Merkez Bankası Genel Müdürü Davos kentinde her yıl düzenlenen dünya patronları ile devletleri idare eden kişiler Alp dağlarındaki karlarla dolu zirvelerde hem toplantılar yapıyor, öte yandan da her yerde göremeyeceğiniz leziz lokantalarda yemek yiyorsunuz, karlarda kayak yapıyorsunuz.
1983 yılında rahmetli Cumhurbaşkanı Turgut Özal Başbakan olduğu zaman biz gazetecileri toplayıp İsviçre’ye götürmüştü. Dünya patronlarını orda tanımış Türkiye’nin geleceği üzerine yorumlar yapmaya başlamıştık. Şimdi Merkez Banması TC’nin geleceğini tanıtıyor, İstanbul’a kanallar açmaya planlanan emperyalistlere gülücükler göstermekteyiz. Hele hele 2018 ve 19 yıllarında kar yapan Merkez Bankamızın yakın geleceklerde yapılacak ticari antlaşmaların zeminlerini sanki anlatmakta gibi. Özellikle rezervlerimizin önemli bir bölümünü İsviçre’deki Bankaların kasalarına yatırmış isek itibarımızı siz düşünün.
Gelelim benim Merkez Bankası masallarıma. Bankada dedemden kalma D seviyesi hisse senetlerini kimlere satabilirim diye düşünmeye başladım. Dede beyin Garanti Bankasındaki hisselerini Ferit Şahenk’e satmıştık. Ferit, hem Ankara Kolejinden sınıf arkadaşım hem de ailemin yakın ahbabı rahmetli Ayhan Şahenk’in tanıdığı idik. 1989’da Ferit ile beraber Burdur’da askerliğimizi yaptık. 1 Temmuz 1989’da da Ferit’in nikah davetinin davetlisi idik.
Merkez Bankasına gelince hisselerimizi satmak için TBMM’deki bir oturumu izlemek için gelen eski İş Bankası Genel Müdürü ile karşılaştık. “Aman Beyefendi dedemin D seviyesindeki hisseleri var. Kanun gereği sadece diğer hissedarlara satabiliyoruz. Bunları yönetim kuruluna sunup satış talebimizi gündeme koyar mısınız?” dedim. Eski Genel Müdürü haza Beyefendi idi. “Bu konu ile ilgileneceğim. Menfi ya da müspet karar alındığında size bilgi vereceğim” dedi. İçimde az dahi olsa ışık var sandım. Nerden bileyim bizim Masalların bir başka bahara kalacağına.
Lakin Gazetecilik ruhum hala devam etmekte idi. Merkez Bankasında Yönetim Kurulu Üyeliği yapan Prof. Dr. Bilsay Kuruç’a gittim. “Hocam D seviyesindeki hisse senetlerinin değeri ne kadar olabilir?” diye sordum. Hocam, bu görevi yıllar önce yaptığını, şu anda değerinin ne kadar olduğunu söyleyemeyeceğini ancak Bankada yetiştirdiği bir yetkilinin adını vererek “Onunla konuş" dedi. Ben de söz konusu Beyefendiden randevu aldım ve Merkez Bankası Genel Müdürlüğüne gittim.
Beyefendi beni çok nazik karşıladı, kahve ikram etti. Hoş sohbet sonrasında D seviyesindeki hisselerin tanesinin 250.000.000 (İki yüz elli milyon TL) olduğunu söylemesin mi? Aman Allah’ım Dedemin 1931 yılında hisselere ödediği miktar nerelere gelmişti. Bizdeki hisseleri ile çarparsak miktar olağanüstü idi. Bunu Anneme söyledim, inanmadı. Bence de öyleydi ama Türkiye Cumhuriyetinin büyümesi ve güçlenmesi için yapılan destek hiçbir memlekette yaşanan ülkelere hiç benzemiyordu.
