13. Olağan Büyük Kurultay'da yenilenen 75 kişilik MYK ve 9 kişilik MDK'nin ortak toplantısı, MHP lideri Devlet Bahçeli başkanlığında yapıldı. Toplantıda 15 kişilik Başkanlık Divanı'nda yer alacak isimler belirlendi. Başkanlık Divanı'na 5 yeni isim girerken, 8 genel başkan yardımcısı yerini korudu, 2 ismin de yeri değişti.
MHP'nin 18 Mart'ta gerçekleştirilen 13. Olağan Büyük Kurultayı'nda yenilenen Merkez Yönetim Kurulu (MYK) ve Merkez Disiplin Kurulu (MDK), ilk toplantısını Genel Başkan Devlet Bahçeli başkanlığında yaptı. MHP Genel Başkanı Bahçeli, Anıtkabir ve kurucu Genel Başkan Alparslan Türkeş'in anıt mezarına yapılan ziyaretlerin ardından parti otobüsüyle Genel Merkez'e geldi.Genel Merkez binasına girişi sırasında Bahçeli'yi partililer karşıladı. Bahçeli burada gazetecilerle kısa bir süre sohbet etti.
13. Olağan Büyük Kurultay'da yenilenen 75 kişilik MYK ve 9 kişilik MDK'nin ortak toplantısı, Bahçeli başkanlığında yapıldı. Toplantıda 15 kişilik Başkanlık Divanı'nda yer alacak isimler belirlendi.
MHP'NİN A TAKIMI
Teşkilat İşlerinden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Semih Yalçın, Hukuk ve Seçim İşlerinden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Feti Yıldız, Mali İşlerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Mevlüt Karakaya, Türk Dünyası ve Uluslararası İlişkilerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Kamil Aydın, Araştırma-Strateji Geliştirmeden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı İzzet Ulvi Yönter, Yerel Yönetimlerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Sadir Durmaz, Mesleki ve Sivil Toplum Kuruluşları ile İlişkilerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Yaşar Yıldırım ve Genel Sekreter İsmet Büyükataman Başkanlık Divanı'nda yerini koruyan isimler oldu.
Siyasi İşler, Parlamento ve Hükümet İlişkilerinden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı İsmail Faruk Aksu, Ekonomik ve Sosyal Politikalardan Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı oldu. Mustafa Kalaycı'nın Siyasi İşler, Parlamento ve Hükümet ile İlişkilerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcılığına getirilmesi ile boşalan Medya, Tanıtım ve Halkla İlişkilerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcılığına İsmail Özdemir getirildi.
Aile, Kadın ve Engellilerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcılığı görevi Pelin Yılık'a, Parti İçi Eğitim, Siyaset ve Liderlik Okulundan Sorumlu Genel Başkan Yardımcılığı görevi ise Filiz Kılıç'a verildi.
İdari, Mali ve Teknik İşlerden Sorumlu Genel Sekreter Yardımcılığına Tamer Osmanağaoğlu, Siyasi ve Sosyal İşler ile Protokol İşlerinden Sorumlu Genel Sekreter Yardımcılığına ise Bahadır Bumin Özarslan seçildi.
Genel Başkan Yardımcıları Emin Haluk Ayhan, Deniz Depboylu, Mustafa Hidayet Vahapoğlu, İdari ve Mali İşlerden Sorumlu Genel Sekreter Yardımcısı Kadir Şekerci, Siyasi ve Sosyal İşler ile Protokol İşlerinden Sorumlu Genel Sekreter Yardımcısı Fatih Çetinkaya'nın ise Başkanlık Divanı görevleri sona erdi.
MHP'nin bir önceki Başkanlık Divanı'nda sadece Deniz Depboylu görev yaparken, yeni Başkanlık Divanı'nda kadın sayısı iki oldu.
BAŞKANLIK DİVANI'NIN YENİ İSİMLERİ
Medya, Tanıtım ve Halkla İlişkilerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcılığına getirilen Kayseri Milletvekili İsmail Özdemir, aynı zamanda Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Dışişleri Komisyonu'nda görev yapıyor.
Siyaset ve Liderlik Okulundan Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı seçilen Filiz Kılıç, Hacıbektaş Veli Üniversitesi Kurucu Rektörü olarak görev yaptı.
Siyasi ve Sosyal İşler ile Protokol İşlerinden Sorumlu Genel Sekreter Yardımcısı Bahadır Bumin Özarslan Hacettepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğretim üyesi görevinde bulundu.
