İkinci Dünya Savaşı nedeniyle Avrupa'dan kaçtıkları için evlerinde misafir ettikleri iki Yahudi göçmen aile tarafından kapının önüne koyulduklarında henüz 9 günlük bir bebek olan Hadid, Gazze'de 7 Ekim'den bu yana süren İsrail saldırılarını New York'ta AA muhabirine değerlendirdi.
Filistin doğumlu iş insanı Hadid, İsrail'in Gazze işgali nedeniyle güneye kaçan sivillerin görüntüsünün, annesinin 75 yıl önce ailecek mülteci durumuna düştükleri o günlerde yaşadıklarını hatırlattığını anlattı.
Fotoğraf: Bella Hadid/Instagram
Misafir ettikleri Yahudiler evlerine el koydu
Hadid, 1946'da Avrupa'dan kaçarak gemiyle Hayfa Limanı'na yanaşan Polonya ve Macaristan kökenli Yahudi göçmenlere Filistin halkının kapılarını açtığını anlattı.
Babasının da iki Yahudi aileyi Safed'de bulunan evlerine aldığını söyleyen Hadid, annesinin bundan 2 yıl sonra kendisini dünyaya getirmek için babaevinin bulunduğu Nasıra'ya gittiğini belirtti.
Filistin'in kuzeyindeki Celile bölgesinde bulunan Nasıra'da ilk İsrail-Filistin Savaşı'nın başladığı 1948'de dünyaya geldiğini söyleyen Hadid, o süreçte Yahudi grupların, Filistinlilerin topraklarına el koymaya başladığını, ailesinin o sırada evlerinden uzakta Nasıra'da olduğunu, evlerinde ise misafir ettikleri Yahudi ailelerin yaşadığını dile getirdi.
Hadid, "Ben henüz dokuz günlükken, annem iki yaşındaki ablamı da yanına alarak Safed'deki evimize dönmüş. Safed, oradaki Yahudiler tarafından neredeyse ele geçirilmişti. Hayfa Üniversitesinde profesör olan babam da evde değilmiş. Annemle ailemize ait olan kısma geldiğimizde bizi içeri almamışlar." dedi.
Mohamed Hadid, mülteci durumuna düştüklerini anlayan annesi Khairiah Hadid'in, çocuklarının yolda üşümemesi için evden battaniye almak istediğini ancak Yahudi ailenin onları eve almadığını, annesinin aile albümünü dahi yanına almasına izin verilmediğini anlattığını kaydetti.
Hadid, Gazze'de saldırılardan kaçan sivillerin görüntüsünün, annesinin çocuklarıyla Suriye'ye giderken günlerce dağlık arazide kah hayvan sırtında kah yürüyerek yol kat etmelerine ve günler sonra Suriye'de mülteci kampına varmalarına dair anlattıklarını hatırlattığını ifade etti.
Babalarıyla da günler sonra bu kampta bir araya gelebildiklerini söyleyen Hadid, "Henüz 9 günlük olduğum için hiçbir şey hatırlamıyorum. Ama ekranda gördüklerim beni derinden etkiledi ve annemin beni bir mülteci kampına canlı ulaştırabilmek için verdiği mücadeleyi ve yaşadığı zorlukları hissettirdi." dedi.
Hadid ailesi, Filistin paylaşımları nedeniyle ölüm tehditleri alıyor
Dünyaca ünlü model kızları Bella ve Gigi Hadid'in, İsrail'in Gazze'ye yönelik saldırılarının başlamasından bu yana sivil kayıplara dikkati çeken sosyal medya paylaşımlarına atıfta bulunan Hadid, şu değerlendirmede bulundu:
"Çocuklarım doğa ve dünyada insanların başına ne geliyorsa sezgilerini izlerler. Türkiye'deki deprem felaketinden tutun da Afrika'daki açlığa, Güneydoğu Asya'daki evsizliğe, UNICEF için okul yapmaya kadar yıllardır hep bu konularda katkı sundular. İçlerinde hep insani durumlara karşı bir ilgi vardı. Filistinli olduğum için onlar da yarı Filistinli. Bu da bu konuda onlarda doğal bir ilgi oluşturuyor."
Hadid, halihazırda Gazze'ye yönelik saldırıların, ailesine yönelik eleştirileri de tehlikeli düzeye çıkardığına dikkati çekerek "Çok sayıda tehdit alıyoruz. Ben birçok nefret e-postası alıyorum. Benim ve kızlarımın telefonlarını internette paylaştılar. Nefret içerikli ölüm tehditlerinden saldırıya kadar birçok arama yapıldı. Telefon numaralarımızı değiştirmek zorunda kaldık." diye konuştu.
Antisemitizmin kaynağı Batı
Antisemitizmin Avrupa kökenli bir olay olduğuna dikkati çeken Hadid, "Bu Doğu Avrupa'da ve Batı'da yaşandı, bizim bölgenin insanına karşı. Ama ben antisemitik olamam ki, ben de Sami ırkından geliyorum. Hz. İsa'nın doğduğu topraklardan geliyorum. Kendi kendime karşı olacak değilim ya." dedi.
İbrahim oğulları olarak Yahudiler ile kuzen olduklarını, tek tanrıya inandıklarını, öte yandan Yahudilerin böyle hissetmiyor olabileceğini belirten Hadid, "Üç din bu topraklarda bir araya geldi. Dolayısıyla da biz onların karşıtı olamayız, onlar da bize karşı olamazlar." diye konuştu.
Filistinli mültecilerin ne ölüsü ne dirisi topraklarına dönebiliyor
Hadid, dünyanın en büyük acısının, insanların ölü veya diri olarak doğdukları topraklara dönememesi olduğunu dile getirdi.
Annesi, babası ve babaannesinin doğup büyüdükleri topraklara gömülmeyi vasiyet etmelerine rağmen bunu yerine getirememesini, hayatının en büyük üç acı olayı olarak nitelendiren Hadid, "Hiç kimseye, doğup büyüdüğü topraklara, ölü ya da diri, bir daha dönemeyeceği bir acı yaşatılmamalı." dedi.
Hadid, Yahudi yerleşimciler tarafından Filistin'den sürüldükten sonra yıllarca mülteci olarak farklı ülkelerde bulunduklarını anımsattı.
Ailesiyle bir dönem Rodos Adası'nda yaşadıklarını anlatan Hadid, burada vefat eden babaannesinin Filistin'e defnedilmesine izin verilmediğinin altını çizdi.
Hadid, babaannesinin, Osmanlı döneminde Rodos'ta anne tarafından akrabalarının inşa ettiği bir caminin mezarlığına defnedildiğini belirtti.
"Bu onu Filistin'e en çok yaklaştırabildiğimiz yerdi." diye konuşan Hadid, anne ve babasını da ABD'de defnetmek zorunda kaldıklarına işaret etti.
Hadid, "Ben de doğduğum topraklarda gömülmeyi isterdim." dedi.