzerinden sorulan ‘‘…gerçekten birtakım kaynaklar kullanılmak isteniyorsa, bunları ortaklıklar ve daha barışçı girişimler üzerinden yapmak yerine çatıştırıcı bir kavramla, Türkiye’yi başka bir yerde iç savaşın parçası kılarak bu işlere neden giriliyor?’’ sorusu ve sonrasındaki konuşmalar; Doğu Akdeniz’deki enerji paylaşım mücadelesinin nereye çekilmek istendiğini anlatan ilginç bir örnek oldu. Aynı programın bir önceki versiyonunda, ‘‘…bazı devlet kurumlarında bu kavramdan rahatsızlık duyanlar var…’’ mealinde konuşulması ise, konunun bambaşka bir nitelik almasına neden oldu.Mavi vatan kavramının bir kısım çevreleri rahatsız ettiği, çok açık bir şekilde görülüyor. Deniz yetki alanlarımıza sahip çıkmanın neresi çatıştırıcı bir yaklaşım olabilir ve iddiaya göre, eğer doğruysa,resmî kurumlarda bundan kimler ve neden rahatsız olur anlamak mümkün değil. Acaba, uluslararası bazı konsorsiyumlara razı edilmenin yolları mı aranıyor? Neyse… Ancak, doğrudan ve/veya bu tarz dolaylı baskıların da devam edebileceğini unutmayalım. Onları tevatürlerle dolu kendi dünyalarında bırakıp; biz, kendi gerçekliğimizdeki dünyanın kapılarını aralayalım.Çünkü, kendi nasılımız üzerinde yoğunlaşmamızda fayda var.
Tartışılması gereken asıl konu, farkındalığına vardığımız su altındaki canlı cansız varlıklar ile su tabanı altındaki hidrokarbon ve diğer madenlerin tespiti ve işletimi konusunda, hazırlıklarımızın ve cari durumumuzun ne olduğudur.Netice itibarıyla, Doğu Akdeniz’de tarafımızdan olası bir münhasır ekonomik bölge ilanı durumunda; ülke olarak, birçok sorunu göğüsleyebilecek bir yapıda olmamız gerekiyor. Özellikle,endüstriyel deniz gücümüzün durumunun dikkate alınması lazım. Dikkat ederseniz, bu tip konuları tartıştırmadan; meseleyi, kavramlar üzerinden daha baştan boğmaya meraklı bir kesim oluşmaya başladı.Kıyılarımızdaki tersane ve limanlardan başlayan, açık denizlerde balıkçılık, hidrokarbon keşfi ve diğer bilimsel araştırmalara kadar uzanan bir dizi uygulamalara ait ihtiyaçlarımızın ve yapılması gerekenlerin ne olduğuna dair bir ‘‘master’’ planımız olması gerekiyor.Bu kapsamda konuyu, örnek olarak, sadece hidrokarbon araştırmaları ve sondajları yönünden ele almak ve gördüklerimi, kısaca, sizlerle paylaşmak istiyorum.
Örneğin bu meseleyle ilgili olarak,iki sismik ve üç sondaj gemimizle yapılan faaliyetlerimize dair kamuoyunun bilgilendirilmesinde bazı eksikliklerin mevcut olduğunu düşünüyorum.Birilerinin hangi maksatla ne söylediğinden ziyade;bunu, daha önemli ve üzerinde durmaya değer görüyorum.
Çevre denizlerimizdeki hidrokarbon araştırma ve sondaj faaliyetlerimizin, zorluimkân ve şartlar altında da olsa devam ettiğini görüyoruz.Bu iyi bir şey. Ancak, ABD ve AB tarafından hangi baskıların yapıldığı da herkesin malumu. Bu baskı her yönden devam ediyor. Bizim tarafımızdan, henüz değerli ve işletilebilir bir kaynak bulunabilmiş değil. Bu kapsamda; Enerji Bakanlığı ileTPAO ve MTA’nın kurumsal olarak kamuoyunun bilgilendirilmesi dahilinde daha açık davranmaları gerekir diye düşünüyorum. Örneğin, internet sitelerinde daha tatmin edici bilgilerin olması lazım.Bu konularda yoğun bir bilgi kirliliği mevcut.Hepimizin anlayacağı şekilde; gemilerimizin faaliyetlerinin, elde edilen sonuçların ve hatta tahminlerin belirtilmesinde yarar olduğunu değerlendiriyorum. Bu anlamda, yazımın sonuna eklediğim, kaynaklar bölümünde yer alan yabancı bir şirkete ait bir açık kaynak örneğini dikkatlerinize sunuyorum. Olası benzer bilgilendirmelerin, medyadaki değişik maksatlara matuf olduğunu düşündüğüm bazı tartışmalara da cevap olabileceğini değerlendiriyorum.
Bunun yanı sıra, olgulardan hareketle,gemilerin işletimiyle ilgili bize sıkıntı yaratabilecek bazı konulara da kısaca değinmek istiyorum. Örneğin bu gemilerin işletiminin,farklı kurum ve şirketlerce yapılması hususu. Bu,''tip organizasyonu'' diye tanımladığımız personel, eğitim, malzeme, lojistik ve bakım onarım gibi konularda; gemiler arasında bir bütünlük sağlayabilecek imkanlardan bizleri mahrum edebilecek bir durum yaratabilir. Tabi, bilebildiğimiz ayrıntılar kısıtlı.
