İyi yetişmiş, kıymetli, yaratıcı, yüreği bu vatanın ve insanların iyiliği için çarpan kişilerin çok zorlandığı bir ülkede yaşıyoruz.
Kafası çalışan, vizyoner, topluma büyük katkılar sağlayan, eserler veren insanımızın önüne sürekli engeller çıkarmasak, onları çelmeleyip hızlarını kesmesek, kimbilir daha ne büyük hizmetler yaparlardı bizlere.
Ama başarıyı alkışlamaktan ve takdir etmekten çok, cezalandıran bir anlayışa sahibiz.
Çevrenize bakın, bunun sayısız örnekleriyle karşılaşırsınız.
Küçümsemek, kıskançlık, olumlu şeylere burun kıvırmak salgın bir hastalık gibi etkiliyor toplumu.
Buna tıp dilinde aşağılık kompleksi diyorlar galiba.
Benden üstün, benden ileri kimse olmamalı düşüncesi, ben de gıpta edilen insanlar gibi olmalıyım, ben de başarılı olmaya çalışmalıyım arzu ve gayretine dönüşmedikçe, yargısız infazlarla telef ettiğimiz insanların sayısı daha da artar.
Bunları gençlik arkadaşım Müjdat Gezen’e rastlayınca düşündüm.
Hayatını tiyatroya, sanata, öğrenci yetiştirmeye adamış, gülmeyi unutan asık yüzlü topluma devamlı tebessümü ve kahkahayı yaşatmış, tüm kazancını eğitime ve yardıma muhtaçlara harcamış, demokrasi ve özgürlük için rol yapmadan hayatını ortaya koymuş Müjdat Gezen’in başına gelenleri hatırladıkça üzülüyorum, utanıyorum.
Başka bir ülkede yaşasaydı Müjdat, onun heykelini dikerler, yaptıklarını ve toplumuna kattığı değerleri Üniversitelerde ders olarak okuturlardı.
Biz ne yaptık peki, ne yapmadık diye sormalıyız aslında…
Tiyatrodan, sahnelerden, televizyon programlarından, yazdığı kitaplardan kazandıklarını, tüm bilgilerini ve mesleğinde öğrendiklerini gençlerimize aktarmak için kurduğu okulu yaktık.
Yetmedi, okuluna otobüsle dalıp hasar verdik.
Çeşitli illerde açacağı okullara mani olduk.
Açtıklarını sudan bahanelerle kapattık.
Demokrasiyi gölgeleyen olaylara tepki koyduğu için el ve ayaklarını zincirleyip, hapislere attık.
Sadece onu mu, ülkemizin yetiştirdiği en kıymetli sanatçılarımızdan Metin Akpınar’ı da!
Aklıma geldikçe çok üzülüyorum, kahroluyorum.
Yaşı 80'i aşmış, zindanlarda haksız yere yatan paşalarımız da geliyor gözümün önüne.
Hani kumpaslarla suçlandıklarını herkesin bildiği Paşa’larımız.
Örneğin Çetin Doğan Paşa, doğru dürüst havalandırmaya bile çıkarmıyorlar hücresinden.
Neyse, biz konumuza dönelim yine de ve Müjdat’ı anlatmaya devam edelim.
Öylesine çok vasıfları var ki bu askerlik arkadaşımın (İkimiz de Atatürk’ün askeriyiz de..) hangisini anlatayım şaşırdım.
Fakir babası olmasını mı, elinde avucundakini ihtiyaç sahiplerine dağıtmasını mı, tüm kazanımlarıyla kurduğu okulu, eğitime Konservatuardan daha güçlü katkısını, mezun ettiklerini mi?
Yaptıklarını bir değil birkaç insanın gücü ortaya koyamaz.
Müjdat Gezen Sanat Merkezi (MSM), öğrencilerine çağdaş Türkçe eğitimi veriyor.
Tiyatro, sinema, televizyon ve müzikal oyuncusu yetiştiriyor.
3-4 yılllık ücretsiz eğitim verilen, Ekim-Mayıs aylarında aralıksız çalışan ve hepsi de birbirinden şöhretli sanatçıların öğretmenlik yaptığı bu okulda lise mezunu gençler sahne tatbikatı, diksiyon, doğaçlama, şan ve dans dersleri alıyorlar.
Yetişkinler için tiyatro, konservatuara hazırlık, aktör stüdyo, yaratıcı yazarlık ve piyano kursları var.
