Ayasofya’yı yeniden Camiye dönüştürülmesi gündeme gelince bizlerin Müslümanlığa 21’nci yüzyılda yeniden ifade edilme çabaları dinler arasındaki evrenselliği hiç olmadığı gibi bir bakış açısı içinde gündeme getirmiş durumdayız. Milattan sonra 600’lerin başında Bizans İmparatorluğunu ele geçirmek için Konstantinopolis’i işgal etmek için askerleri ile kapısına kadar gelmişlerdi. Perslerin Sasani savaşları başkenti alamamışlardı ama Bizans İmparatorluğundan ayrılma karşılığı olarak Ayasofya’da namaz kılınmasına izin verilmesini istemişlerdi. Bizans İmparatoru buna rıza kılarak Namaz kılmalarına müsaade etmişti.
Hazreti Muhammed’in savaşlarında beraber savaşan Hz. Halid Bin Ebu Eyyup El Ensari evinde ağırlanmış ardından Bizans İmparatorluğunu sona erdirmek için 667 yılında Bizans Saraylarına kadar gelen ve orda şehit edilen ve mezarının halen Eyüp Sultan’da olmasının nedenlerine bence doğru dürüst bakmıyoruz. Veya politik farklılıklardan dolayı olayları kerhen çok fazla dikkate almadan % 99.9’u Müslümanın yaşadığı topraklarımızdaki Ayasofya’yı Türk Camisi olarak görmeye çalışıyoruz.
Şimdi Hz. Peygamberimizin bir Miraç kandilinde Mekke’deki evinden Cebrail ile birlikte Kudüs’e gelmesi ve Mescidi Aksaya varması ve Allah’ın yanında olmak için göğe yükselmesi meselesidir. Bu günkü medyada kaleme alınan yorumlarda Mescidi Aksa’dan göğe yükselen Peygamberimizin sadece Allah ile birlikte kaleme alınmakta. İktidar önceki dönemlerde Hz. Muhammed’in göğe yükseldiğinde Hz. İbrahim, Hz. Musa ve Hz. İsa ile birlikte Allah’ın huzurundadırlar. Diyanet işleri diğer Peygamberleri şimdilik ortadan kaldırmış durumda sanırım. Oysa Eyüp Sultan’da mezarı olan Ebu Eyyüb Bizans İmparatorluğunu işgal edememesine karşılık Ayasofya’da Namaz kılmış bir Müslüman.
İşte epey zamandan beri pek konuşulmayan dinler arası uyumun çoktan rafa kalktığını, dolayısıyla ünlü Müslümanlara Ayasofya’da namaz kılmasına izin veren ;daha doğrusu bizim çoktan unuttuğumuz Mescidi Aksa da ki Peygamberlerin dördünün de Allah’ın huzurunda yer aldıklarını hatırlayarak Müslümanlara gösterdikleri hoş görüyü bizimde örnek olarak Cami yapacağımız Ayasofya Camimizde Ortodoksları, hatırlayan bilir İstanbul’a gelen Vatikan’daki Katolik Papanın Ayasofya’da dua etmesini hatırlayarak tüm dinlere eşit olarak dini ayinlerini yapmalarına izin vermek gerekir. Evrenselliğin efendisidir, ne de olsa!
Tabi bu arada Cumhuriyetimizin ilk Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk’ün İstiklal Marşımızın Şairi Mehmet Akif Ersoy’un Türkçeleştirdiği Ezanı Sadettin Kaynak’ın bestesi ile mübarek bir günde Türkçe Ezanın Ayasofya’da okunduğunu hatırlamak istemeyen çok insan var. Hem de Amerikan Kolombiya Picture şirketin teyp bantlarına kaydederek o yıllarda telif haklarının belirlenmediği yıllarda taş plaklara kayıt ettiği Türkçe Ezanı tüm Müslümanlara satış yaparak çok büyük paralar kazanmıştı. Yoksa şirket ortada telif haklarını talep ederek Mehmet Akif Ersoy ve Sadettin Kaynak’ın ailelerini ticari haklarını almak için Amerika Mahkemelerinde davaları ne deyi açmadık. Bu da farklı bir durum.
