ANKARA (AA) - Bahçeli, 30 Ağustos Zafer Bayramı dolayısıyla yayımladığı mesajında, Türkiye'nin bir yanda Kovid-19 hastalığının ağırlığının diğer yanda doğal felaketlerin acılarına direnirken, aynı anda hem kara hem de deniz sınırlarını kapsamına alan muazzam bir varoluş mücadelesiyle hükmü şahsiyetini ve egemenlik onurunu savunduğunu belirtti.
En küçük taviz, tavsama veya tereddüte açık kapı bırakmadan milli birlik ile güvenliğin, muhatap ve muhasım ülkelere karşı cansiperane şekilde müdafaa edildiğini vurgulayan Bahçeli, tarihi kahramanlıklarla dolu Türk milleti için ağustos ayının gecenin sisini dağıtan zafer meşalesi, geleceğin koordinatlarını çizen muvaffakiyet medarı olduğunu kaydetti.
Bahçeli, zaferlerin yoğrulduğu bu ay içinde 98 yıl evvelki kuyruk yaraları tekrar kanayan müflis müstemlekecilerin bir kez daha Türkiye'nin karşısına çıkmaya yanılarak cüret ettiğini ifade ederek, ağustosun ne anlama geldiğini, korkak dedelerinin hangi pespayeliklere mahkum olduğunu en iyi bilen soytarıları bu günlerde tehlikeli bir kaşıntı tuttuğunu aktardı.
"Büyük Taarruz, Malazgirt Zaferi'nin soy ve ruh açısından dev bir ayağıdır"
26 Ağustos 1922'de başlayan Büyük Taarruz, 26 Ağustos 1071 Malazgirt Zaferi'nin fazilet ve fıtrat bakımından devasa bir adımı, soy ve ruh açısından dev bir ayağı olduğunu belirten Bahçeli, şöyle devam etti:
"İki tarih arasında geçen 851 yıllık zaman diliminde Anadolu coğrafyası adımızın, acımızın ve anılarımızın maşeri vicdan potasında kaynaşıp milli karar ve kadere dönüştüğü bir vatan unvanıyla şereflenmiştir. Nitekim emek ve enerji sarfetmeden, kan ve ter dökülmeden, haysiyet ve hedef birleşmeden, akıl, sabır, strateji, feragat kültürü yeşerip yükselmeden bir coğrafyanın vatanlaşması sadece boş bir hayalden ibarettir. Vatan, meşakkatli bir arayışın, asırların kuytuluklarına kök salmış güçlü bir irade ahlakının eseri ve ebedi esenliğidir.
Sultan Alparslan'ın 949 yıl önceki mutlak ve zamanlar üstü zaferi yüzyıllar boyunca Bizans'ın varislerini delirtmiş, çıldırtmış, adeta sindirim sistemlerini bozmuştur. Bu nedenle Malazgirt destanıyla Anadolu topraklarına dikilen istiklal sancağımızdan intikam almak için yanıp tutuşan, elde edilen muazzam başarının rövanşıyla heveslenip hezeyan bataklığına çakılan ehl-i salip farklı bahanelerle, ama hep aynı gayeyle asırlarca barbar seferler düzenlemiştir."
"Boyalı medyanın, köksüz bazı siyasetçilerin iftiraları, vatana ve millete ihanettir"
Bahçeli, "Bizim nazarımızda Malazgirt Zaferi ile Büyük Taarruz ve 30 Ağustos Başkomutanlık Meydan Zaferi aynı kanın aynı damarda, sadece farklı tarihlerde akışından başka bir manaya gelmeyecektir" değerlendirmesinde bulunarak, şu ifadeleri kullandı:
"Boyalı medyanın, köksüz bazı siyasetçilerin 'Malazgirt'i kutladılar, 30 Ağustos'u yasakladılar' iftiraları yalnızca ecdada hakaret değil kesif olarak vatana ve millete ihanettir. Nankör ve namert koalisyonu zillete bulanmıştır.
İstanbul Barosu'un önüne şehit savcımız Mehmet Selim Kiraz'ın dökülen kanında parmak izi bulunan işbirlikçi teröristin paçavradan müteşekkil posterini asanlarla, tarihte husumet kazısı yapan odaklar aynı çanaktan beslenen kokuşmuşlardır.
Tarih cahillerinin Türk milletinin zaferleri arasında nifak fidanlığı dikme amaçları, istismar ve inkar üslubuyla şerefli mazimizi, vatan kuran, vatan kurtaran elleri öpülesi aziz büyüklerimizi birbirinden ayırma ve koparma alçaklıkları ancak beşinci kol faaliyeti olarak değerlendirilecektir.
