Medyanın ve Okuyucuların Bitmek bilmeyen Sınavı: Medya Okuryazarlığı

N Gazete yazarı Sevinç Koçak'ın yeni yazısı...

Covid-19 Pandemisi, aşı üretimleri, aşının güvenirliği ve iyileştirme etkisi polemikleri, ekonomik gündemler ve dünyanın pek çok yerinde değişmez bir gerçek olarak karşımıza çıkan can kayıplarıyla dolu bir süre geçirmeye devam etmekteyiz…

Medya, her zaman olduğu gibi geçtiğimiz haftalarda da tüm dünyada kendi dinamiği içerisinde oluşan ilkeleri, disiplinleri, seçimleri, sunuş biçimleri, manşetleri, “son dakika” uyarıları, röportajları ve haber atlatma teknikleri ile canlı bağlantılarını gerçekleştirerek kimi zaman medya mensuplarının büyük özverilerde bulundukları haber aktarma amaçlarını, kimi zaman da ortalama standartlarda genel geçer disiplinlerle oluşturdukları yayın politikalarını gerçekleştirme güdüsüyle haberlerini aktardılar. Pekçok dizi, film yayınlarını yaptı, birçok fenomen ve blogger takipçilerinin ilgisini çekmek üzere içerik sunumlarında bulundu. Reklamlar pazarlama iletişiminin en önemli unsuru olarak mesajlarını tüketicilere iletip markalarını öne çıkarmaya çalıştı. Bir şekilde hepimizin gündemini medya belirledi ve medya bizleri bilgilendirdi, fikir verdi, aydınlattı ya da yönlendirdi.

Günümüzde medya, karmaşık iletişimler dizgesi gibi görünse de gerçekte üç eksene dayanmakta: Medya ürünü (içeriği), okuyucu-izleyici ve teknoloji. Medya ürünü, haber, dizi, film, reklam, ilan, baskılı ürünler, kitaplar, bloglar, sözlükler, websiteler, sosyal ağlar gibi pek çok mecrada sunulan içeriklerdir. Okuyucu ve izleyiciler ise teknoloji unsuruyla birleşerek, tüm bu içeriklere, dijital ya da geleneksel yollarla erişen tüm bireylerdir. Teknoloji ise hem içeriklerin hem de bireylerin aynı potada buluşmasını sağlayan günden güne büyüyen bir katalizör halindedir. Söz konusu eksenlerin birleşmesiyle de gerek bireysel gerekse toplumsal ölçekte içerisinde pek çok görüşün barındığı düşünceler ağı ve görüşler ortaya çıkmaktadır. Medyanın karmaşık iletişimler dizgesi oluşunun altında yatan temel sebep, bu üç perspektifin birbiriyle oluşturduğu söylem ve içerik çeşitliğinden kaynaklanmaktadır.

Medya ürünü (içeriği) okuyucu-izleyici ve teknolojinin birleşimiyle oluşan sentez neticesinde izleyicilerde neredeyse dünyadaki kişi sayısı kadar farklı fikir ve algı oluşmakta iletişimin hızı ile doğru orantılı olarak yayılmakta. İşte bu noktada karşımıza yeni ve belki de tam anlaşılamayan bir kavram karşımıza çıkıyor: Medya okuryazarlığı.

 

Medya okuryazarlığı, medyanın, ürettiği içeriklerin, demokrasi, siyasal katılım, özgürlükler, eşitlikler ve algısal farklılıkları minimize ederek, bireylerin ve toplumun medyanın sunduklarını daha geniş perspektif ile inceleyerek özgün düşünceler geliştirmesi temeline dayanan bir yaklaşımdır. Bireylerin, bir yandan medya ürünlerini eleştirel şekilde ele alması gereğinin yanı sıra diğer yandan içeriklere doğrudan ya da dolaylı katılım ile medya ürünlerinde etkin rol ama yönünü de içermektedir.

 

Ülkemizde neredeyse AB ile eş zamanlı olarak 2000’li yıllarda gündem olmaya başlayan Medya Okuryazarlığı kavramı 2007-2008 öğretim yılından bugüne 6., 7., 8. Sınıflarda seçmeli ders olarak MEB müfredatına girdi. Bir süre bu dersin zorunlu olması ve iletişim eğitimi alan kişilerce verilmesi üzerine tartışmalar sürdü.