Ayasofya’da Cami yapma girişimleri TV kanalarında konu olurken, İngiltere’nin son Başbakanı Boris Jhonson Kıbrıs’taki iki İngiliz üslerinden bir tanesinde yer alan kendi topraklarından bir bölümünü Kıbrıs Rum Kesimine bağışlayacağını açıkladı. 1980’lerin ilk yıllarında Fransa’da ikimiz de ayrı ayrı Gazetelerde Muhabirlik yapıyorduk Boris ile beraber. O Daily Telegraph Gazetesinde, ben de Güneş Gazetesinin Muhabiri idik. Şimdi 1960 yılında üç ülkenin garantörlüğü altında bir Kıbrıs Cumhuriyeti kurulmuştu. İngiltere, Türkiye ve Yunanistan’ın garantörlük çerçevesinde. Şimdi ne oluyor? Eski Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Kofi Annan’ın sunduğu Kıbrıs Barış Antlaşması çerçevesinde şu anda tartışılan İngiliz topraklarının bir bölümünün tarım yapılabilmesi konusunda serbest bırakılması da yer almakta idi. KKTC Annan Antlaşmasını referandum yaparak kabul etti. Ancak Rumlar Türk tarafının kabul etmesini asla ve katha kabul etmeme prensibi gereği hayır demesi sonucu kadük kalmış idi. Şimdi Dikelya ve Aktrotiri iki ayrı İngiltere toprakları 1960 Kıbrıs Anayasasında Kraliçe Elizabeth’in adına General Richard Lacey’in denetiminde 245 bin km2 arazide 7000 Kıbrıslı Rum, 7500 kişi de İngiliz askerleri, eşleri ve personel yaşamakta idi.
Şimdi KKTC, Kıbrıs’taki İngiliz topraklarının Rum kesimine bedelsiz olarak verilmesinde bizim de hakkımız var diyorlar. İngilizler ile Rumlar arasında 2014 yılında bir antlaşma yaparak İngiliz topraklarının Rum kesimine bırakılacağını açıklamışlardı. Ancak uygulama bu güne kadar uygulanmadı. Gazeteci dostum Boris yoksa Türk Hükümetinin Ayasofya’yı Cami yapacağız şeklindeki sözlerin bir karşılığı olarak mı gündeme geldi bilemem.
Önce Hz. Peygamberi, Mescidi Aksa Camiinde Allah’ın huzurunda hangi Peygamberlerle bir arada olduğunu, Eyüp Sultan’da mezarı olan Müslümanın Ayasofya’da nasıl namaz kıldığını ve Atatürk’ün Ayasofya’da Mehmet Akif Ersoy’un usta tercümesi ve Sadettin Kaynak’ın sesiyle niçin Türkçe Ezan okunduğunu ve namazların kılındığını bir kere daha düşünmek gerekir.
Bu arada rahmetli Turgut Özakman’ın “Çılgın Türkler”i okuduysanız Kurtuluş Savaşı başarı ile sonuçlandıktan sonra birinci dünya savaşı galipleri İstanbul’dan ayrılmak zorunda kalınca Yunanlılar Ayasofya’dan nasıl atıldıklarını bilmek gerekir. Yunanistan Ayasofya’dan ayrılmak istemiyorlardı. Onları Ayasofya’dan tüfekleri ile kovalayan İtalyan’lar tarafından İstanbul’dan söküldü. Çünkü Katolik Papa varken durup dururken yeniden Roma İmparatorluğuna gerek yokta ondan.
Fetih Sultan Mehmet Ayasofya’ya girdiğinde Bizanslılara “Ben hem Osmanlı İmparatoruyum hem de Roma İmparatoruyum. Sizin yaşamınızdaki haklarınızı ben koruyacağım. Güvencem altındasınız” demişti. Biz Türkiye Cumhuriyeti olarak hem Osmanlı İmparatoruyuz, hem de Roma İmparatoruyuz dediğimiz zaman dünyada egemen hakları olan ülke oluruz. Bilmem aklınıza gelirse…