Çocuklar için de tam veya yarım gün yaz okulu, kış okulu, piyano ve gitar dersleri mevcut.
Müjdat 55 yıllık arkadaşım.
Ankara’ya oyun için ilk geldiği yıllarda rahmetli kardeşim Cenk Koray tanıştırmıştı onu bana.
Ama itiraf etmeliyim ki, yaptığı tüm olumlu işleri gizlemekte üstad olan Müjdat’ın başarılarını, değerli meslektaşım Gökmen Ulu olmasaydı, onun belgeselini yapmasa ve kitabını yazmasaydı, benim bilmem mümkün olmayacaktı.
Düşünün bir, öylesine mütevazi bir insan ki Müjdat, onun müthiş başarılarının çoğunu yarım asırlık arkadaşı olmama rağmen ben bile yeni öğrendim.
Sen kalk kimseden beş kuruş almadan okullar kur, burada binlerce öğrenci yetiştir, bunları ücretsiz eğit, yedir içir.
Yardıma muhtaç olanlara babalık yap.
Düşkün, unutulmuş, ihtiyarlamış, çaresiz sanatçılara huzurevi aç, onlara bak, tedavilerini yaptır, hayata tutunmalarını sağla.
Pes doğrusu..
Kimleri yetiştirmemiş ki Müjdat, günümüzün şöhretlerinden ve televizyon yıldızlarından çoğu, onun mektebinden mezun olmuş.
Demet Akbağ-Şevket Çoruh-Ezgi Mola-Gonca Vuslateri-Çağlar Çorumlu-Erkan Can-İlker Ayrık-Yasemin Yalçın, hangi birini sayayım.
Yüzlerce şöhret onun rahle-i tedrisinden (eğitiminden) geçmiş.
Bodrum Dibeklihan’daki Sanat ve Kültür merkezinde seyrettiğim belgeselinden çok şeyler öğrendim ve mutlu oldum.
Bizim Müjdat, tüm yaşamı boyunca benim gibi insan biriktirmiş.
Ayrıca ömrünün büyük kısmını bu topluma vakfetmiş.
Nerede felaket, nerede karagün varsa, orada Müjdat Gezen var.
Reklam yapmadan, kimselere görünmeden koşuyor yardıma.
Başkalarının dertleriyle dertleniyor, acısıyla acılanıyor, tüm imkanlarıyla el uzatıyor insanımıza.
Bosna Hersek savaşında mültecilere iki kamyon gıda götürüyor.
Marmara depreminde Gölcük’e yardım yağdırıyor.
İyiniyet elçisi olduğu BM Unıcef teşkilatına, çocuklar için yazdığı kitapların gelirini bağışlıyor.
Haiti depreminde yetim kalan bir çocuğu evlat edinmeye çalışıyor.
Hastalık, üzüntü, sıkıntı, problem neredeyse, Müjdat orada oluyor.
Okulun bahçesinde pişen çorbayı tüm garibanlar içiyor, duvarın yakınına koyduğu ekmekleri yoldan geçen yoksullar alıyor.
Cezaevlerinde hiç tanımadığı insanlara eşofmanlar gönderiyor.
Bazılarının iyilikseverliğini herkes bilir.
Ama Müjdat’ı çoğumuz bilmeyiz, çünkü hep gizli yapar iyiliği, kimseye göstermez.
Kilyos’ta minicik bir cami vardır.
Yapımına ve onarımına destek verdiği bu camiye sessiz sedasız gider,
Türkçe dualarını yapar.
Ateist yada Deist değildir o, Yaradan'a inanır.
Bana göre gerçek ve örnek müslümandır.
Anlatmakla bitmez Müjdat’ın vasıfları, özellikleri, insanlıkları.
Tüm yaptıklarını da şöyle özetliyor:
"Bu topluma, bu toprağa, Atatürk’üme borcum var.
Onu ödemeye çalışıyorum…"
Gurur duyuyorum Müjdat’la.
Onun kimliğine, kişiliğine, duruşuna, demokratlığına, Atatürk ilke ve inkılaplarına bağlılığına, vatan ve toprak sevgisine çok saygı duyuyor, onu yürekten alkışlıyor ve selamlıyorum.
İyi ki varsın Müjdat...
Allah, sana sağlıklı ve mutlu, iyilik ve güzelliklerle dolu uzun bir ömür versin.