 

RTÜK, medya okuryazarlığı ile ilgili en önemli adımlarını çocukların zararlı içeriklerden korunması konusunda göstererek “akıllı işaretler” ile yaş gruplarına göre yayınların izlenme durumlarını ortaya koyan çalışmalara yöneldi ve bu anlamda önemli kamu bilgilendirmeleri de gerçekleştirdi.

 

Şu anda pandemi, işle başlayan yeni dönemde iletişimin tamamen dijital platformlar ve medya ürünlerinin tamamının bireysel olarak tüketildiği noktada, medya okuryazarlığının önemi daha da ön plana çıkmaktadır. Çünkü medya okuryazarlığında amaçlardan biri izleyici y ada okuyucuları zararlı yayınlardan korumak olmakla beraber, aynı zamanda bir diğer amacı da medyayı sorgulayan, araştıran ve irdeleyen bireylerin sayısının artmasını sağlamaktır. Dolayısıyla, medya okuryazarlığı toplumda yalnızca çocuklar veya gençler üzerinden ele alınması gereken bir konu olmanın çok daha ötesine geçmiştir. Yaşları ne olursa olsun her bireyin, özellikle “eleştirel medya okuryazarlığı” konusunda belli bir görüş ve değerlendirme sürecine tabi olması şarttır. Kişinin eleştirel bir bakış açısı geliştirerek doğru ve özgün fikirler oluşturabilmesi için, her türlü fikre erişip, inceleyip, değerlendirip, kendi sonuçlarına varması gerekmektedir. Ancak bu şekilde öğrenilenler değerlendirilerek kişisel doğru kararlara verilebilmektedir. Kısacası medya okuryazarlığı ve eleştirel boyutu yalnızca çocuk ve gençlerin değil, her yaştan vatandaşımızın bilgilendirilmesi gereken bir konudur.

 

Medya okuryazarlığının gelişmesine yönelik çabalar, iletişim ve medya sektöründe yer alan herkesin sosyal sorumluluğudur. Çünkü, eleştirel medya okuryazarlığı, iletişim ve medya sektörünün daha kaliteli, kapsamlı, objektif, anlaşılır ve gerçek gündem ve konular oluşturulmasına yardımcı olacak, böylece topyekûn bir bilinçlenme ve gelişme ivmesi kazanılacaktır. Gelişime, günümüzde her kurum ve kavrama fayda sağlayacak bir kavramdır. Gelişemeyen ve gelişmeye ayak uyduramayan tüm büyük ve küçük sistemler önünde sonunda gelen değişim dalgaları altında sürdürdükleri gelir geçer standartlara veda etmek zorunda kalacaklardır.

 

Medya okuryazarlığının dinamiklerinde yer alan, medya ürünlerini üretenlerin sayısı, bunları yayınlayan yayıncıların sayısı ve izleyicilerin sayısı ile gelişen teknoloji, ses dalgalarının hızı kadar büyük bir hızla yayılıp birçok alanı etkisi altına alırken, konunun eğitim ve bilgilendirme boyutunun toplumun tamamını kapsayacak şekilde genişletilmesi şarttır. Bu anlamda, halkala ilişkiler ajanslarına, Sivil Toplum Kuruluşlarına, medya kuruluşlarına, kamu kurum ve kuruluşlarına büyük görevler düşmektedir.

 

Her yeni günde yeni yeni içerik, haber, dijital platform, teknoloji ve senaryolar ile karşı karşıya kalınan günümüz dünyasında medya okuryazarlığı iletişim sürecinde yer alan tüm sistemlerin ve bireylerin hiç bitmeyen bir sınavıdır. İletişimini önemini kavrayan iletişim sektörü aktörlerinin tamamının sosyal sorumluluğudur.

