Libya'nın doğusundaki gayrimeşru silahlı güçlerin lideri Halife Hafter, başkent Trablus için milislerine saldırı emri 4 Nisan 2019'dan itibaren 14 ay boyunca ülkeyi şiddet sarmalına sürükledi.
Libya ordusunun son haftalarda kaydettiği hızlı ilerleme karşısında yenilgiye uğrayan Hafter milisleri önce stratejik Vatiyye Askeri Hava Üssü'nü kaybetti. Ardından Trablus'un güney bölgeleri, Terhune, Kasr Bin Gaşir, Beni Velid ve başka kentleri de içeren ülkenin doğusundaki geniş bir alanda kontrol Libya ordusunun eline geçti.
Hafter milisleri ve saflarında savaşan Rus güvenlik şirketi Wagner'e mensup paralı askerler, arkalarında uluslararası mahkemelerce "savaş suçu" olarak değerlendirilmesi muhtemel çok sayıda toplu mezar ve cesedin yanı sıra sivillerin evlerine dönüşünü engelleyen tuzaklanmış mayın ve el yapımı patlayıcılar (EYP) bıraktı.
Rus paralı askerlerin izleri
Trablus güneyindeki bölgelerde patlayıcı tuzaklanmış evlerde, Wagner'e bağlı paralı askerlerin izlerine rastlamak mümkün.
Başkentin yaklaşık 10 kilometre güneyindeki Selahaddin bölgesinde çevresi mayınlardan temizlenen bir evde, Wagner unsurlarının duvarlara Rusça not aldığı askeri bilgiler, rakamlar ve koordinatlar, Kiril alfabesiyle yazılmış çok sayıda ilaç, gıda ve diğer ürün kutuları görüldü. Evde bu güçlere ait olduğu düşünülen Rusça kitaplar da dikkati çekti.
Aralarında çocukların da olduğu en az 39 sivil öldü
Libya Mayın ve Savaş Kalıntılarını Araştırma Merkezinin verilerine göre, şimdiye kadar Hafter milislerinin tuzakladığı mayın ve EYP'ler nedeniyle meydana gelen 57 patlamada, aralarında kadın ve çocukların da olduğu en az 39 kişi hayatını kaybetti, 100'den fazla kişi yaralandı.
Ülkede faaliyet gösteren sivil toplum kuruluşu Danimarka Mayın Temizleme Grubu'nun Libya Direktörü Liam Kelly, AA muhabirine yaptığı açıklamada, "Savaş nedeniyle 400 binden fazla sivil yerinden edilmiş durumda ve bunların birçoğu mayınlar nedeniyle evlerine dönemiyor." dedi.
Mayın ve EYP'lerin Trablus güneyindeki birçok semti içine alan geniş bir bölgede bulunduğuna dikkati çeken Kelly, "Bunlar arasında, anti-personel ve anti-tank mayınları, roketler, füzeler, havan topları, havadan atılan ancak patlamayan mühimmatlar ve patlayıcı düzenekler gibi çok çeşitli patlayıcılar bulunuyor." bilgisini verdi.
"Acil çözüm bulunmazsa ölü sayısı artacak"
Aktif durumdaki patlayıcıların çok sayıda sivilin hayatını riske attığına işaret eden Kelly, şunları kaydetti:
"Bunların (patlayıcıların) ne kadar tehlikeli olduğunu tasvir edemem. Evlerini terk etmek zorunda kalan siviller geri dönmeye başladı, bazılarıysa sadece evlerini kısaca kontrol etmek için döndü. Ancak birçoğu ise henüz dönmedi. Mayın ve patlayıcılar nedeniyle 100'den fazla yaralanma oldu ve bunların çoğu sivil. Ayrıca imha işlemleri sırasında mayın temizleme personelinden de ölenler oldu. Bu duruma acil bir şekilde çözüm bulunmazsa daha fazla sayıda sivil risk bölgelerdeki evlerine dönecek ve ölü sayısı artacak."
Kelly ayrıca, yeni tip koronavirüs (Kovid-19) önlemlerinin getirdiği uluslararası kısıtlamalar nedeniyle ülkeye yeterli desteği ulaştıramadıklarını, dolayısıyla mayın temizleme işlemlerinin yavaş ilerlediğini ve tüm bölgelerin temizlenmesinin yıllar alabileceğini vurguladı.
TSK'ya bağlı METİ timleri ölümcül tuzakları imha ediyor
Libya hükümetinin davetiyle ülkeye gelen Türk Silahlı Kuvvetleri'ne (TSK) bağlı "mayın ve el yapımı patlayıcı tespiti ve imha" (METİ) timleri, Hafter milislerinin Trablus'taki yerleşim alanlarına tuzakladığı mayın ve patlayıcıları temizleyerek, sivil halkın evlerine güvenli dönüşünü sağlamaya çalışıyor.
