Gözügüzelli, İsrail'in abluka altındaki Gazze Şeridi'ne yönelik 7 Ekim'de başlattığı saldırılarla ilgili uluslararası hukuk anlamında değerlendirmelerde bulundu.
Uluslararası hukukun, suç tiplerini kendi içlerinde tasnif ederek insanlığa karşı suçlar, savaş suçları, soykırım ve saldırı suçlarını ağır suçlar kategorisine soktuğunu hatırlatan Gözügüzelli, 1949'da hazırlanan Cenevre Sözleşmesi ile Lahey Sözleşmelerinin savaş hukuku, sivillerin korunması ve malların korunmasını da içine alacak şekilde ana mevzuat haline getirildiğini vurguladı.
Bu sözleşmeler ve uluslararası hukuk ekseninde, UCM'nin devlet yargılaması yapmaya yetkili olmadığını fakat savaş suçları gibi ağır suçlara giren eylemlerde bulunan devlet başkanı dahil görevlilerin yargılandığını anlatan Gözügüzelli, İsrail'in Gazze'deki saldırılarının tek bir suç altında toplanamayacağını söyledi.
Doç. Dr. Gözügüzelli, şöyle devam etti:
"İsrailli yetkililer, UCM'de 3 ayrı suçtan yargılanmalı. Görüyoruz ki İsrail hem savaş suçu işlemekte hem insanlığa karşı suç işlemekte hem de soykırım suçu işlemektedir. O halde bireysel ceza sorumluluğu ön plana çıkmaktadır. Netanyahu Hükümeti'nin işlediği soykırım, savaş ve insanlığa karşı suçlarda, asker veya sivil olarak kimler aktif görev almışlarsa, ellerinde silah olsun olmasın cephede, sahada insanları kasten öldürenler, insanların yaşamsal varlıklarını kısıtlayan, tehdit eden, korkutan, merhamet göstermeyen, savunması olmayan insanları doğrudan hedef alarak öldüren kim varsa hepsi savaş suçlusudur. UCM'de yargılanmaları gerekir."
Gözügüzelli, Gazze'de katledilen insanların yüzde 65'ini sivillerin oluşturması, insanların ihtiyacı olan su ve gıdanın gidişinin engellenmesi, hastane, mülteci kampları, okul ve sivil binaların vurulmasının İsrailli yetkililerin yargılanmaları için yeterli olduğuna dikkati çekerek ayrıca UCM'nin kuruluşunu düzenleyen Roma Statüsü'nde insanların göçe zorlanması ve sürgün edilmesinin de savaş suçu kabul edildiğini hatırlattı.
Bugün tüm dünyanın İsrail'in hukuk tanımaz eylemlerine engel olmayan Birleşmiş Milletler (BM), UCM ve Uluslararası Adalet Divanı'nın işlevini tartışır hale geldiğine dikkati çeken Gözügüzelli, "İsrail'in Gazze'deki ihlalleri karşısında etkisini hissettiremeyen BM, UCM ve Adalet Divanı'ndaki çöküntü ve erozyona karşı ivedilikle revizyon gerekli. Yoksa güven kaybı ve ortadan kalkan adaleti tekrar tesis etmek oldukça zor olacaktır." ifadesini kullandı.
Halen Ankara Sosyal Bilimler Üniversitesi Kıbrıs Hukuk Fakültesi'nde akademisyen olarak milletlerarası hukuk dersleri verdiğini söyleyen Gözügüzelli, İsrail'in Gazze'deki katliamları karşısında çaresiz kalan uluslararası kuruluşlar yüzünden ders anlatmakta zorlandığını dile getirdi.
"UCM'nin resen hareket edebilirdi"
Milletlerarası hukuk uzmanı Emete Gözügüzelli, UCM'nin normal başvuruların yanı sıra kendiliğinden de harekete geçebileceğinin altını çizerek "UCM resen hareket edebilirdi. İvedilikle İsrail aleyhine soruşturma başlatabilirlerdi. UCM'nin resen harekete geçmekte geciktiğini görüyoruz." diye konuştu.
Gözügüzelli, daha önce Darfur'daki olaylarda eski Sudan Cumhurbaşkanı Ömer El Beşir ve Ukrayna'daki savaştan dolayı Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin için harekete geçen UCM'nin, konu, mağdur Filistinli Müslümanlar olunca resen hareket etmekte zorlandığını bu durumun da suçların ve suçluların mahkeme tarafından sadece izlendiği şeklinde anlaşıldığını belirtti.
UCM Savcılığına başvuruların, üye devletlerden birinin istemi üzerine, BM Güvenlik Konseyinin bir veya birden fazla suçun işlenmesi ihtimalini dikkate alarak soruşturma açılması için konuyu savcıya intikal ettirmesi veya mağdurların bireysel başvuruları şeklinde olabileceğini anlatan Gözügüzelli, savaş suçları konusunda mağdurların belgelerinin, gazetecilerin bölgeden çektiği görsellerin ve havadan çekilen görüntülerin delil sayılabileceğine işaret etti.
Daha önce Filistin'in Roma Statüsü'nü imzaladığını ve UCM'de İsrail aleyhine başvuruları bulunduğunu anımsatan Gözügüzelli, mahkemenin caydırıcı olabilmek adına, son saldırılarla birlikte Filistin'in başvurularını ivedilikle karara bağlaması gerektiğinin altını çizerek Gazze'deki sivillerin, bundan sonra işlenecek soykırım, saldırı, savaş ve insanlığa karşı işlenen suçların daha fazla mağduru olmamaları için BM ve UCM'nin önleyici ve engelleyici tedbirler almasının zaruri olduğunu söyledi.