İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, FOX TV'de yayınlanan Çalar Saat programına konuk oldu.
Burada gazeteci İsmail Küçükkaya'nın sorularını yanıtlayan Akşener, dün gerçekleşen Binali Yıldırım - Ekrem İmamoğlu oturumunu da değerlendirdi.
Akşener'in açıklamalarından satır başları şöyle:
KİBİRLİ BİR GELENEK ORTADAN KALKTI
17 yıldır ortadan kalkan bir gelenek söz konusu… Kibirli bir gelenek ortadan kalktı. Bunun devamını diliyorum.
Türkiye’nin gerildiği bir ortamda nefes aldırdı. İstanbul’da oy kullanacak olup kararsız olup seçmen açısından bir karar verme imkanı sundu.
YILDIRIM YAYIN BİTSE DE GİTSEK MODUNDAYDI
Sayın İmamoğlu’nu canlı yayında oldukça motive gördüm. Ama en önemlisi Sayın Yıldırım’ı incitici bir sözü olmadı.
Bunu çok önemli görüyorum. O kadar yorulduk ki.. Kandil ile şahsen benim ve sayın Karamollaoğlu’nun sözleşme yaptığı ilan edildi.
İllet olduk, FETÖ’cü olduk… 23 gün sabahtan akşama kadar çalıştık, sayın Kılıçdaroğlu ile ortak mitingler yaptık.
Gittiğim ilçelerde adayların değil sayın Erdoğan’ın resimleri vardı. Vatandaşlara adayları değerlendirmelerini, hizmet anlayışlarını değerlendirmelerini istedim. Bu bir genel seçim değil.
Beka ile ilgisi olmadığını anlattım. Seçimden sonra komşularınızla, akrabalarınızla görüşmeye devam edeceksiniz dedim. 23 Haziran’daki seçimde de bazı Ak Partililer düşmanlaştırıcı dili devam ettirdiler.
Sayın Yıldırım yayında bitse de gitsek modundaydı. Ak Partililer her şeyden muaf görüyor kendilerini.
İstanbul’daki gökdelenlerin sorumlusu CHP’ymiş. Hukuki olarak Şehircilik Bakanlığı ve Büyükşehir Belediyesi’nin iznine tabi o gökdelenler. O izinlere bakıldığında siyasi iradeyi görürsünüz.
KÖŞEYE SIKIŞTIĞINDA FETÖ DEDİ
Sayın Yıldırım köşeye sıkıştığı anda FETÖ dedi. Ekonomiden sorumlu damat bey o gelenekten geliyor.
Asıl olan şu: FETÖ’nün 15 Temmuz’da ortaya koyduğu o darbe girişimi sonrasında hiç der almamışlar.
Vakıf önemli bir şey, Osmanlı’dan beri gelen bir gelenek. Şimdi belediye nakit para vermeyebilir ama dağıttığı kaynaklar var.
FETÖ vakıflar üzerinden geldi. Sayın İmamoğlu’nun dediği gibi devlete güvenip resmi kurumlar üzerinden iş yapmak gerekir.
Böylece akrabalar üzerinden bir vakıflaşma söz konusu olmaz. Türkiye’de her şeyin olduğu gibi bu anlayışın da cılkı çıktı. Ben sayım Yıldırım’ın FETÖ ile ilişkisi vardır diyemem ama bakanlık yapmış bir isim…
BAKANLIKLAR PAYLAŞILDI, İHALELER PAYLAŞILDI
FETÖ ile etkin mücadele yapılmıyor. Kallavi FETÖ’cüler dışarıda, sıradan kişiler hapiste… TBMM’nin eski Başkanı’nın damadı FETÖ’den kaçak… Pek çok iş adam, otellerinde kalınan kişiler dışarıda… Bakanlıklar paylaşıldı, bürokrasi, ihaleler paylaşıldı.
Bu dönemin parsasını toplayanlar serbest, garibanlar içeride. 1994’te İstanbul belediyesinin borcu 2 milyar dolardı, bugün 20 milyar dolar olduğu söyleniyor.
Bu borç İstanbul’a harcansaydı, trafik sorunu çözülür, iş imkanları artardı. İnanılmaz bir israf var.
Bizim gibiler, yani orta karar aileler, şükretmek ve kul hakkından korumayı öğretir. Sizi belli konularda dikkatli olmaya yöneltir; bu sınıfsal bir bakış açısıdır. Sınıfsal çelişkileri şükretmeye yönelterek çözer.
Eğitim bize o zengin çocuğu ile, iyi okulları kazanabilmeyi ve iyi bir hayat yaşamayı iyi çalışmayı, bu ülkenin önemli görevlerinde bulunma umudunu aşılar. Cumhuriyetin en büyük özelliği budur.
Muhtar olamaz dendi, Başbakan oldu, Cumhurbaşkanı oldu, saray yaptı… Saray yaptırınca ayrı değerler sistemi oluşur, israfı göremezsiniz.
Afrika’da sağ görüşlü bir diktatör devirmek için yola çıkmış Marksist gruplar devirmişler, sarayları büyütmüşler, araba sayıları çoğalmış.
Sayın Erdoğan’da aynı değerler sisteminden hareket ediyor. Sayın Erbakan ‘Adil düzen’ diye harika bir sistem bulmuştu.
İktidar 17 yılda büyük bir bürokratik kadro kurup, müthiş maaşlar ödüyorsunuz. Bir hayat tarzı geliştirip değerler üretiyorsunuz.
Daire başkanlarının, şube müdürlerinin kaç tana aracı var, modelleri nelerdir? Saray içinde ödenen kredi kartları ne kadardır, limitler var mıdır? Bu hayat tarzını onlar üretiyor.
Ben bir bilim insanıyım. Diktatörlükleri, saray erkanını incelemiş bir hocayım. İtiraz ederek, simit hesabı yaparak gelip, itibardan tasarruf olmaz anlayışında bir Türkiye’ye geldik.
BAHÇELİ ERDOĞAN'IN DEDİĞİNİN DIŞINA ÇIKAMAZ
Mitilden vazgeçildi. Sayın Erdoğan’ın dediğinin dışına ne sayın Bahçeli ne de sayın Yıldırım çıkabilir. Ülkücüler Türkiye ile ilgili hassasiyetleri yüksek insanlardır.
180 öncesinde bu konuda büyük mücadeleler vermişlerdir, aralarından bir tane muhbir çıkmamıştı.
Yıllarca cezaevinde yatmış ağızlarından bir kelime çıkmamış abilerim var. İstanbul’da MHP’nin oyu yüzde 8,1… onun 4 puanı sayın İmamoğlu’na gitti. Sayın Bahçeli bekanın karşılığını 5 harfliler olarak tanımladı.
Siz onun içini boşaltırsanız Türkiye gerçek bir beka sorunu ile karşılaştığında vatandaşınıza anlatamazsınız.
Şimdi de İstanbul’da seçim yenileniyor, Türkiye'nin gözü bunun üzerinde… Açılımın ayak seslerinin duyulduğu bir sürece gidiyoruz.
Sayın Bahçeli, bebek katili, İmralı canisi diyordu şimdi Öcalan’ın avukatları ile görüşmesinde sakınca yoktur diyor. Bu durum 180 derecelik bir dönüş olarak adlandırılır.