Koruyucu kıyafetleri, modern ekipmanları, robotik sistemleri ve teknik saha tecrübeleriyle bölgede çalışma yürüten METİ uzmanlarına göre, çevredeki mayın ve el yapımı patlayıcıların bazıları "tökez teli" denilen görülmesi zor tellerle düzenlenirken, çok sayıda patlayıcı da evlerin köşelerine, kapı arkalarına ve bazıları da zaman ayarlı biçimde tuzaklanmış durumda.
Selahaddin bölgesinde, Hafter milislerinin tuzakladığı mayınlardan temizlenen evlerine dönen siviller, Türkiye'den gelen METİ ekiplerine, çevredeki mayın temizleme faaliyetleri için teşekkür etti.
Kuyu ve konteynerlerde cesetler bulundu
Libya ordusunun Trablus'un güneyindeki Terhune'yi Hafter milislerinden kurtardığı 5 Haziran'da, kentteki merkez hastanesinde 106, hastaneye ait bir konteynerde de 26 ceset bulunduğu bildirildi.
Ordu, 10 Haziran'da da Trablus'un güneyindeki Kasr Bin Gaşir bölgesinde, çok sayıda cesedin bulunduğu başka bir konteynerin görüntülerini paylaştı. Kurbanlar arasında kadın ve çocukların da olduğu kaydedildi.
Ayrıca, adli tıp ekipleri 8 Haziran'da Terhune'nin güneyinde yer alan El-Avate bölgesindeki bir su kuyusundan 5 ceset çıkardı. İlk belirlemelere göre naaşlarda infaz ve işkence izlerine rastlandığı aktarıldı.
Hafter milisleri, Terhune kentini, Trablus'a yönelik saldırılarında bir yıldan uzun bir süre harekat ve ikmal merkezi olarak kullanıyordu.
Terhune'de insan hakları ihlalleriyle itham edilen Hafter'e bağlı yerel milis grubu "Kaniyat" birlikleri, kent içinde kendilerine rakip gördükleri veya muhalif addettikleri aşiret ve aileleri ayrım gözetmeksizin hedef almakla suçlanmıştı.
Toplu mezarlar kenti Terhune
Libya ordusunun 5 Haziran'da Hafter milislerinden kurtardığı Terhune ve çevresinde, Birleşmiş Milletlerin (BM) de teyit ettiği rakamlara göre 11 toplu mezar tespit edildi.
Toplu mezar kazı çalışmalarının yürütüldüğü kırsal alanlarda, Kayıpları Arama ve Tespit Kurumu, Trablus Başsavcılığına bağlı adli tıp uzmanları ve bu ekiplere destek veren sağlık çalışanlarının yanı sıra emniyet makamlarına bağlı cinayet masasından polisler bulunuyor.
Ambulansların da hazır bekletildiği bölgede, kazılar sırasında açığa çıkan ağır koku nedeniyle görevliler maske takarak çalışmalarını sürdürüyor.
Çıkarılan cesetlerin ilk belirlemelere göre son 12 ayda gömüldüğünü tahmin eden saha yetkilileri, bunların yaş, cinsiyet, ölüm şekli ve zamanının belirlenmesi için adli tıp çalışmasının sürdüğünü aktardı.
Yetkililer, çıkarılan cesetlerin bazılarının elleri bağlı halde bulunduğunu, bunun da doğrudan infaz edildiklerine işaret ettiğini aktardı.
Toplu mezarların bulunduğu alanlarda birden fazla noktadan ceset çıkarılırken, başka noktalarda da cesetlerin gömülü olduğu tahmin edildiği için bölgedeki arama ve kazı çalışmalarının zaman alacağına işaret edildi.
Libya uluslararası soruşturma bekliyor
Öte yandan, BM nezdinde meşru Libya hükümeti, bu süreçte BM, Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM) ve insan hakları örgütlerine defalarca çağrı yaparak, toplu mezarlara ilişkin uluslararası soruşturma talep etti.
Yapılan çağrılar üzerine BM, Libya'daki olayları araştırmak için İnsan Hakları Konseyine bağlı Libya Uluslararası Araştırma Komisyonu kurulması kararı aldı.
Bu soruşturma mekanizmasının BM, BM Libya Uzmanlar Heyeti ve UCM çalışmalarını desteklemesi, ulusal yargı ve diğer ilgili makamların kapasitesini artırması, insan haklarına yönelik ihlallerden hesap sorulmasını sağlaması bekleniyor.
Ayrıca UCM'nin Libya'daki ihlaller hakkında 22 Haziran'da yaptığı açıklamada, bulunan toplu mezarların savaş suçu olarak görülebileceği belirtildi.
Açıklamada, "Libya'da bulunduğu belirtilen 11 toplu mezara ilişkin güvenilir bilgiler edindik. Elimizdeki bulgular, savaş suçu ya da insanlığa karşı suç işlendiğine dair delil teşkil edebilir." ifadelerine yer verildi.