Kerim Ülker'in yazısından alıntı
Salgının giderek etkisini yitirmesiyle birlikte şirketler şimdi de ofise dönüş için bir takvim belirlemeye başladı. Özellikle ekonomiye yön veren dev firmaların belirlediği gün ise 1 Haziran…
Her ne kadar ofise dönüş yolcuğu başlasa da evden çalışmanın oluşturduğu önemli bir deneyim de elde edildi bu sürede. Bununla ilgili geçtiğimiz günlerde Yıldız Holding’in Yönetim Kurulu Üyesi Murat Ülker’in sosyal medyada yazdığı bir yazı dikkatimi çekti.
"İş Yaşamında Plaza İmparatorluğunun Sonu ve Tele- Çalışmanın Önlenemez Yükselişi” başlıklı yazısında Ülker, evden, uzaktan ve tele-çalışma kavramlarının yeni olmadığını uzun yıllardır hayatımızda var olduğunu bizlere hatırlatıyor. Yazısında vurguladığı bilgiler ve Yıldız Holding’in COVID-19 sürecindeki deneyimleri konusunda Murat Ülker’i aradım ve neler yaptıklarını, bu süreci nasıl yönettiklerini ve nasıl hazırlandıklarını sordum. 65 bin kişiye istihdam sağlayan Yıldız Holding’in geliştirdiği “Nasılsın?” uygulaması ile her sabah çalışanlarının sağlık durumunu sorguladıklarını dile getiren Murat Ülker, “Birçok çalışma başlattık. Bunlar arasında en fazla önemsediğimiz 'Nasılsın?' oldu. Arkadaşlarımız kendilerini iyi hissetmediğinde işyeri hekimlerimiz, insan kaynakları birimlerimiz devreye girerek gerekli destekler sunuluyor” diyor.
Tele çalışma yüzde 13 performansı artırıyor
Modern ofis anlayışının Türkiye’de 1925 yılında İtalyan Mimar Gulio Mongeri tarafından inşa edilen Ziraat Bankası Genel Müdürlüğü’yle başladığını ifade eden Ülker, ardından 1980’lerde Maslak’ta başlayan plaza kültürü ile iş ortamının yeni bir deneyim kazandığını söylüyor. Ülker’in verdiği bilgilere göre ilk plaza anlayışının ise yine bir banka ile ünlü mimarlar Haluk Tümay ve Ayhan Böke tarafından tasarlanan Yapı Kredi Plaza'yla başladığını belirtiyor.
Koronavirüs salgını nedeniyle plazaların boşaldığını anlatan Ülker, “Tele-çalışma yönteminin iş sonuçlarına yönelik ilk bilimsel çalışma, 2015 yılında Quarterly Journal of Economics’te yayınlandı. Stanford Üniversitesi ekonomi profesörlerinden Nicholas Bloom yaptığı ilginç bir alan deneyi ile tele-çalışmanın yolda geçen süreleri azaltması, ofis siyasetini bitirmesi ve iş-özel hayat dengesini sağlıklı hale getirmesi nedeniyle iş performansını artırdığını ortaya koydu” diyor ve ekliyor, “Çinli seyahat şirketi Ctrip’in 1.000 çalışanı üzerine yaptığı 9 aylık araştırma gösterdi ki çalışanlarda bu yöntemle yüzde 13 performans artışı yaşandı.”
Yıldız Holding’in de gönüllülük esasına dayalı Disruptive (Alt Üst Etme) Çalışma Grupları’na sahip olduğunu dile getiren Ülker, bu çalışmaları ise şöyle anlatıyor: “Bu grupların amacı yeni bir duruma şirketi kısa sürede adapte edebilmek için kalıcı bir şekilde iş yapış şeklini değiştirecek fikirleri üretmek, onları projeye dönüştürerek üst yönetime bu projelerin yapılabilirliği konusunda bilgi vermek. Koronavirüs salgınının ilk günlerinde de yeni duruma holding çatısı altındaki tüm şirketlerimizi adapte edebilmek için yine gönüllülük esasına dayalı global bir çalışma grubu oluşturduk. Yıldız Holding Tele-Çalışma Disruption Grubu adını verdiğimiz bu grubun çağrısıyla tüm dünyadaki şirketlerimizden 82 proje fikri geldi. Daha sonra tüm proje önerileri Çalışma Grubu tarafından derecelendirildi. Burada ilginç olan Tele-Çalışma Grubu’nun tüm çalışmalarını tele-çalışma yoluyla yapmasıydı.”
"Holdingin her şirketinden fikir geldi"
Ülker’in anlattığı fikir ve çalışmalar Pladis, Şok Marketler, Bizim Toptan, Godiva gibi Yıldız Holding’in hemen hemen her şirket biriminden gelmiş. Bunlar arasında çalışanların bilgi ihtiyacını karşılayacak dijital kütüphane oluşturulması, video görüşmelerini daha sahici yapmak için araştırmalardan yararlanmak, fabrikaları dijital ortamla gezebilecek sistem kurmak var... Yıldız Holding’in ortaya attığı projelendirme süreçlerinde uzaktan imza, onay, veri analizlerini iyi kullanmak yani kısaca fabrikaya, ofise gitmeden bir şirketi yönetebilme üzerine bir çeşit fikir turnuvası yapılmış. Ülker, “Bu pandemi sürecinin ne kadar devam edeceği veya tekrar ortaya çıkıp çıkmayacağı konusunda fikir sahibi değiliz. Ancak hemfikir olduğumuz iş yaşamının buna hazırlıklı olması gerektiği. Biz de modellemeler için çalışıyoruz ve çalışanların fikirlerine daha çok ihtiyaç duyuyoruz” diye konuşuyor.
"70'ten fazla dilde takip ediyoruz"
Gelelim Yıldız Holding çalışanlarının geliştirdiği en dikkat çeken proje olan “Nasılsın?” çalışmasına… Ülker’in verdiği bilgilere göre, pandemi günlerinde çalışanlarının kendini iyi hissetmesini ve ihtiyaç duydukları anda destek almasını sağlamak amacıyla chatbot uygulaması olan “Nasılsın?” projesi, Yıldız Holding Bilgi Teknolojileri Başkanlığı bünyesinde geliştirildi. Bu dijital uygulama, çalışanların sabah 08.30’da bilgisayarlarından veya mobil cihazlarından Microsoft Teams uygulamasına girmesiyle birlikte aktif oluyor ve çalışanlara “Merhaba, nasılsın?” diye soruyor. Olumsuz bir yanıt gelmesi halinde de eş zamanlı olarak işyeri hekimini ve İnsan Kaynakları departmanını bilgilendiriyor, süreç takibe ve kontrol altına alınıyor. Türkiye’den başlayıp tüm dünyaya yayılan Yıldız Holding’in tüm şirketleri bu uygulamayı kullanmaya başladı. Murat Ülker’in deyimiyle 70’ten fazla pasaportun olduğu Yıldız Holding’in Arapça’dan Kazakça’ya, Farsça’dan Sanskritçe’ye, Urduca’dan Rusça’ya farklı dillere sahip 65 bin çalışanı, bu uygulamayla güne başlıyor, takip ediliyor, destek alıyor.