30 Ağustos 1922'nin Dumlupınar'ında Gazi Mustafa Kemal Atatürk kumandasındaki şanlı Türk askeri, Sultan Alparslan ve kahraman neferlerinin emanetine canları pahasına kol kanat germişler, sahip çıkmışlardır. Büyük Taarruz'un ilham ve irade kaynağı Malazgirt Zaferi'nin ruh kökünde saklıdır."
"Alparslan, Türklüğün vatan şerefi, Atatürk, Türklüğün kurtuluş simgesi"
Sultan Alparslan'ın Türklüğün vatan şerefi ve Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün Türklüğün kurtuluş simgesi olduğunu ifade eden Bahçeli, bu iki muhterem ismin arasında bölücülük yapanların ve Malazgirt ile Büyük Taarruz arasına dinamit tuzaklayanların, Yunan tezlerine, Ermeni diasporasına, Rum oyunlarına, haçlı operasyonlarına, zalim senaryolara hizmet edenler ve onlardan rezilce himmet bekleyenler olduğunu vurguladı.
Bahçeli, 30 Ağustos Zaferi'nin Türk milletinin diriliş ve yükseliş nişanesi olduğunu ve sonsuza kadar da böyle kalacağını aktararak, şu değerlendirmede bulundu:
"98 yıl önce önümüze katıp Ege'ye kadar kovaladığımız müstevlilerin bugünkü zelil kalıntıları anlaşılan tarih sayfalarında anlatılan hadiselerden ne ibret almışlar ne de sonuç çıkarmışlardır. Yunanistan 1821'den beri Türk milletini rahatsız eden habis bir urdur. Bu ur mümkünse tedavi edilecek değilse bedeli ne olursa olsun koparılıp atılacaktır. Yunan zihniyetinin Türk ve İslam düşmanlığı ileri bir noktadadır. 30 Ağustos Zaferi'mizin 98'inci yıl dönümünde Akdeniz ve Ege korsan dayatmaların, küstah provokasyonların, husumet gösterilerinin ana sahası olmuştur. Yunanistan'ın gerilim politikaları, mütecaviz ve mütehakkim arzuları Türkiye'nin sabır ve tahammül ölçülerini kırılma noktasına kadar bükmüş, nihayetinde son aşamaya getirmiştir.
Akdeniz ve Ege Denizi'nde donanmalar karşılıklı olarak mevzilenmiştir. Aslında iki ayrı blok ve siperde toplanan hak ile batıl, kahraman ile korkak, Türk milletiyle diğerleridir. Peş peşe yapılan askeri tatbikatlar, Navtex ilanları, havada ve denizde vahim dalaşmalar sıcak çatışma riskini günbegün tırmandırmaktadır. Anlaşılan odur ki Yunanistan'ın denize dökülme istek ve iştahı yeniden kabarmıştır. Türk milletinin sinir uçlarına basmanın şiddetli sonuçları olacağını görmeyen, göremeyen, görse bile önemsemeyen Yunanistan ve zalim destekçileri sonu çok kötü olacak bir tahrik kampanyasının orta yerindedir. Akdeniz ve Ege'de derinleşen ve mayına çarpması an meselesi olan cepheleşmenin süratle yumuşaması, çatışmasızlığın hakim olması, gerginliğin azalması, son tahlilde krizin yatışması elbette samimi beklentimizdir."
"Yeni bir Macron kumpası tedavüldedir"
Bu kapsamda Yunanistan'ın uluslararası hukuka muvafık ve müzahir hareketinin kaçınılmaz bir mecburiyet olduğuna işaret eden Bahçeli, şöyle devam etti:
"Bir diğer sorun da Fransa'nın 1959 ve 1960 tarihli Londra ve Zürih Antlaşmaları'nın hilafına Güney Kıbrıs Rum Yönetimi topraklarına askeri varlık konuşlandırmasıdır. Yeni bir Macron kumpası tedavüldedir. Fransa'nın yanı sıra nerede durduğu belli olmayan İtalya, sinsi sinsi arkadan dolaşan bazı Körfez ülkeleri ve Mısır, Akdeniz'de çok tehlikeli bir girdaba kapılmışlardır. Yunanistan 1923 Lozan ve 1947 Paris Antlaşmaları gereğince askerden arındırılması gereken 23 adadan 16'sını silahlandırmış, adeta kaleye çevirmiştir. Üstelik 12 Ada'ya ilave olarak pek çok coğrafi formasyonla ilgili süregelen tartışmalar maalesef Türkiye'nin aleyhine gelişmiştir."