 

Medya ve iletişim ürünlerini anmakta gecikmeyeceğimiz, sosyal sorumluluk olarak gelecek Medya Okuryazarlığı haftasında son derece aktif olabileceğimiz güzel günler dileklerimle…

 

Gündemden dikkatimi çekenler

 

  • VİM markası uzun yıllar sonra tekrara piyasada yerini aldı. Belli bir kuşağın çocukluk ve gençliğini sembolize eden jenerik marka olarak yerleşmiş bir marka olan VİM, 1980’li yıllarda CİF markası olarak sıvı formatında piyasadaki egemenliğini yitirmişti. Geniş ürün yelpazesiyle tekrar piyasaya girmesi etkin bir reklam çalışmasıyla da perçinlendi. Özellikle VİM ürünlerinin kullanıldığı yılları kapsayan bir içerikteki dizi olan Bir Zamanlar Çukurova dizisinde yer alan ürün yerleştirmelerinin çok başarılı olduğunu söylemeden geçmemek gerek… Yolun açık olsun çocukluğumuzun markası VİM!
  • Great Place to Work Enstitue tarafından gerçekleştirilen 2020 Dünyanın En İyi Çok Uluslu Şirketleri araştırmasının sonuçları açıkladı. Birinci Cisco, İkinci DHL ve üçüncü de Hilton oldu! Her üç şirket ile yapılan görüşmelerde bu başarıyı özellikle Covid-19 Pandemi döneminde çalışanlarına yönelik, eşit, hakkaniyetli, açık iletişimle, dürüst ve samimimi ilişkiler kurup işlerinde kedilerini güvende hissetmelerini sağlayarak bu başarıyı elde ettiklerini ifade etmişler… Türkiye’de “markayım” ve “kurumsalım” deyip, birçok çalışanını mağdur eden kuruluşlara selam olsun! Cisco, DHL ve Hilton CEO’larının söylemlerini okuyup içselleştirmesi gerekli…Başarı hiçbir zaman insanlardan uzak olmakta değildir ve kalite detaylarda saklıdır!
  • Japonya’da SoftBankRobotics’in geliştirdiği robotların hizmet ettiği Pepper Parlor isimli kafe hizmete girdi…İlginç olan robotların müşterilere hizmet etmesinin yanı sıra, müşteriler hakkında bilgi toplaması ve bunları analiz etmesi! Robotlarla CRM yani Müşteri İlişkileri Yönetimi için bilgi toplanması, hem “müşteri” kavramının hem de “teknoloji”nin pazarlamadaki etkisinin her devirde, her dönemde, her koşulda ne kadar önemli olduğunu vurgular nitelikte!...
  • Playboy borsada halka arz edildi… Nasdaq’ta “PLBY” kısaltması ile işlem görecek olan Playboy, ayrıca Pandemi döneminde büyük rağbet gören, borsada işlem yapmaya yetkili bir şirketle birleşerek halka arz süreçlerini pratik şekilde çözme yoluna gitti…Kendisini dünyanın en tanınmış “lifestyle” markası olarak tanımlayan Playboy, ünlü dergisinin yayınını durdurmasına rağmen online mecrada ve sağlıktan giyime, hediyelikten spor ürünlerine kadar çeşitli ürünlere adını verip,  markalaşmasını sürüdürüyor. Marka olmak kolay bir süreç değil, uluslararası marka olmak ise daha da zor…Playboy, farklı bir markalaşma hikayesine sahip olsa da marka bilinirliğinden kazandığı başarıyı paraya çevirmek konusunda akıllıca girişimlerle tüm imkânları kullanmakta ve nihayetinde halka arz edilen bir marka olarak kendi tarihçesindeki zirvesine yol almakta diyebiliriz…
  • Netflix, İngiliz Kraliyet ailesinin talebine rağmen, The Crown dizisi için “bu dizide anlatılanlar bir kurmacadır” ibaresi yayınlamayı kabul etmedi. Özellikle Lady Diana’nın hayatının anlatıldığı 4. sezon bölümlerinden itibaren birçok eleştiriye ve itiraza maruz kalan Netflix ve dizi senaristlerinin “kurmacadır” ibaresini koymadan dizinin yayınlanmasına ilişkin kararları bir anlamda yapımcı bir firmanın yakın İngiltere tarihinin yayınlanmasına engel koyma kararını reddetmesidir. Netfilix böylece muhtemel dizilerinde olabilecek itirazlarında önünü kesmektedir. İzleyip göreceğiz.

 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Güncel Haberleri