Selanik'de doğmuştu.Manastir'da okudu.Sonra Harbiye...
Artık ne Selanik, ne Manastır "yurt" olmaktan çıkmıştı.
Kader, O'nu Bandırma Vapuru ile Anadolu'ya tasimisti.
Kuzey Afrika'da, Balkanlarda, Kafkaslarda, Sina'da, Filistin'de savaşlarda geçen bir hayat, Canakkale'de yazılan bir destan.
Dur, durak bilmeyen bir hayat...Doğduğu, büyüdüğü yerler (Selanik,Manastir) artık hatıralarda kalan , türkülerde söylenir hale gelen, ancak sadece yürekten özlenen eski topraklardi.
Bandırma'dan başlayan yolculuğu O'nu sanki 8 ay değil, seneler süren bir macerayla (Samsun,Havza,Amasya,Erzurum, Sivas , Hacıbektaş,Beynam yoluyla bir Aralik soğuğunda Ankara'ya getirmisti.
O gün KIZILCAGUN'du.Ankara, Ankarali, İç Anadolu ayaktaydi. Yani mustevli postali ile cignenmemis yurt parçasında kalan bir avuç Türk o gün karar veriyordu ki, artık reis Sarı Paşa'dir.Havza'da " artık kuvva var" demiş; Amasya'da bunu dosta,düşmana ilan etmiş; Erzurum'da, Sivas'ta kuvvaci-millet buluşması yerine getirilmiş; Hacibektas'ta canlarla halvet olunmus; "ver elini Ankara" denilmisti.ARTIK ANKARA MERKEZDI, KARARGAHTI, YURTTU...
Öyleyse milletin egemenliğinin adresi de Ankara olmalıydı diyerek , TBMM Ankara'da küsat edildi.
O Meclis ki, varligini, kuruluşunu 16 mayıs 1919 günü Bandırma Vapuru ile KURTULUŞ VE KURULUŞ İRADESİ 'ni Anadolu'ya ; Anadolu'da da Ankara'ya taşıyan; taşıyıp Ankara'ya milletin meclisini açan bir avuç vatanpervere borcluydu.
Tezvirati,, dedikoduyu, birlik yerine ayrılığı, dirlik yerine karışıklığı seven kötü huyumuz burada da harekete geçti ve Meclis'e verilen o meşhur ama talihsiz önerge ile KURTULUŞ VE KURULUŞ İRADESİ 'ni, MUDAFA-I HUKUK DAVASINI ; KUVVA KAVGASINI o güne taşıyan; memlekete Meclisi kazandıran KİŞİ YANI MUSTAFA KEMAL dislanmak, pasivize edilmek istendi. Sebep ,5 sene memlekette sabit yerde oturmamakti...Mustafa Kemal, Tobruk'da, Sina'da, Balkan'da,Kafkas'da savaşırken evlerinde oturanlar M.Kemal niye oturmadı diyorlardı...
Tarihler 1922 Ekim'ini gösteriyordu.Savas amansız şekilde devam ediyordu.Ya olacaktık, ya yok olacaktık.Yine yeniden Anadolu yurt olsun ; Türk bu yurtta var olsun iradesinin kurduğu Meclis bu iradenin sahibini dışlamaya kalkmaktaydi. Cunki bu Milletin " kahramanlari ve kahramanliklari kadar, hainleri ve hainlikleri de meşhurdu..."
İşte bu arada Ankara ve Ankarali devreye girdi ve Mustafa Kemal 'e "sen bunlara aldırma, sen bizim hemsehrimizsin , Ankara hemsehrisi olarak seni bağrımıza basıyoruz..."
5 Ekim günü M.Kemal "...Vatansever Ankara ahalisine..." diye başlayan beyaniyla artık ANKARA HEMSEHRISI OLMAKTAYDI...
Ankara ve Ankarali O'nu sadece o gün itibarıyla bağrına basmakla kalmadı; ANITKABIR'inde ebedi agirlayarak da EBEDI HEMSEHRISI yaptı...
Onun için "101 YILDIR ANKARALI VE HEP OYLE OLACAK..."