Bahçeli, Yunanistan'ın 98 yıl önce denize döküldüğü yerden tekrar vatan topraklarına çıkmanın ve tutunmanın hedefinde olduğuna dikkati çekerek, şunları kaydetti:
"Karşımızda yeni bir işgal projesi bulunmaktadır. Bu durum sonu ve sonucu ne olursa olsun Türkiye Cumhuriyeti adına var oluş yok oluş meselesidir. Bugüne kadar diplomatik temaslar, uzlaşma çabaları, görüşme, buluşma ve sorunları masaya yatırma süreçleri işe yaramamış, fayda sağlamamıştır. Yunanistan ile aramızdaki sorunlar hafiflemek bir yana giderek içinden çıkılamaz hale gelmiştir. ABD ile Almanya'nın, Türkiye ile Yunanistan arasında arabuluculuk yapması mutabakat kapılarını şu ana kadar aralayamamıştır. Üstelik Almanya Şansölyesi Merkel'in tüm AB ülkelerini Yunanistan'ın yanında yer almaya daveti esasen bir haçlı çağrısıdır."
"Türkiye kararlıdır, geri adım atmayacaktır"
Dolduruşa gelen Yunanistan'ın, Navtex ilan edilen alanları en son 6 savaş uçağıyla ihlal etmeye niyetlendiğini ve Kıbrıs'ın güneybatısında bu hevesinin kursağında kaldığını vurgulayan Bahçeli, şöyle devam etti:
"Ateşle oynayan Yunanistan, kışkırtan Fransa, kazanana oynamak üzere kurulan kumar masasına oturanlar ise tanıdık ve bildik ülkelerdir. Yunanistan'ın Fransa, İtalya ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi ile yaptığı askeri tatbikatlara karşı ayrı ayrı iki Navtex ilan edilmiş, 1-2 Eylül 2020'de de İskenderun açıklarından atış eğitimi yapacağımız duyurulmuştur. Türkiye kararlıdır, geri adım atmayacaktır. Türkiye haklıdır, ne hakkından ne de hukukundan vazgeçmeyecektir. Şayet vazgeçilirse Anadolu topraklarının yeni bir istila dalgasıyla karşılaşması mukadderdir.
Sismik Araştırma Gemimiz Oruç Reis'in önünün kesilmesi Türkiye'nin kara ve deniz vatanına kastetmektir. Güç kullanılarak buna izin verilmeyecektir. Akdeniz ve Ege'deki tarihsel çıkarlarımıza sırt dönmemiz düşünülemeyecektir. Düşünenler de ya düşkünler ya da hesap hatası içine düşenlerdir. Yunanistan'ın 12 deniz mili dayatması bir savaş sebebidir. Yükselen tansiyonun kanamaya ve dehşet verici bir kapışmaya yol açıp açmayacağını tayin edecek husus Yunanistan'ın bundan sonraki tavır ve tutumudur. Aksi halde günah Türk milletinden gitmiş olacaktır."
"12 Ada'nın geri alınması, Ege'de barış ve istikrar umutlarına canlılık katacak"
Bahçeli, Türk milletinin acil beklentisinin Ege'de hakim olan statükonun sorgulanması, adil, eşit ve hakkaniyetli şekilde dengelenip değiştirilmesi olduğunu bildirerek, şunları belirtti:
"12 Ada'nın coğrafi, siyasi ve diğer özellikleri hesaba katılarak hukuken tekraren ele alınması, Ege'de barış ve istikrar umutlarına canlılık katacak, ülkemiz aleyhine teşekkül eden adaletsizliği bir nebze de olsa telafi edecektir. Ancak Yunanistan kötü niyetlidir, uluslararası hukuka, egemenlik haklarımıza ve milli güvenliğimize açıktan meydan okumaktadır. Sonuçlarına katlanmak üzere Türk milletine meydan okuyanın akıbeti ya mezar ya da mezattır. Türkiye'nin vereceği bir taviz yoktur. Yunanistan ile konuşma, anlaşma ve uzlaşma vasatı her geçen gün imkan sınırlarından uzaklaşmaktadır.
Herkes bilmelidir ki baktığımız yer Kocatepe, bastığımız yer Dumlupınar, bayraklaştığımız yer İzmir, düşmanı batıracağımız yer de gene Ege'dir. Hiçbir ülke güç gösterisiyle, donanma sevkiyatıyla, kara ve deniz sularımızla birlikte kıta sahanlığımız ve münhasır ekonomik bölge alanlarımızda her tarafından tutuşacağı ateşe yaklaşmamalıdır. 30 Ağustos Başkomutanlık Meydan Savaşı'nın nihai mükafatı olan kutlu zaferimizi asla lekeletmeyeceğiz, dün gömdüklerimize bugün boyun eğmeyeceğiz. Zaferimiz kutlu olsun, dilerim ki nice büyük zaferler müstakbelde aziz milletimizle buluşsun."
Bahçeli, başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere, Kurtuluş Savaşı'nın bütün gazileri, şehitleri, cesaret ve fedakar abidelerini rahmet, minnet ve şükranla yad ederek, Allah'ın hepsinden razı olmasını diledi.