Aile, Kadın ve Engellilerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcılığı görevine getirilen Pelin Yılık ise MHP'nin 27. Dönem Çankırı Milletvekili adayı oldu.
İdari, Mali ve Teknik İşlerden Sorumlu Genel Sekreter Yardımcılığı'na getirilen İzmir Milletvekili Tamer Osmanağaoğlu, TBMM Güvenlik ve İstihbarat Komisyonu üyeliği yaptı.
Bahçeli'nin açıklaması şöyle:
"Milliyetçi Hareket Partisi Türk tarihinin özlemi, Türk milletinin özlediğidir. Gücünü aziz milletimizden alan partimiz, aynı zamanda milli birlik ve beraberlik ruhunun Cumhur İttifakı ortak paydasında yer alan güvencelerinden birisidir. Bölgesel ve küresel gelişmelerin sancılı, bir o kadar da sorunlu ortamında Türkiye'mizin kararlı duruşu, her cephedeki direniş ruhu hakikaten takdire şayandır. Memnuniyetle ifade etmek gerekir ki, iç ve dış mihrakların eş zamanlı tahakküm çabaları, boyutları artan taciz ve tahrik kampanyaları her seferinde milli irade duvarına çarpıp dağılmaktadır.
"GELECEK TÜRKİYE'NİN OLACAK"
Cumhur İttifakı üstlendiği tarihi misyonuyla Türkiye'nin egemenlik haklarına, tarihi çıkarlarına, beka ve güvenlik hassasiyetlerine cesaretle sahip çıkmaktadır. Emperyalizmin ekonomik ve siyasi şantajlarına boyun eğmeyen, diplomatik ve mekanik tehditlerine aldırış etmeyen ülkemiz istiklal ve istikbaline en küçük gölgenin düşmesine müsaade etmeden tarihsel yolculuğunu sürdürmektedir. Gelecek Türkiye'nin olacaktır. Dış baskılara ilave olarak gelişen ve genişleyen iç dayatmalar milletimizin şaşmaz ve sağlam iradesiyle boşa çıkarılmaktadır. Bir süredir, feshedilen İstanbul Sözleşmesi bahanesiyle Türkiye'yi karalama, devamlı kötüleme, hatta bir plan dahilinde toplumsal huzursuzluk sarmalını tetikleyip tırmandırma amaç ve arayışlarında yoğunluk gözlenmektedir.
BAHÇELİ'DEN 'İSTANBUL SÖZLEŞMESİ' AÇIKLAMASI
İstanbul Sözleşmesi hakkında derli toplu fikir sahibi olmayan kişi ya da kesimlerin bir kaşık suda fırtına koparma gayretkeşlikleri hem sorumsuzluk, hem de maksatlıdır. Uluslararası sözleşmelerin onay ve yürürlük süreçlerinin nasıl işleyeceği bellidir, usulü bilinmektedir. Bu kapsamda ülkemizin uluslararası sözleşmelere katılımını TBMM onaylarken, hükümet bu onayı bir kararla yürürlüğe koymaktadır. Uluslararası sözleşme hükümlerinin durdurulması, feshi veya sona erdirilmesi Cumhurbaşkanı kararıyla mümkündür. Kaldı ki, İstanbul Sözleşmesi'nin 80'inci maddesi taraf ülkelere sözleşmeden çekilme imkanı tanımıştır. Nitekim Türkiye'nin İstanbul Sözleşmesi'nden çekilmesi hem iç hukukumuza hem de uluslararası hukuka uygundur. Her ne kadar, 2012 yılında İstanbul Sözleşmesi'nin kabulüne Meclis'te grubu bulunan partiler destek vermiş ise de, zaman içinde bahse konu sözleşmenin milli ve manevi yapımızla çelişen uygulama sonuçları kaygı verici düzeyde artış göstermiştir.
Aileyi ve kadını güçlendirmek yerine, küresel lobilerin, baskı gruplarının, çıkar odaklarının ve cinsel sapkınlıkların propaganda mecrası haline gelen sözleşmenin feshedilmesi bize göre isabetli ve hayırlı bir gelişmedir. Milli ve manevi değerlerimizi yozlaştıran her türlü akım, düşünce, niyet, eğilim ve sözleşme metnine karşı hazırlıklı olmak, tedbir ve önlem almak tarihi önemdedir. İstanbul Sözleşmesi kılıfı altında toplumsal bünyemizi zehirleyen söylem, eylem ve hedeflerin tehlikeli seviyelere ulaştığını görmek lazımdır. Bir başka altı çizilmesi gereken husus da şudur: Avrupa Birliği üyesi altı ülke mezkur sözleşmeyi imzalamasına rağmen yürürlüğe koymamıştır.