Aradan vakit geçti. Bir dostum İş Bankası Yönetim Kurulu üyesi oldu. Onu aradım. Merkez Bankasındaki D seviyesindeki hisselerin değerlerinden söz ettim. Dostuma, “ Bak hissenin hepsi 250.000.000 TL. 50.000.000 TL sana helaldir. Bunları İş Bankasına sat” dedim. “Araştıracağım” dedi, cevap birkaç gün sonra çabucak geldi. Dostum, “Biz almıyoruz” dedi. Hayda. Satın almamanın hikmeti ne ola? Bu işin içinde bir şeyler var anlayacağınız. Hadi bakalım deyip araştırmaya devam ettik.
Aradan epey bir zaman geçti. TBMM’deyim. Seçim furyası başlamıştı. Gazeteci arkadaşım Engin Noyan ile karşılaştık. Yanında da iyi elbiseler giymiş efendi biri vardı. Bana tanıştırdı. Dr. Şakir Süloğlu. İzmitli. Kocaeli, Muğla, Aydın, Yalova ve Manisa Bağımsız Denetçiler Derneği BADEF Başkanı. Kocaeli’nde de Başkan olan Şakir Bey bu meslekte Doktora yapmış bir genç. Saadet Partisinde ilinde görevli olmuş ve Türkiye’deki Benzin istasyonlarında sayaç sistemini Türkiye’de kabul ettirtmiş, kaçakçılığın büyük bir bölümüne engel olmuş bir Devlet adamı. TBMM’de tanıştığımda Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile görüşüp Mecliste yerini almak istiyordu. Siyaset bu Dr. Süloğlu Ankara’daki temaslarında isteklerine cevap bulamadı ancak arkadaşlığımızda orda başladı. Ona Merkez Bankasındaki hisselerimden söz ettim. Bizleri temsil etme görevini büyük bir gururla kabul etti. Şubat ayı içinde hisseleri aldığımız zaman bizim Merkez Bankası masallarına devam mı edecek, yoksa gerçekler mi ortaya çıkacağız belli olacak. El mi yaman bey mi yaman, göreceğiz.
Gelelim bizim “D-Day” çıkartmamızda. Biliyorsunuz 75 yıl önce II. Dünya Savaşında Hitler’in işgal ettiği Avrupa’nın kara topraklarında İtalya, İspanya ve İsviçre hariç neredeyse tamamı işgal etmişti. İngiltere Başbakanı Winston Churchill ABD Başkanı Franklin Roosevelt ile anlaşarak Fransa’nın kuzeyindeki Normandiya’yı işgal ederek Paris’in kurtuluşunu hazırlamakta idi. Ve böylelikle 6 Haziran günü, İngiltere, ABD, Avusturalya, Hollanda, Kanada, Norveç, Fransa, Polonya ve Yeni Zelland askerleri Fransız topraklarına girmiş oldu. Bu çıkartmanın adı “D-Day” oldu. Şimdi bizim “D-Day” ile Merkez Bankasının ne alakası var diyeceksiniz. Haklısınız. Ancak bizim “D-Day” Avrupa’da yaşanan savaşla alakası yok. Bizim “D-Day” TC Merkez Bankası “D” seviyesindeki 600 hissedarı ilgilendiriyor.
Biz ortaklar artık iki günde bir cep telefonları ile her an ise ‘WhatsApp’larda bol bol mesajlaşmaktayız. Dolayısıyla her gün de enteresan haberler alıyoruz. Haydi bakalım ilk haber. Biz D seviyesindeki hissedarlar geçen iki yıl boyunca kar olarak hesaplarımıza kuruşların ödeneceği söyleniyor. Lakin gerçek haber ise “D” seviyesindeki hissedarlar ortak olduklarından dolayı Bankada görev yapma talebinde bulunma hakkımız var. Ne var ki, ortağı olduğumuz Banmamızda sadece Güvenlik görevlisi ya da çaycı veya getir-götür işlerinde çalışabileceğiz. Öyle demeyin az sonra maaşları söyleyeyim de görün. Hissedar kişilere görevi ne olursa olsun aylık maaş 6.000 TL. Üç ayda bir de 12.000 TL.
Biz “D”ci hissedarlar. Sıraya girin kardeşim, hepimize iş var. Hem de zorunlu olarak. Ben Lokantada görev almak istiyorum. Yaptığım yemeklere bakmak istemez misiniz ortak kardeşlerim. Hepinizi beklerim.