İYİ Parti’de yaşanan gelişmeleri kaleme aldığım “Tarihin tekerrürü ve Meral Hanım’ın düştüğü hata” başlıklı 2 Nisan tarihinden bu yana yazılara biraz ara vermiştim. Hem işlerimin yoğunluğu hem de toplumu ve ortamı farklı açılardan gözlemlemekti düşüncem.
16 Nisan 2017’den bu yana özellikle üzerinde ısrarla durduğum konu Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne gör Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin yeniden yapılandırılmasıdır. Bu konu üzerine 40’ın üzerinde yazı kaleme aldım. Fikrimi ve önerilerimi ifade ettim.
2020’nin Ocak ayında yazılarımdan derlediğim düşüncelerimi Meclis Başkanı Mustafa Şentop’a sunmuştum. Aynı sunum metnini Meclis’te bazı siyasi parti grupları ve komisyon başkanlarına da vermiştim. En son Büyük Birlik Partisi Genel Başkanı Mustafa Destici’ye iki saati aşkın bir süre ile anlatmış, Demokrat Parti Genel Sekreteri Serhan Yücel’e de takdim etmiştim. Sağ olsunlar hepsi ilgilerini esirgemediler.
Fakat gel gelelim 16 Nisan 2017’den bu yana gecen 5 yıllık sürede üzerinde durduğum Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne göre Türkiye Büyük Millet Meclis’inin yeniden yapılandırılmasına yönelik bir arpa boyu adım atılmadı.
Atılmadığı gibi Parlamenter Sisteme geri dönüş ülke gündemine girdi. Allah’tan 6 Siyasi Partinin üzerinde anlaştığı Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem çalışması o kadar kötü ve o kadar içi boş çıktı ki toplumdan hiçbir karşılık bulmadığından gündemin gerisine düştü.
Dün Meclis’in 102. açılış yıl dönümüydü. Ara verdiğim yazılarıma bu vesile ile aynı hassasiyetleri ele alarak devam edeyim dedim. Aslında Star Açık görüş sayfasında Doç. Dr. Bengül Görmez Hocanın ‘Millet düşünmez onun adına ben düşünürüm!” başlıklı makalesi yazmamı tetikledi. Bengül Hoca Güçlendirilmiş Parlamenter Sistemi ele almış. Farklı açılardan güzel bir derlemede bulunmuş.
Israr etmeye devam edeceğim. İster Parlamenter Sistem isterse Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi olsun. Meclis’in ana görevi olan yasama çalışmaları etkin hale getirilmeden Türkiye’de köklü hiçbir değişim yaşanamaz. Hiçbir yapısal dönüşüm sağlanamaz. Milletin temsilcisi olarak hangi yöntemle olursa olsun seçilen vekiller asli görevlerini yapacak imkânlara kavuşmadıkça hiçbir sistemi işletemezsiniz.
Bugün Türkiye’de sistem sorunundan çok Meclis’in yetkilerini kullanamama sorunu, milletvekillerinin asli görevlerini yapamama sorunu vardır.
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi Meclis’e mutlak yasama görevi yetkisi vermiştir. Bu sistem ülkenin her türlü kanun, karar ve benzeri ihtiyaçlarını belirleme yetkisidir. Ama aradan geçen 5 yıl içinde Genel Kurul çalışmalarındaki rakamsal uyumun dışında Meclis’te hiçbir yenileşme ve yeniden yapılandırılmaya gidilmemiştir.
Bu konuda bırakın iktidarı Muhalefet konuyu gündeme dahi getirmemiştir. Hatta 6 liderin mutabakat metninde adına Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem denilmesine rağmen Meclis’in yasama görevini yerine getirecek tek cümleye dahi yer verilmemiştir.
Tekrar edeyim, 102. Açılış yıl dönümünü kutladığımız Meclis’in yasama ve yasa denetimi görevlerini yerine getirecek şekilde yeniden yapılandırılma gerçekleşmedikçe hangi sistemi getirirseniz getirin iflas etmeye mahkûmdur.
600 milletvekili bugün 3-5 liderin iki dudağının arasından çıkan lafa bakarak zaman geçirmektedir. Vekillik yetkileri ve sorumluluklarının dışında her türlü işle uğraşmak zorunda kalmaktadır. Ne vekilliklerinin yetki ve sorumluluklarını, ne Komisyonlardaki görevlerini, ne de Genel Kurul’daki yetkilerini kullanamamaktadır. 600 milletvekili milletin ihtiyacı olan yasaları çıkartmak için uğraşmak yerine üç-beş bürokratın ağzının kokusunu çekerek seçmenin atama ve tayini için bakanlık bakanlık dolaşmak zorunda kalmaktadır.
Bir an önce Meclis’in hak ettiği yetki ve sorumluluklarını yerine getirecek düzenlemeler yapılmalıdır. Yoksa Türkiye sistem krizleri ile uğraşmaya devam eder.
Kalın sağlıcakla…