"TÜRKİYE'NİN ÖNÜNE TAKOZ KOYMAYA ÇALIŞANLAR SAMİMİ DEĞİLLER"
İstanbul Sözleşmesi'nin feshini kadın haklarında kayıp olarak görenler, bu suretle kadına yönelik şiddet vakalarını teşvik edeceğini ima, hatta iddia edenler Türk milletinin binlerce yıllık kültür ve medeniyet müktesebatını hiçe sayan aymazlardır. Kadın hakkı, insan hakkıdır, insanlık onuruyla mündemiçtir. Kadın cinayetlerini engellemek; şiddet, istismar ve tecavüz vakalarıyla mücadele etmek sorumluluk mevkiinde bulunan her siyasetçi veya yönetim için başlıca görevdir. Bu konuda herhangi bir sözleşmenin denetimine, gözetimine veya şaibeli muhtevasına ahlaken ve manen ihtiyaç yoktur. Başta CHP olmak üzere, bazı muhalefet partilerinin yeni bir istismar sayfası açma teşebbüsü ülkemizi boş yere meşgul edecek, enerjisinin israfına yol açacaktır. Türkiye'ye muhalefet etmekle, demokratik muhalefet görevi aynı şey değildir. Maalesef CHP, İP, HDP ve diğer marjinal partiler, dış kaynaklı talimat ve telkinle Türkiye'ye karşı muhalefet bloğunda mevzilenmişlerdir. Bunun adı elbette zillettir, rezalettir, hezimettir. Milli meselelerde Türkiye'nin önüne takoz koymaya çalışanlar dürüst ve samimi değillerdir.
"DIŞ GÜÇLERİN MUHBİR PARTİLERİNE DÖNÜŞMÜŞLERDİR"
Gündemde tartışılan her konuyu krize çevirmeye ve toplumsal tabana yayarak suni bir halk hareketi oluşturmaya çalışan zillet ittifakı körleşmiş ve köhneleşmiş bir siyaset anlayışının resmen tutsağıdır. Muhalefet partileri bugünkü şartlarda dış güçlerin muhbir ve muhabir partilerine dönüşmüştür. CHP'nin, HDP'nin, İP'in, DEVA'nın ve Gelecek Partisi'nin durumu aynısıyla budur. Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi'nin, Türkiye'nin işleyen yargı sürecine küstahça karışıp terörist Demirtaş'ın derhal salıverilmesini ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin bu çerçevedeki kararının Haziran ayına kadar uygulanmasını istemesi bir yanda saygısızlık diğer yanda da iç muhalefete bir nevi destektir.
AB-TÜRKİYE İLİŞKİLERİ
Ayrıca AB'nin ülkemizle ilgili yeni pozisyonu iyi yorumlanmalıdır. Brüksel'de video konferans yöntemiyle gerçekleştirilen iki günlük AB Liderler Zirvesi'nin ilk gününde, AB'nin Türkiye ile işbirliğini geliştirmeye hazır olduğu mesajı en azından sağduyulu ve dengeli bir açıklama olarak kaydedilmelidir. Niyet beyanının Haziran ayında somut adımlara dönüşmesi köklü ve kalıcı diyaloglara yeni bir soluk getirecektir. Karşılıklı hak ve çıkarlarla egemenlik kazanımlarına saygılı bir şekilde AB ile ilişkilerin makul ve beklentileri karşılayacak bir seviyede olması küresel barış ve huzura katkı verecektir. Amacımız istiklal için birlik, istikbal için dirlik, kazanın da Türkiye olmasıdır. Türkiye'nin kaybına yatırım yapanlar mahcup ve mağlup olacaklardır. Cumhur İttifakı Türkiye'nin kazanması için bütün imkan ve iradesiyle, vatan ve millet sevgisiyle 2023 ve sonraki yılları kucaklayacak ölçüde çalışmalarını hızlandıracaktır. Milliyetçi Hareket Partisi, 13. Olağan Büyük Kurultayını başarıyla yaparak donanımlı ve yenilenmiş kadroları marifetince önümüzdeki siyasi süreçlerle ilgili mücadelesini şevkle, heyecanla ve inanmışlıkla yerine getirecektir."