Örneğin gemilerde,Türk personel için mevcut yabancıların yerini alacak şekilde bir planlamanın olması gerekir. Açık kaynaklarda İTÜ’nün,personel eğitimi ve sertifikasyonlarında destek sağlayacağı belirtilmektedir.Helikopter hizmetlerinin ise Türk şirketlerinin sorumluluğuna geçtiği biliniyor. Gemilerin yedek parça ve malzeme ihtiyaçları ile arıza ve bakım onarım durumları için düşünülen tedbirler konusunda açık kaynaklara yansımış ayrıntılı bir husus olmasa da işin doğası gereği,bir sistematiğin olduğunu düşünüyorum.
Elde edilen sonuç nedir? Denizde bir kuyunun belirlenmesi sonrasında yapılan sondaj faaliyetleri; bir gemi için, takriben 5-6 aylık bir süreyi kapsıyor. Çoğunlukla da bu süre uzuyor. Yeni satın alınan üçüncü sondaj gemisi haricinde, şimdiye kadar, iki sondaj gemisiyle senede maksimum 4 farklı alanda işlem yapılabildiğini tahmin ediyorum. Deniz alanlarımız büyük ve yeni gemilerle bu faaliyetler, 2017’den bu yana tedrici olarak sürdürülüyor. TPAO’nun 2017-2018 verileri kapsamında, sadece Doğu Akdeniz’de 9342 km karelik bir alanın 3B sismik araştırmasının tamamlanabildiğini hatırlatmak isterim. Bu nedenle, geçmişte yapılanlarla birlikte, yeni gemilerle yürütülmeye çalışılan sismik ve sondaj faaliyetlerinin başarısı hakkında kesin bir şey söylemenin, şimdilik çok erken olacağını değerlendiriyorum.Sabırlı olmalıyız.
Netice itibarıyla bu gemilerin ve faaliyetlerinin, hepimiz için çok değerli olduğunu düşünüyorum.Eski bir denizci gözüyle, aklıma ilk gelen hususları sıralamaya çalıştım. Bunları sadece bugün için değil, ileride diğer ülkelerin deniz yetki alanlarında alınabilecek olası sismik ve sondaj ihaleleri kapsamında da düşünmemiz gerekir. Denizde kurumsallaşmayı gerektiren şartları oluşturmamız halinde,neden olmasın? Devamlılığı çok yönlü düşünmemiz gerekiyor. Tabi önce önümüze bakalım.
Asıl sorunun, zengin ve işletilebilir gerçek bir kaynak bulduğumuzda ortaya çıkacağını düşünüyorum. Bence esas kıyamet o zaman kopabilir. Buna da hazırlıklı olmamız gerekiyor. Örneğin, milli ihtiyaçlarımız dışında bunun dış piyasasında söz sahibi olabilecek miyiz, faaliyetin devamlılığını sağlayabilecek miyiz ya da uluslararası bir konsorsiyuma mı zorlanacağız?Daha şimdiden bazı çevrelerin,çatışmacı olduğunu iddia ettikleri kavramlara binaen bu işi yürüttüğümüze dair savları;bu ve benzeri ihtimalleri akıllara getirmektedir.
Bu meselenin sadece hidrokarbon tarafı. Balıkçılık, ticaret, ulaştırma, turizm, spor vs…
Üstelik çevre denizlerimizdeki bu faaliyetler, karada olanlarla da ilintili. Bir önceki yazımda, kontrolü elde tutabilmeye yardımcı olabilecek bir öneride bulunmuştum.Meseleleri,farklı konuların uzmanlarıyla bir bütünlük içinde takip edebilecek bir anlayışa ve kolektif bir yapıya sahip olmamız gerektiğini ifade etmiştim. İzninizle, kurguladığım bu bilimsel yapıya; örnek olarak, şimdi bir isimlendirme yapmak istiyorum:
Orta Doğu ve Doğu Akdeniz Bilimsel İzleme ve Değerlendirme Kurulu.
Tabi ki isimler değişebilir. Resmi bir kurumun çatısı altında, kolektif ve bilimsel bir yapının ihtiyaç olduğunu düşünüyorum. Aksi takdirde, birbirinin içine geçmiş disiplinlerin ve parçalı haldeki farklı uygulamaların, iyi niyetle de olsa, bir sonuç vermesinin uzun zaman alabileceğini değerlendiriyorum. Bu önerim, karar vericilerin bu konudaki büyük resmi görmesinde ve kamuoyunun bilgilendirilmesinde yardımcı olacaktır. Bilimsel bir kurulun önemini ve bir örneğini, pandemi sürecinde gördük. Bu fikrin, dikkate alınmasını diliyorum.
Kaynaklar:
‘‘Mavi Vatan Nedir?’’,Gazeteciler Masası Programı, Halk Tv, 28 Mayıs 2020, https://www.youtube.com/watch?v=__mYW5NO51I (02 Haziran 2020)
‘‘Faaliyet Alanı: Deniz’’, Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı (TPAO), http://www.tpao.gov.tr/deniz (02 Haziran 2020)
Exxon Mobil, https://corporate.exxonmobil.com/ (02 Haziran 2020)
‘‘TPAO yeni sondaj gemisi satın aldı’’, Habertürk, 09 Şubat 2020, https://www.haberturk.com/tpao-yeni-sondaj-gemisi-satin-aldi-2577990-ekonomi (02 Haziran 2020)
‘‘2018 Yıllık Rapor TPAO’’, Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı (TPAO), http://www.tpao.gov.tr/file/2003/yillik-raporlar-2018-2785e5d18d1c9f1b.pdf (02 Haziran 2020)
‘‘İTÜ ve TPAO güçlerini birleştirdi’’, Ekotrent, 28 Temmuz 2019, https://ekonomi.haber7.com/ekonomi/haber/2882277-itu-ve-tpao-guclerini-birlestirdi (02 Haziran 2020)