Kültür ve Turizm Bakanlığının destekleriyle, TRT'nin ortak yapımcılığında çekilen filmin oyuncu kadrosunda Serhat Kılıç, Ozan Çelik, Seda Türkmen, Burçak Dilekli, Ahmet Aydın ve İbrahim Kalkan yer alıyor.
Özcan, ilk kez yönetmenlik koltuğunda oturduğu ve Orta Anadolu'da geçen bir hikayeyi anlattığı "Mavzer"in hikayesini, çekim aşamasını, festival yolculuğunu ve vizyon beklentisini AA muhabirine anlattı.
Daha önceki yazdığı senaryolarda kendisine hep "Bunu nasıl çekerim?" diye sorduğunu belirten Özcan, yönetmen olmayı, kendi senaryosunu çekmeyi her zaman düşündüğünü söyledi.
Özcan, "Mavzer"in kendi doğduğu ve büyüdüğü coğrafyaya ait izler taşıdığına işaret ederek, "Amcalarımdan, babamdan, annemden dinlediğim hikayeleri bir araya getiren bir hikaye formatı üzerine çalıştım ve Mavzer böyle ortaya çıktı. Ben film izlemeyi kitap seçmeye benzetiyorum. Mesela her gün 50 bin tane kitap yayınlanır ama nitelikli kitapların çoğunluğu birçok kişi tarafından bilinmez. Seyircinin film seçmesini de bu yönden değerlendiriyorum." diye konuştu.
"Seyirci bu hikayeden kendine pay çıkarabilecek"
Mavzer'i "İzleyicinin iki kardeşle bir kurt arasında geçen bir hikayeden kendine pay çıkarabileceği ve ne bulacağını sorgulayacağı bir film" olarak tanımlayan Fatih Özcan, çekim süreci ve çekim yerlerine ilişkin şunları kaydetti:
"Doğadan çok uzaklaştık. Artık büyük dağları görmek, hayvanları tahayyül etmek şehirde yaşayan insan için ibret ve öğüt olma vasfını yitirdi. Mavzer belki de küçücük bir köyde küçücük bir ailenin içerisinde bile bugün görmediğimiz o ormanlar, dağlar, dereler ve tepelerin de bir kimliği olduğunu, hayvanların da bir yaşam alanı olduğunu anlatan bir film. Çünkü bizim temel problemimiz had bilmememiz. Kimiz, neyiz, nerede yaşıyoruz? Coğrafi sınırlar haricinde kimlik sınırlarımız neler? Bence film bitince seyircinin aklında kalacakları şeyler çok da çabuk unutacakları şeyler olmayacak."
Özcan, Hazreti Adem'den itibaren insanların "Hangimizin varlık alanı daha büyük?", "Hangimiz daha çok varız?" soruları etrafında doyumsuz bir rekabette olduğuna dikkati çekerek, filmde de insan-doğa ilişkisi üzerinden evrensel bir hikayeyi anlatmaya çalıştığını dile getirdi.
"Kurt ininde vurulmaz atasözü insan için de geçerlidir"
Doğadaki her canlının bir varlık alanı olduğunu ve buna saygı duyulması gerektiğini söyleyen Özcan, "Biz ağacı niye severiz? Bize oksijen sağladığı için. Bu cümleyi kuruyorsak ortada bir menfaat ilişkisi vardır. Bu çok insani değil. 'Kurt ininde vurulmaz' atasözü insan için de geçerlidir. İnsan yaşadığı alanda hakir görülmez. Ona var olduğu alanda saygı gösterilir." dedi.
Filmi 2019'da Niğde'de Demirkazık Dağları'nın eteğindeki bir köyde çektiklerini aktaran genç yönetmen, "Aslında ilk film için 'yaşlı adam, çocuk, hayvan, kış' gibi olumsuz görülen birçok unsur vardı. 5 hafta gibi bir süre içinde çektik ve bunun 15 gününde aktif olarak kurtlarla çalıştık. Macaristan'dan gelen ekip kurtları yetiştirmiş ve tecrübeli bir ekipti. Çok teferruatlı bir çalışmaydı. Sonuç olarak hiçbir hayvana zarar vermeden işi bitirdik." değerlendirmesinde bulundu.
"Mavzer 25 Şubat'ta vizyona girecek"
Özcan, oyuncuların tamamının zorlu kış şartlarına rağmen olumsuz bir tavırda olmadığına işaret ederek, çekimler öncesi oyuncularla ciddi bir hazırlık dönemi geçirdiklerinin bilgisini verdi.
Oyuncu performansları açısından çok memnun kaldığını da belirten Fatih Özcan, şunları anlattı:
"Festival sürecinde film, pandemi dönemine denk geldi. Saraybosna Film Festivali'nde dünya prömiyerini yaptı. Avrupa'daki birçok festivalde gösterildi. Festivallerin çoğu online oldu. Türkiye'de Boğaziçi, Adana ve birkaç film festivalinden ödüller aldı. Çok güzel de geri dönüşler aldım. Yapmak istediklerimi fark eden meslektaşlarımla filmi konuşmaktan büyük haz aldım. Benim yapmak istediğim şeylerden bir tanesi kameranın doğru mesafede durmasını sağlamaktı. Bunun görünmesi beni memnun etti. Mavzer 25 Şubat'ta, ilgilisinin daha çoğunlukta olduğu büyükşehirlerde vizyona girecek."
Genç yönetmen, üzerinde çalıştığı 2 farklı projenin olduğunu da sözlerine ekledi.
"Mavzer", 5. Boğaziçi Film Festivali'nde Bosphorus Film Lab Working Progress kategorisinde Kültür ve Turizm Bakanlığı Özel Ödülü'ne, 7. Boğaziçi Film Festivali'nde ise TRT Ortak Yapım Ödülü'ne değer görüldü.