KAMUDA SENDİKACILIK
Zordur kamuda sendikacılık yapmak. Nasıl zor olmasın işvereniniz devlet, patronunuz millet olunca serbestçe atıp tutamazsınız, asıp kesemezsiniz. Bir defa devlet ahlakı öyle bir otokontrol yaratır ki sendikacı üzerinde; sözleriniz hep doğru, hep akılcı olmalıdır. Devletin manevi şahsiyetini incitmemelisiniz. Üstelik bunu kimse hatırlatmaz kendi kendinize dikkat edersiniz.
Dışarıdan bakanlar memur kendi haklarını savunuyor, devletten kırpmaya çalışıyor zanneder. Yâ öyle anlamak istediği için yâda öyle anlaşılmasını istediği için. Hâlbuki kamu sendikaları üyeleri şahsi yeteneklerini devletin hizmetine sunmak için önlerindeki engellerle mücadele etmektedirler. Çünkü yıllardır yaptığı işte uzmanlaşmıştır, ustalaşmıştırlar. O iş, nasıl yapılırsa kamu yararı had safhada temin edilir, bilmektedir. Ama yetkileri kısıtlı olduğu için içi içini yer, vatandaşa daha iyi hizmet vermek için didinir durur.
Kendisine az ücret ödendiğine şikâyet eder, doğal değil midir? Bu çok insani bir konudur. Kimse memurun en azından toplumun ortalama kesimi kadar refah içinde yaşama talebine itiraz etmemelidir. Sonra memura verilen ücret yabancı ülkelere mi kaçırılmaktadır. Yine bakkala, manava, küçük esnafa dağıtılmaktadır. Toplum kesimlerinde ekonomik hareketlilik sağlamak istenirse en doğru yol memurun ücretini arttırmaktır.
Enflasyon memura verilen ücretin bir kriteri olmamalıdır. Enflasyonu memur azdırmamaktadır. Sonuçta memur aldığı ücreti, enflasyonu kışkırtan lüks tüketime değil halkın enflasyon karşısında direnmesine katkı sağlayan küçük esnaf döngüsüne aktarmaktadır.
Memurun grev hakkı yoktur. Çok zorda kalmazsa, bıçak kemiğe dayanmadıkça böyle bir talebi de yoktur. Memur grev hakkını kime karşı kullanacaktır. Vatandaşa karşı mı? Asla. O sadece kamu yöneticilerinden hak ettiği anlayış ve hoşgörü beklemektedir. Bu beklenti de grev hakkına takılmayan bir çalışan kesiminin en doğal hakkıdır.
Mühendise çay dağıttıran, iş ve görev tanımı yapılmadığı için deneyimli yetişmiş elemana yetişmemiş ara eleman muamelesi yapıp bugün elektrikçi yarın bulaşıkçılığa zorlayan, aynı işi yapan çalışanlardan birisine diğerinin iki katı ücret ödeyen, hangi grup memur daha kalabalıksa onun lehine haksızlığa göz yuman bir anlayışa karşı vakur ve gururlu bir mücadele yapan kamu sendikacılığı sesini aslında kendisi gibi kamu görevlisi olan yöneticilere karşı nasıl duyuracaktır?
Bugün devleti kılcal damarlarına kadar tanıyan ama sesini duyuramayan, yetenekleri ve marifetleri gereken saygıyı ve değeri görmeyen bir kesimin devlete ve dolayısıyla vatandaşa daha iyi hizmet vermesinin yolu nedir?
Özel sektörde aynı işi yaptığı halde çok daha fazla haklara sahip ve daha fazla ücret alan çalışanların yanında devlet memurları hep daha kısıtlı yaşamaya mahkûm edilmektedir.
Memur devlete bağlı ve sadık olmalıdır. Memur da bu düşüncededir. Ancak yöneticilerin bu ilkeyi kullanarak memuru kolayca istismar etmelerine fırsat verilmemelidir.
Memur bazı haklarını yıllardır çeşitli ortamlarda dillendirmektedir. İncitmeden, kırmadan, dökmeden. Bu haklar karşısında verilen vaatler memuru tahakküm altına almak için adeta kaplumbağanın önüne uzatılan havuç gibi bir türlü ulaşılamayan ama sürekli çabalanan bir hal almaktadır. Ha verdik, ha vereceğiz diye yıllarca sürüncemede kalan haklar ve vaatler.
Vatandaşın devletle işleri görülürken karşılaşılan birçok aksaklık, enerji ve zaman kaybı olmaktadır. Memur bunları çok iyi bilmektedir. Çünkü kendisi de aynı zamanda kamudan hizmet almaktadır. Ama üst düzey yönetici olanlar bu çözüm seslerine kulaklarını tıkamaktadır. Çoğu zaman da kamu sendikacılığı mücadelesini hafife almakta, küçük görmekte ve değersizleştirmeye çalışmaktadır.
Gelişmiş ülkelerde memur sayısı ve kurumlara göre dağılımı çok yeterli ve dengelidir. Ancak ülkemizde hem memur sayısı toplam nüfusa göre az hem de belirli kurumlarda atalet yaratacak kadar yığılmalara sebep olmaktadır. Bu da aktif çalışan memurun daha fazla iş yükü altında ezilmesi anlamına gelmektedir.
Memur emeklilik hakkını kaybetmemek için kendisine yapılan her türlü mobinge boyun eğmek zorunda kalmaktadır.
Kamu sendikacılığı işte bu kadar zor bir ortamda yapılmaktadır. Gerçek patron olan vatandaşa daha iyi hizmet vermek için kendini paralamak takdire şayan bir tavır değil aslında bir ironidir.
Üyesi milyonlarla ifade edilen sendikaların yanında sadece binlerle ifade edilen üye sayılarıyla ciddiye alınmaya çalışan kamu sendikacıları kitle hareketi yapamadıkları için sesini duyurmak istediği kesimin üyeleriyle birer birer görüşerek uzun uzun anlatarak kamuoyu yaratmaya çalışmaktadır.
Memurların kendi aralarında da herkes anı fikirde olmadığı için mücadele grupları zayıf parçalara bölünmektedir. Sendikal mücadeleye iştirak ederse kendisi ile uğraşılacağından korktuğunu belli etmemek için sendikal faaliyetleri gereksiz göstermeye çalışan memurlarda yok mudur? Vardır tabi. Bu tavır hak mücadelesine katkı sağlamadığı gibi bir de sendika mücadelesi yapanların da paçasından çekmektedir.
Burada bir özeleştiri yapmak gerekirse; konfederasyonlar profesyonel körlüğe uğramış ve gerçeklerden uzaklaşmıştır. Çok bariz sorunlar bile konfederasyonların rutininde erimiş gitmiştir. Sendikalar konfederasyonların gölgesinde kendisini göstermekte zorlanmaktadır.
Memurun özlük hakları ile ilgili kamu kurumlarının kendiliklerinden ve doğal olarak düzenlemeleri gereken haklar, çok uzun uğraşlardan sonra bile alınamadığı görülmektedir.
Toplu sözleşme, sadece enflasyona karşı verilecek ücret artışının en kadar olacağı gibi basit bir algıya indirgenmektedir. Toplu sözleşme yukarıda andığımız tüm hizmetlerin daha iyi görülmesi için tarafların birbirlerine yaklaştığı bulunmaz bir fırsattır. Bu fırsat özellikle işveren rolünü üstlenen kamu görevlileri tarafından bile iyi değerlendirilmelidir.
Gerçeklerle yüzleşmekten korkan yöneticiler sendikadan, sendikacılardan köşe bucak kaçmakta, kendilerine ifade edilen konuları da sadece dinleyip bir an önce ortamdan uzaklaşmanın yolunu aramaktadırlar.
Bu personelin eğitimine yeteneklerine ve sağlayacağı katma değere bakmadan kapasitesinin çok altında görevlerde çalıştırmaktadır. Devletin personel çalıştırarak işleri yapması, dışarıdan hizmet alımı ile yapmasından çok daha ucuz ve pratik olmaktadır.
Kamuda istihdam edilen ve bir konuda uzman olan personelin uzmanlıktan gelen sorumlulukları ve gücü yöneticilerin gözünde kendi otoritesine bir tehdit olarak görülmekte ve kısıtlanmaya çalışılmaktadır.
Devlet memurunun mutlu olması vatandaşa daha iyi hizmet vermesi için elzemdir. Kendisi huzurlu olmayan bireyler vatandaşa nasıl kaliteli hizmet verebilir ki?
Esenlikler dilerim
Vet.Mehmet Akif Yılmaz
Kaynak: KAMUDA SENDİKACILIK - Mehmet Akif Yılmaz
Mehmet Akif Yılmaz Kimdir?
1972 yılında Rize’de doğdu. 1996’da Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesinden 2012 yılında Adalet Önlisans programından mevzun oldu.
Dünyada ilk defa Detektör Köpek hekimliğinin kurulması ve geliştirilmesi hakkında çalıştı. Görev köpeği çalışma prensipleri ile ilgili kanun ve yönetmelikler hazırladı. On iki yıl Av Doğa Dergisinde Doğa ve gezi yazıları yazdı. On yıl kadar da Milliyet gazetesinde haftada bir gün sohbet tarzında serbest yazılar yazdı. Bunun yanında yayınlanmış roman, hikayeleri bulunmaktadır.